Sevgili okuyucularımız :) Bu bizim ilk hikayemiz.Eleştirilere açığız.Vote ve yorumlarınızı bekliyoruz :) İyii okumalar :) Resimdeki Arya :)
Gözlerimi açtığımda şok oldum çünkü eski odamdaydım. Hemen ayağa kalkıp odamı gezmeye başladım. Tek kişilik yatağım, küçük çalışma masam ve dolabımdan büyük kitaplığım. Çok bir şeyim yoktu ama ben odamı seviyordum. Etrafa bakmaya devam ederken içerden babamın neşeli sesi geldi.
“Arya..”
Baba! Babam! Hemen içeri koşup odalara bakmaya başladım. Hiçbir yerde yoktu. Bağırmaya başladım “Baba.. Baba nerdesin?” Bu sefer babamın korku dolu sesini duydum. “Arya.. Kızım”
Korkmaya başladım. Odaları hızlıca dolaşıyordum. Babamdan yine aynı ses geldi. Dayanamayıp salonun ortasına çöktüm. Ağlıyordum, deli gibi ağlıyordum. “Baba! Babam! Nerdesin, Bırakma beni. Baba!”
Beni sarsan ellerle gözlerimi açtım. Karşımda Işıl ve Mehmet Amca vardı. Annem olucak o kadın bana sarılmış, benimle birlikte ağlıyordu. Onun ağlamasını duyunca daha çok ağlamaya başladım. “Geçti” dedi. “Geçti kızım sadece rüyaydı.” Kafamı kaldırıp ona baktım. Hem ağlayıp hem konuşmaya çalışarak “Geçmedi, babam öldü. Rüya falan değildi. Gerçekti tamamiyle gerçek” Beni daha da çok kendine bastırdı. Hem ağlıyor hem saçlarımı okşayıp, öpüyordu. Onu itmek istiyordum ama buna gücüm yoktu. Nasıl oldu bilmiyorum onun lanet kokusu beni mayıştırdı. Hiç anlamadan uykuya daldım.
Sabah başımda lanet bir ağrıyla uyandım. Etrafta kimse yoktu. Ayağa kalkıp aynanın karşısına geçtim. Berbat bir haldeydim. Kıpkırmızı ve şişmiş bir çift göz tam karşımda duruyordu. Oflayarak banyoya geçtim. 3-4 kez yüzümü yıkadıktan sonra hala düzelmeyince kısa bir duş aldım. Sıcak su beni rahatlatmıştı. Mavi mini desenli eteğim, eteğimde ki pembe renginden bluzumu ve babetlerimi üzerime geçirdim. Bugün hava güzeldi. Saçlarımıda kurutup, taradıktan sonra aşağıya indim. Yemek masasındaydılar. Hepsi bir anda bana döndü. Işıl hayran hayran bakarak “Çok güzelsin” dedi. Gülümseyerek yanına oturup “Teşekkür ederim ama sen daha güzelsin” dedim. Oda gülümseyerek tabağına geri döndü. Ben de dünden beri çok aç olduğum için tabağımı doldurup yemeye koyulmuştum ki o kadın yine sesiyle lokmalarıma boğazıma dizdirdi.
“Bugün beraberiz, Arya. Mehmet ve Işıl’ın beraber işleri var. Yani baş başa kaldık. “
Hemen bir yalan bulmalıydım. Onunla baş başa kalmak istemiyordum. Kafamı tabağıma çevirip “Bugün arkadaşlarımla buluşacağım.” Dedim. “Kim bu arkadaşların ve isimleri ne?” diye sordu. Ben de bilmiyordum ki, sadece ondan kurtulmak için yalan atmıştım. Kafamı kaldırıp “İsimlerinin önemi var mı. Hiç birini tanımıyorsun.” Dedim. Ellerini çenesinde birleştirip, otoriter sesiyle “Sadece bugünlük bir şey demiyorum, bir dahakine izin almadan bir yere gidemezsin.” Dedi. Gözlerimi devirip “Pekala” dedim. Sonra da büyük bir iştahla baktığım tabağıma gömüldüm. Kahvaltı bitince odama çıkıp mavi çantama cüzdanımı ve telefonumu atıp koluma taktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Sinem yarın okul olduğu için dışarı çıkmazdı. Pis İnek! Etrafı keşfetmeye karar verdim. Biraz da sahilde dolaşırdım. Tam durdurğum taksiye binecektim ki “Arya” diye seslenen Burağın sesini duydum. Arkamı döndüğümde bana gülümseyerek el sallayan Burak vardı. Gerçekten çok yakışıklıydı. Kaslı vücuduna giydiği beyaz dar tişört ve o güzel poposuna tam oturmuş siyah pantolunuyla mükemmel görünüyordu. Aman Allahım! Ne düşünüyorum böyle ben. Gülümseyerek ben de ona el salladım. Yanıma gelip taksiye eğildi ve onu yolladı. ‘Ne yaptın’ der gibi ona bakarken bir adım geri çekildi ve beni baştan aşağıya süzdü. O kadar dikkatli bakıyordu ki kızarmaya başladığımı hissettim. En son ıslık çalıp “Sen neymişsin be yavrum” dedi. Ağzım O şeklini alırken ben daha bir şey diyemeden o koluma girip yürümeye başladı. Beni de kendiyle birlikte çekiştiriyordu. Kendime gelince kolumu çekip onu durdurdum.
“Ne yapıyorsun sen Burak, beni neden çekiştiriyorsun?”
“Seni arabama getiriyorum gideceğin yere kadar ben bırakırım.”
“Ben taksiyle giderim gerek yok.”
“İtiraz etme ve gel benimle. Hem sen nereye gidiyorsun?”
“Biraz sahilde yürümek istiyorum”
Böyle dediğim anda kolumdan tekrar tutup çekiştirmeye başladı. En son direnmeyi bırakıp ben de ona ayak uydurdum. Sahile geldiğimizde biraz sessizce yürüyüp sonra bir banka oturduk. Konuşmaya o başladı. “Ne oldu sana?” Biraz bekledikten sonra “Yok bir şey” dedim. Sıkıldığını belli edercesine iç çekti. Sıkılıyorsan niye tutup da benimle buraya geliyorsun dimi ama? Ona dönerek “Sıkıldın galiba, git sen istersen” dedim. Bana kaşlarını çatarak baktı. Sonra çenemden tutup yüzümü yüzüyle hizaladı. Bir süre gözlerime baktıktan sonra “Bana derdini anlat güzelim” dedi. Bir süre daha ona hayran hayran baktıktan sonra biraz geri çekildim ve anlatmaya başladım. Beni sonuna kadar pür dikkat dinledi. En son susup ne diyeceğini beklerken telefonuna mesaj geldi. Mesajı okuyup ayağa kalktı ve bana gülümseyerek “Çok kafana takıyorsun. Salla gitsin. Gez, dolaş, eğlen. Paranın içine düşmüşsün bunu mu dert ediyorsun” dedi. O böyle konuştukça içimin acıdığını hissettim. Ben ona içimi dökmüştüm ama o nasıl karşılık vermişti. Ben ona üzüntü ve sinirle kafamı kaldırıp ona baktığımda gülerek ve alayla “Görüşürüz güzelim” dedi. O giderken gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı. Ben onun hakkında çok yanlış düşünmüştüm. O umursamazdı, kötüydü. Hayallerimdeki gibi değildi, büyü bozulmuştu.
Eve geldğimde yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. Hemen üstümü değiştirip eşofmanlarımı giyerek kendimi yatağın içine attım. Bir iki saat uyuduktan sonra kapının tıklatılmasıyla gözlerimi açtım. Uykulu, boğuk sesimle “Girin” dedim. İçeriye Işıl girdi. Gülümseyip yatağımın yanına oturdu. “Akşam yemeği için seni bekliyoruz uykucu” dedi. Ben de ona gülümseyerek “Ben uyumayı planlıyorum.” Dedim. Bana endişeyle bakarak “Bir sorun mu var?” dedi. Kafamı hayır anlamında sallayıp gözlerimi yumdum. “ Hayır, ben iyiyim Işıl. Yarın okul var onun için uyuyup yarına güçlü olmalıyım” dedim. Eğilip yanağımı öptü ve ayağa kalkıp “Pekala, iyi uykular” dedi. Gözlerimi açmadan gülümseyip “Teşekkürler” dedim. Işıl’a bir şey sorucaktım ama bir türlü aklıma gelmiyordu. En son boşverip kendimi tekrardan uykunun kollarına bıraktım. Sabah uyandığımda fazla uykudan başıma ağrı girmişti. Bu kadar uyumaya alışık değildim. Koca bir şekilde esneyip kendimi banyoya attım. Uzun bir duş alıp küvetten çıktım ve havluyu vücuduma sardım. Bornoz kullanmayı sevmiyordum. Banyodan çıkıp tam üstümdeki havluyu atacaktım ki duyduğum sesle çığlık attım.
“Selam Biricik Kız Kardeşim.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ
Chick-LitBeni bir tabut gibi saran karanlıkta hapsolmuşken hatıralarımı zihnimden uzaklaştıracak hiçbir şey yoktu çevremde. Ta ki onun varlığını farkedene kadar. Beni seviyordu biliyordum, peki ya ben? Babamın kaybıyla sevgiye kapanmış olan kalbim, kapıların...