Güneş yavaş yavaş ışıklarını penceremden içeri süzerken ben hala yatakta sırt üstü uzanmış boş tavanı seyrediyordum. Kafam bomboştu ya da çok dolu bilemiyorum. Oturur pozisyona geçip karışmış olan saçlarımı geriye doğru savurdum. Ayağa kalkıp uyuşuk adımlarla banyoya yürüdüm. Aynanın karşısına geçtiğimde bir çok farklı anı geçti gözümün önünden. Geceden kalma makyajla siyaha bulanmış gözlerim onunla karşılaştığımız günün bir kaç saat sonrası masadaki yemeğimizi hatırlattı bana. Dudaklarını yalayıp meyveli parlatıcıma gönderme yapması. Sonra dişlerimin arasında sıkıştırdığım alt dudağıma baktım. Yeni bir anı daha. Laboratuvardaki teşekkür etmesi ya da teşekkür bahanesi adı altında dudaklarımı sömürmesi desem daha doğru olur. Sonra o anıları düşündükçe yavaş yavaş kızarmaya başlayan kulaklarıma baktım ve sesi geldi aklıma. Dün akşam “Sen benimsin.” demesi. Nasıl kendinden emin konuşabiliyordu bu kadar. Ben nasıl ona ait oluyordum. Birine ait olmak ne demekti onu bile bilmiyordum ki. Ebeveynlerim bile terk etmişti beni. Kimseye ait olmamıştım ben. Şimdi nasıl bilecektim onun olduğumu. Derin bir iç çekip elime doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Bir kez daha ve bir kez daha. Sanki su yüzüme çarptıkça aynada karşıma çıkan o anılardan kurtulacakmışım gibi. Musluğu kapatıp aynada kendime son kez baktıktan sonra soyunmaya başladım. Sıcak su ayarına getirdiğim banyo musluğunun altına girip gevşeyen vücudumun şımarıklığıyla kısa süre bile olsa dünyadan soyutlanıp anılarımdan arındım.
**
“Arya abla nasıl bu kadar çok yiyip böyle zayıf kalabiliyorsun?”
Ağzımdaki büyük lokmayı yutup çatalımdaki peyniri ağzıma atmadan önce cevap verdim. “Allah Vergisi.” Kısa bir süre sessizliğin ardından masada bir kahkaha koptu. Kafamı kaldırıp Işıl’a baktığımda mal mal bana bakıyordu. Benden böyle bir cevap beklemediği belliydi. Tabi zengin aile kızı nereden bilsin böyle konuşmaları. Gülümseyerek ona baktım. “Genetik yani özel olarak yaptığım bir şey yok.”
Anladığını umarak kafamı tekrardan doldurduğum tabağıma gömdüm. Harbiden ne çok yiyordum öyle. Ya bir an da kilo alırsam! Ne saçmalıyorsun kızım sen? Kendine gel.
İç sesimi tebrik edip kafamı hafifçe sağa sola sallayarak havaya kaldırdım ve meyve suyumdan bir yudum aldım. Nedeni belli olmayan bir şekilde doymuştum.
“Sonunda doyabildi. Ben bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim.” Ateş saçan gözlerimi Poyraz’a diktim. Sahte bir şekilde gülümsediğimi belli edercesine dudaklarımın kenarları yukarı kalktı. “Bugün de yine çok komiksin.”
Işıl’dan bir kıkırtı yükseldi. Arya 1 Poyraz 0. Ezik.
“Hadi bakalım geç kalacaksınız.” Dedi sevmediğim huzurlu ve mutlu olduğunu belli eden sesiyle biyolojik annem. Işıl bizden önce ayağa kalkıp hepimizi teker teker öptü. Aman ne mutlu bir aile anlatamam yani. Bacaklarımın dibinde olan çantamı alıp ayağa kalktım. “Herkese iyi günler” diyerek çantamı koluma asıp kapıya doğru yürüdüm. Çıkmadan önce son kez aynaya bakıp üzerimi kontrol ettim. Bej rengi deri ceketimi üzerime geçirip kapının koluna elimi attığım an da Poyraz’da kolu tuttu. Otomatikman elim onun elini sardı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda o da bana bakıyordu. Gülümseyip göz kırptı. Bir gün şu yakışıklı yüzüne yumruğu geçirip dağıtıcam o olacak! O haliyle bile yakışıklı olur, kabul et.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ
ChickLitBeni bir tabut gibi saran karanlıkta hapsolmuşken hatıralarımı zihnimden uzaklaştıracak hiçbir şey yoktu çevremde. Ta ki onun varlığını farkedene kadar. Beni seviyordu biliyordum, peki ya ben? Babamın kaybıyla sevgiye kapanmış olan kalbim, kapıların...