Valizimi arabanın bagajına yerleştirdiğimde yavaş hareketlerle bagaj kapağını kapattım.
Gözlerim hüzünlü gözlerle bana bakan ve gitmemi asla istemeyen 'kardeşim' dediğim canım arkadaşım Hyejin ile buluştu. Kollarımı ona sardığımda omuzumda ıslaklık hissedince geri çekilip ellerimi yanaklarının arasına aldım.
-Sana söz veriiyorum arayacağım ve görüşeceğiz. Lütfen ağlama artık. Hem sende biliyorsun ki o kasabaya gidip biraz kafa dinlemem lazım..
Onaylarcasına başını salladığında köpeğim Candy üstüme atlamıştı. Bir o yana bir bu yana kuyruğunu sallıyordu. Bu haline gülmüştüm. Dizlerimin üstünden eğilerek başını okşayıp sarıldım. Anlaşılan o da gitmemi istemiyor olacak ki hüzünlü bir şekilde patisini bana uzattı. Ellerimin arasına alıp okşadım.
-Hadi kızım geleceğim elbette. Lütfen üzülme tamam mı benim biricik Candy im?
Ondan ayrılıp doğruldum. Yavaş adımlarla arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna yerleştim. Arkamda bana daima destek veren ve en iyi arkadaşım olan Hyejin i ve küçükken sokakta bulup iyileştirip her daim yanımda olan kızım Candy i bırakıyordum. Derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdım. Bu gidişle gitmekten vazgeçicektim. Çünkü onları böyle görmek oldukça üzüyordu. Ben düşüncelere dalmışken çoktan otobana çıkmıştım bile.
~~~~
Seoul den ayrılmak istiyordum. Artık saçma okul hayatımdan ve çevremden bu yaz uzak kalmak istiyordum. Üniversite 3. Sınıf öğrencisi olmama rağmen saçma bir okul hayatı yaşıyordum. Bu yüzden beni sıkan ve üzen bu hayattan birazcık da olsa tatilde uzak kalmak iyi gelicekti. Yaklaşık 1 saattir yol gittiğim için arabayı sağa çekip hızlıca içinden indim. Bünyem uzun yola gelemiyordu. Özellikle de kapalı araçlara. Midemi boşalttıktan sonra ağzımı iyice çalkalayıp çantam da ki krakeri çıkarıp yemeye başladım. Sürücü koltuğuna tekrar oturmuştum. Kendime gelmiştim biraz da olsa. Anlaşılan bu yolculukta kısa kısa süre aralığında ara vermek zorunda kalıcaktım. Ki sağlıığıma düşkün biri olarak bu herşeyden önce gelirdi.
Kasabanın girrişine yaklaştığımda içimdeki sevinç almış başını gidiyordu. Derin bir nefes alıp uzun zamandır atamadığım kahkahamı attım. Bu yazı bu güzel kasabada geçirecek olmak beni oldukça mutlu ediyordu. Kahkaham çok uzun süremedi. Çünkü arkadan korna sesi gelmeye başlayınca arabayı yolun ortasında durdurduğumu farkettim. Hemen kendime gelip kalacağım evin yolunu tuttum.
Burada ki evler şehirde ki gibi oldukça büyük değildi. Ama küçük ve şirin olmaları onları oldukça büyüleyici kılıyordu. Evin önüne arabayı durdurdum ve arabadan sevinçle indim. Kendimi evin kapısının önünde buldum. Hoplaya zıplaya geldiğimin farkındayım. Önceden kiraladığım ve anahtarını aldığım evin içine girdim. Etrafa beyaz hakimdi. Bu küçük birşey bile beni neşelendirmeye yetiyordu.
Arabada ki eşyalarımı da eve yerleştirdiğimde hava kararmaya başlamıştı. Karnımın guruldadığını hissettiğimde kıkırdadım. Hızlıca yerimden kalkıp anahtarımı ve telefonumu yanıma alıp evden çıktım. Sonuçta bu bir kasaba da olsa restoran veya kafe gibi yerler elbette vardır diye düşündüm. Yemek yedikten sonra da mutfak için alışveriş yapıcaktım. Ana caddeye çıktığımda küçük ve dışarıya ızgara konulan bir dükkan gördüm. Koşar adımlarla içeriye girip hemen siparişimi verdim. Tıka basa yediğimde arkaya doğru yaslandım. Eee sonuçta kaç saattir birşey yememiştim öyle değil mi? Hesabı ödeyip bu mekanı aklıma kazıdığımda caddeye çıkmıştım. Yaz ayı olsa da akşamları esiyordu. Bir marketin içine girdiğimde titremem azaldı az da olsa. Sepete yiyecekleri doldurduğumda kasada ki bayan şaşkınlıkla beni süzüyordu. Ne yani ihtiyacım olanı alamam mı? Derin bir nefes verip poşetleri taşımaya başladım. Ne vardı arabayla gelseydim keşke. Kendime lanet edip eve ulaştığımda poşetleri yere bıraktım. elimi cebime atıp anahtarımı çıkarmak istediğimde anahtar yerinde yoktu. Üstümü iyice aradıktan sonra yüzüm bembeyaz kesildi. Ne yani şimdi anahtarı mı kaybetmiştim? Gözlerimi kapatıp sinirle açtım. Sokağa çıkıp yerlere bakmaya başladığımda birinin bana doğru yürüdüğünü gördüm. Aslında tam görünmiyordu suratı. Simsiyah giyinmişti. Yanıma ulaştığında damarları belirginleşen elini cebine atıp anahtar çıkardı. Bense yaptığı hareketleri izliyordum.
-Bayan? Galiba bu anahtar sizin huh?
Uzattığı anahtarı aldığımda başımı onaylarcasına salladım.
-Evet benim . Diyip yüzüne baktım. Alnına dökülen saçları yüzünü kapatıyordu. Bembeyaz teni ve siyah gözleri vardı.
-Teşekkür ederim....?
-Jungkook. Yani Jeon diyebilirsin diyip arkasını dönüp yürümeye başladığında kollarında ki çizik ve morlukları az da olsa seçebilmiştim. Derin bir nefes alıp içimden ona minnet ederken evimin yolunu tutmuştum..
~Evet arkadaşlar ilk bölümü nasıl buldunuz? Yorumda belirtirseniz sevinirim. Yeni bölüm en kısa zamanda gelicektir😂😍
