47. Bölüm

5.6K 321 109
                                    

Yerde, etrafı kanlarla kaplanmış kediye baktım. Evet bunu yapan satanist falandı. Eğer satanistse bileklerini kesmiş ve kanın birazını alnına sürmüş olması lazım. Lan satanist olsa niye ulu orta yerde yapsın mal! Evet sakinim.

Burak koşarak mutfak kapısına gelince ona baktım, herkes buradaydı ama... Biri eksik. Dur lan Duygu eksik. Şimdi elime düştün Duygu. Dur ya o yapmadıysa, mantıklı düşünmem lazım. Herkes ölü kediye tiksintiyle bakıyordu. Aman bana ne Duygu olmasa bile döveceğim kızı. Kaçışı yok. Zaten Kıvanç'a o yaptığı davranış yüzünden sinirliyim. Sanki benim dilim yok özür dileyemiyorum. İstesem de o şıllıktan özür dilemiyicem.

Burak'a bakıp "Duygu nerede?" dedim. Burak Duygu'yu daha yeni fark etmiş gibi etrafına baktı. Ananız babanız yabancılar ile konuşmayın evinize almayın demedi mi! Dur lan benim ailem yoktu. Ow bu çok koydu be.

Kıvanç'a bakıp "Eğer tanımadığımız birini eve aldığımız için bunlar oluyorsa, seninle ciddi anlamda bozuşacağız!" Mutfaktan çıkıp çıkış kapısına gittim.

Duygu'nun terlikleri yok. Bu demek oluyor ki teorim doğruluğa ulaşıyor. Nihahahahahah. Ölümün benden olacak bebeğim. Evet havaya girdim bir sıkıntı mı var? Hı hı?

Arkamdan gelen Burak'a dönüp "Şu Duygu'nun telefon numarası var mı? Varsa ara!"

"İnsanlara emir vermeyi keser misin!"

"Bak seni tanımıyorum, nasıl cevap vereceğimi de bilmiyorum. Benim sinirimi bozma!"

"Kardeşime suç atmayı kes! Sen fazla oluyorsun!"

"Yaaa, ne yapacaksın? Dövücek misin?"

"Gerekirse evet!" Burak'a yaklaşıp gözlerinin içine baktım. Kahve rengi. Ben de ela falan bekliyordum. Sıradan. Benim ki YEŞİL. YEŞİL LAN YEŞİL. Kapı gibi yeşil.

Kerem aramıza geçip Burak'ı itti "Az yavaş ol. Şu an kendi evinde değilsin." Kahraman aşkım benim.

"Durun ve azıcık mantıklı düşünür müsünüz? Selen sen şu an kardeşini suçluyorsun, kimse kardeşinin suçlanmasını istemez ama Burak sende tehdit etme. Artık mantıklı düşünün." Ateş cümlesini bitirip yanımızdan ayrıldı. Vay be Ateş'imize bakın. Zeki çocuk.

Kerem'in arkasından çekilip Burak'a bakmaya devam ettim. Ne yapayım çekilmezsem göremiyorum. "Duygu'yu arar mısın Burak?" dedim iğneliyici bir sesle.

Burak gözlerini devirip cebinden telefonunu çıkardı ve Duygu'yu aradı. Galiba, öyle tahmin ediyorum. Zaten öyle olmak zorunda.

"Duygu neredesin?"

"..."

"Lan senin uçurumda ne işin var! Dalga mı geçiyorsun bu kadar kısa sürede gidemezsin! Bana doğruyu söyle!" Burak telefonu kulağından çekince ona merakla baktım.

"Telefonu kapattı." Hımm o nasıl oraya kadar gidebildi, benim bildiğim tek uçurum Kerem ile gittiğimizdi. Dur bir dakika o oraya araba ile bu kadar kısa sürede gitmesi imkansız.

Motorlara bakınca Nehir'in kinin olmadığını gördüm. Lan..

"Duygu motor kullanmayı biliyor di mi?" Burak kafasını sallayınca kendimi tebrik ettim ne zekiyim ben ya. Maşallah bana.

"Lan bu salak motorun anahtarını nasıl buldu asıl sıkıntı o değil kimse mi o koca motorun sesini duymadı lan!" Buna bende dahilim.

Motora ilerlerken durup Deniz'e baktım " O ölü kediyi oradan kaldırın." Deniz kafasını sallayıp içeri girdi. Lan ben anahtarları almadım, bana hayırdır. Diğerlerine arabaya binmelerini söylerken ben de içeriden anahtarlarımı alıp evden çıktım.

Kerem'in beni eskiden getirdiği uçuruma gelip -ne kadar klişe- etrafa baktım e kimse yok burada, bu kız bize yalan mı söyledi şimdi. Burak arabadan inip etrafa baktı "Nerede bu kız!?"

Atlamış olmasın! Şimdi kenara gitmeye korkuyorum. Malım ben düşerim. Burak'a dönüp "Atlamış olabilme ihtimali var mı?" Burak gözlerini korkuyla açıp uçuruma doğru koştu.

Düşerse tutamazdım kendi seçimiydi. Bana zalim ya da duygusuz demeyin sadece böyle şeyleri normal karşılıyorum. Yani ölmek istediyse kendi seçimi. Ben engel olamazdım. Şahsen ben ölmek istesem ağlamalarını istemezdim, gülsünler. İnsanların beni üzüntüyle anmasını istemezdim.

Burak uçurumun dibine gidip aşağı baktı, arkasını dönünce derin bir nefes verdi. Ölmemişti. Biliyorum çok zekiyim.

Kerem yanıma yaklaşıp beni uçurumdan biraz uzaklaştırdı "Senin güvenliğin için." Evet değerliyim. Kudurun.

Burak biraz düşündükten sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki elini cebine atıp telefonu çıkardı ve birini aradı "Alo Aslı,Duygu seni aradı mı? Çabuk cevap ver!"

Burak Aslı diye biriyle konuşurken yutkundu ve arkadaki ağaçlığa baktı. Kötü şeyler dönüyordu. İçimde kötü bir his var ve korkuyorum.

Burak telefonu yere atıp kaçmaya başladı. Bende refleks olarak Kerem'in elinden tutup çekebildiğim kadar koşmaya başladım. Sürü psikolojisi.

Duygu'nun gülme sesini duyunca koşmayı bırakıp arkama baktım arabaya yakındım ama merak yanım daha ağır basıyordu ve bu yanım yüzünden büyük bir bok yiyeceğimin farkındaydım.

Duygu elinde bir silahla bana bakıp gülümsedi "Naber Selen. Merak etme seni öldürmeyeceğim benim işim ağabeyimle." Burak'a bakınca onda da silah olduğunu gördüm ve Kerem'le ben ortalarındaydık. Kerem'i geri çekip ortalarından çıktık. Şu an ölmek istemiyorum.

"Artık dengiz di mi Burak?" Dedi Duygu tek kaşını kaldırıp aynı zamanda gülerek. Deli bu kız.

"Kesinlikle kardeşim." Burak bir adım daha atıp Duygu'ya yaklaştı. Durdurmak istemiyorum ama bir polis olayını kaldıramazdım. Elime telefonu alıp Barış ağabeyin telefon numarasına tıkladım ve fısıltıyla Kerem'e mesaj atmasını söyledim.

İki psikopata dönünce birbirlerine bakmaya devam ediyorlardı "Niye birbirinizi öldürmek istiyorsunuz bari onu söyleyin sonra ölün." Ne dememi bekliyorsunuz duygu sömürüsü mü yapam.

"Bu salak babamın şirketinin tamamına konmak istiyor ama o şirket benim hakkım! O salak kızlarla vakit geçirirken ben daha iyi olmak için çalıştım! Ama aptal babam onu seçti! Niye? Çünkü erkeklerin önceliği varmış! Çokta umrumda lan!" Duygu ilk defa haklıydı dünyada kadınların değeri bilinmiyordu. Neyse konu bu değil.

"Babam beni daha çok seviyor diye hisseleri bana vermiş olmasın. Alış buna Duygu. Sevilmiyorsun. İğrenç ve iticisin."

Duyguya bakınca ağladığını gördüm, nedense üzüldüm. "Hisselerinizi paylaşmanın bir yolu yok mu?" İkisi de bana bakıp hayır anlamında başını salladı "Her şey babamın imzasıyla olucaktı ama o salak öldü!"

"Düzgün konuş!" Burak sinirle bağırınca Duygu hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Kıza bağırmayı kes Burak!" Burak gözlerini Duygu'dan alıp bana baktı.

"Sen hangi hakla karışıyorsun!Çekin gidin buradan! Bizim kavgamız sizi ilgilendirmez!" Duygu'ya bakınca bana yaşlı gözlerle gitme der gibi bakıyordu çünkü o da farkındaydı, ağabeyini seviyordu onu vuramazdı ama gidersem ölücekti.

"Bence bunun başka bir yolu olabilir. Unutmayın her şey konuşarak çözülebilir." Burak kahkaha atıp "Hayır Selen her şey toz pembe bir hayal değildir." Bunun neresi toz pembe lan.

"Ee Duygu son sözlerin ne?" Vuramazdı!

"Seni seviyorum ağabey." Ve silah sesi.

Hölölölölölölö nöörüyonuz len? Heç ben de iyiyim. Bağzılarınız burayı okumuyor ama neyse. Kitabın finaline yaklaşıyoruz. 110 vote yb gelicek.

Benim hakkımda merak ettiklerinizi yorumlara yazın özelden mesaj atmayın :D

Hadi eywallah amk. Yatıyom ben.

Erkek Lisesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin