Kamp yerine varınca hızla arabadan inip çadırımı aldım. Etrafa bakıp sırıttım 1 hafta boyunca sessiz sedasız olaysız(!) bir hafta zor bir şey değil yani. Dimi!
"Çadırları kurmaya başlayın." Hocanın seslenmesiyle çadırı açıp kurmaya başladım. Sonunda bitince hoca çalı çırpı için ben Nehir ve Tunç'u ormana gönderdi.
Ağaçların arasına girip yerdeki dalları toplamaya başladık. Kucağım dallarla dolunca diğerlerine baktım ama yanımda değillerdi. Telefonu çıkarıp aramaya başladım. Siktir çekmiyor boku yedim. Kucağımdaki dalları yere atıp kamp alanına koştum. Kamp görüş alanıma girince bağırdım
"Yardım edin Nehir ve Tunç kayıp."
Şu an da ormana dağıldık, Nehir'i ve Tunç'u arıyoruz. İleride yavşak olanı görünce, bu çocuğun adını öğrenmem lazım, oraya gittim bir şeye eğilerek bakmaya başladılar. Yanlarına gidip neye baktıklarını anlamaya çalıştım. Ağaçta bir kaç çizgi vardı ve kuzey tarafında çıkan yosunlar yanmıştı. Bu biraz tuhaftı hattta korkunç. Daha dikkatli bakınca yanında hafif kan damlaları vardı. Dehşetle oraya bakıp geri geri yürümeye başladım.
"Hayır kötü bir şey olmamıştır, olamaz!" Ayağım dala takılıp yere düştüm. Onlara bir şey olmamıştır dimi. Yavşak olan yanıma gelip oturdu ve sarıldı.
"Bak korkma onları bulucaz. Benim adım Mustafa'ysa biz onları bulucaz sen merak etme tamam mı?" Başımı salladım.
"Bana Kerem'i ve Kıvanç'ı bul lütfen." Mustafa ayağa kalkıp yanımdan uzaklaştı. Dizlerimi kendime çekip ağlamaya başladım. Nehir'e bir şey olamaz buna izin vermem!
Hırsla oturduğum yerden kalkıp ağaçlara baktım. Çıkılması rn kolay ve uzun ağaca baktım. Gözüme bir tane kestirip tırmanmaya başladım. En üste çıkıp etrafa bakmaya başladım. İlerideki ağaçların arasında bir ağaç ev görüp ağaçtan indim o sırada Kerem ve Kıvanç'ta gelmişti. İkisinede ne gördüğümü anlatıp beş kişi alarak ağaç eve doğru yürüdük .
Ağaca ulaşınca tırmanıp etrafa baktım. Camları şefaf plastikle örtülmüştü kapısında asma kilit vardı. Kıvanç kapıya yaklaşıp tekme attı ve kapı açıldı. Telefonun fenerini açıp eve baktım her şey eskimişti asma kilide baktım tarihi 2016 yapımıydı bir dakika eğer bu yeniyse buraya gelen var.
Eve iyice bakıp dolaşmaya başladım bir masa dört sandalye, yer yatağı falan vardı.
Ağaçtan inip asma kilidi diğerlerine gösterdim.
Kamp alanına gidip ne yapacağımızı düşünmeye başladık. Bunu yapanları öldürecektim. Nehir'i ölü ya da diri bulmam lazımdı. Mustafa koşarak yanıma geldi elinde bir mektup vardı.
"Bunu okuman lazım." Mektubu açıp okumaya başladım.
Merhaba Selen ve Kıvanç
Öncellikle senden intikam almak güzel olucak o yumruğu atmamlıydın ve Selen seni gördüğümden beri aşık oldum ama sen fark etmedin benim küçük meleğim. Çok uzun tutmayacağım Nehir'i ve Tunç'u istiyorsan yarın sabah saat 06.30'da kamp yaptığınız yerin kuzeyine ilerle orada bir kuyu bulacaksın sonrası benim iyi niyetime kalmış.
Başımı kaldırıp Kıvanç'a baktım.
"Kıvanç kim bu beni sinir hastası mı ediceksiniz kim bu.!?" Yere çöküp ağlamaya başladım.
"Neden yaşadıysam ben olmasaydım Nehir kaçırılmayacaktı." Elimle toprağa vurmaya başladım.
"Lanet olsun lanet olsun!" Herkes susmuş bir şekilde bana bakıyordu. Yerimden kalkıp göz yaşlarımı sildim.
"Ben uyuyacağım iyi geceler." Çadıra girip kafamı yastığa gömdüm ve ağlamaya başladım o sırada da uyuyakalmışım.