Bölüm 9

1.5K 128 48
                                    

Hilal odasında pencerenin önüne sandalyeyi çekmiş, orada oturuyordu dışarıdaki karı izlerken. Kendini sürekli düşünürken buluyordu bu sıralar. Düşündükçe o hisler çığ gibi büyüyordu içinde, Hilal tanımlayamadığı bir halde buluyordu kendini. Bu zamana kadar düşüncelerini hep tanımlamıştı, nefreti, öfkeyi, kini, sevgiyi, hoşgörüyü, şefkati. Ama şimdi içindeki anlamlandıramadığı boşluk, o adamın gözünün önüne sureti bürününce kalp atışının değişmesi, üzgün bakışlarını hatırladıkça içinin sıkılmasının genelini kapsayan bu hissi bilmiyordu Hilal. Bilmediği şeyden korkardı herkes, tanıdıkça bilirdi, bildikçe de güvenirdi. Hilal şimdi kendini bir uçurumun ucunda hissediyor, aşağının ise kendisini çekeceğini düşünüyor, bu gerçeklik onu ürkütüyordu.

Kar sanki dışarıya değil de bu sandalyede oturan küçük kızın üzerine yağıyordu. Odadaki soba harıl harıl yansa da kız hissettiklerinin içinde kayboluyor, kayboldukça iliklerine kadar üşüdüğünü hissediyordu. Zaten herhangi bir insanı kırdığını düşündükçe kötü olan Hilal, bu belirsiz hislerin neticesindeki adamı kırdığını hatırladıkça içi sıkılıyordu. Derin bir nefes alıp, onu uzunca içinde tuttuktan sonra geri verirken ofladı.

''Yazmazsam delireceğim.'' Deyip kalktı sandalyeden, gitti masanın başına. Oradaki kırmızı kaplı Leon'un özür babında verdiği defteri aldı önüne, sayfasını nazikçe açtı, bastırdı.

Diviti batırdı mürekkebe, deftere bastırdı ama yazacak tek bir şey bile gelmiyordu aklına. Divit orada iyice durdu, durdukça mürekkep kağıda aktı, oraya siyah biraz irice bir nokta bıraktı. Hilal tam olarak içim bu vaziyette dedi, o hisler orada kara delik gibiydi ve içindeki diğer her şeyi yutuyor, bütün zerreleri hep bu hisle doluyordu. Neydi bunun başlangıcı? Neydi bunun sonu? Neydi bunun çözümü?

Deftere hiçbir şey yazmadan kapattı, eliyle yüzünü sıvazladı birkaç kere. Neredeyse herkes uyanacaktı, gidip elini yüzünü yıkasa iyi olurdu. Bu sayede içindeki dalgalar biraz olsun durulurdu, bu his onu yutmadan ondan kaçmanın yolunu da düşünürdü belki.

*

Leon mektubu aldığından beri planladığı şeyi hayata geçirmek için sabırsızlansa da Yorgo'ya söyleyip söylememek arasında kalmıştı. Yorgo'nun nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu Leon, onu üzmek de istemiyordu ama söylemek zorundaydı. Zaten buraya geldiklerinde -ki akşama Leon burada olacaklarını tahmin ediyordu- görecekti Despina'yı.

''Yorgo-'' dedi yanında, dersten sıkılmış, sıraya kafasını koymuş arkadaşını dürtüklerken. Yorgo kafasını kaldırmadan adama doğru döndü, kendisini rahatsız ettiği için biraz kızgındı.

''Ne var Leon?'' Leon onun gerçekten uyuduğunu, ona seslendiğinde uyandığını yeni fark etmişti. Söylemeden önce birkaç kez yutkundu Leon, Yorgo ona ısrarla bakarken.

''Despina geliyor miteramla Selanik'e.'' Yorgo ilk başta algılamadı adamın dediğini, anlayınca gözlerini kapattı, kaşları çatıldı. Hiçbir şey söylemeden eski vaziyetine geri döndü. Gününün kalanını mahvedecek o cümle yankılandı sürekli kulaklarında. Kızın yüzü belirdi gözünün önüne, sonra kokusu gelince burnuna bir an sınıfta olduğunu sandı kızın, iyice delirmişti. Despina iyiden ayarlarıyla oynamıştı Yorgo'nun.

''Gelecek misin karşılamaya?'' Leon'un sözüyle kaldırdı kafasını Yorgo, şaşkınca baktı arkadaşına. Tükürür gibi konuştu sonra.

''Hoşuna gidiyor değil mi beni sıkıntıya sokmak? Gelip ne yapacağım? Karşısında ağlayayım mı? Bunu mu ister ekselansları?'' Leon böyle bir çıkış beklediğinden sadece kafasını salladı, sonra elini Yorgo'nun omzuna koydu.

AhuzarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin