Hilal kalktığında boğazında bir yumru ile uyandı. Gerçi uykusu sürekli kesilmişti, uyumuş bile sayılmazdı. Dün yaşadıklarını, yaşadıklarının getirisi acıyı, acının tesellisi Leon'u düşününce geceki yaşadıkları yakınlık kızı allak bullak etti. Evet, oldukça üzgündü, hatta yatağından hiç çıkmak istemiyor, yorgan altında yok olmak istiyordu ama bu imkansızdı. Hayat o kadar hızlıydı ki, hiçbir şey olduğu gibi değildi, her an yeni bir yaratılma vardı. Ve bu yaratılmaya şimdi yenisi ekleniyordu, yokluk. Evet, yokluk da yaratılıyordu, hatta ve hatta yokluk sadece Zarife'yi değil, her kim ona yakınsa herkesi saracaktı. Ona karşı hissettiği samimiyet ve şefkat, şimdi onun yaşadığı yoklukla sınanıyor, o duygularının hepsinin karşılığını artırıyordu. Hilal için bugün, babasını sefere gönderdikleri gün gibi zordu. Zordu çünkü Zarife'nin dünkü vaziyeti kızı korkutmuştu, çünkü babasını ne kadar sevdiğini bir Hilal bilirdi, çünkü Zarife şimdi acının içindeydi. Her manada zorluğu yaşayacaklardı bugün, belki önceki günlerde varlıkla sınanmışlardı ama bugün iki yakın arkadaş yoklukla sınanacaklardı, en çok da Zarife iliklerine kadar hissedecekti bunu.
Derin bir nefes alıp, zorla çıktı yatağından Hilal. Kalktığı vakit sabah ezanının okunuyor olması tevafuk, der gibiydi kıza. boğazındaki yumru iyice canını yakarken zorlukla lavaboya yöneldi, testiden eline biraz su döktü.
Elindeki suya baktı, keşke onun kadar duru hissetseydim diye düşündü. Keşke, şimdi şu suyun ellerinden süzülmesi gibi, arkadaşının da kalbine süzülüp oraya iyi gelseydi, orayı onarsaydı, tamam kırılan, paramparça olan şey toplandığında hep izi kalırdı ama Hilal, o en zor anda, en canına tak eden anda arkadaşının yanında olmaya razıydı, onunla sınanmaya razıydı, yeter ki Zarife azıcık da olsa iyi olsundu.
Abdest aldıktan sonra ağlamamaya gayret ederek seccadesini serdi, sonra başına yazma örtüp sünneti kılmaya başladı. Okuduğu surelerin anlamını bildiğinden, o ayetler dudaklarından fısıltıyla çıktıkça kalbi nasıl rahatlıyordu. Sanki, bu tılsım bütün her şeye, dünyadaki bütün acılara iyi gelecek gibiydi. Her zaman güveneceği, sığınacağı birinin var olduğunu bilmek nasıl büyük bir nimetti. Namaz bitimi ilk başta Zarife'ye ve ailesine sabır için dua ettikten sonra, Allah'a bu büyük nimet için de şükretti.
Şimdi annesi, babaannesi ve ablası salonda oturmuş cenazeye gitmeden önce Kur'an okurlarken Hilal de onlara katıldı.
*
Zarife babasının cenazesinden önce evlerine gelen akrabaları, komşuları için mutfakta onlara bir şeyler ikram etmek için uğraşıyordu. Yanına kimseyi kabul etmemiş, börekleri bizzat kendisi pişirmişti. Gece uyku tutmadığından pilavı da eti de sabaha kadar hazır etmişti. Gerçi artırmak gerekecekti bu yaptıklarını, babasını o kadar seven vardı ki ev dolup taşmıştı. Müşteriler, ahbapları, komşuları, cemaatten tanıdıkları... Zarife o kalabalığın arasında kaybolmamak için, kendisini mutfağa kapatmıştı zaten. Eğer onların ağlaşmalarını dinlerse delirecekti. Hiç kimse burada yakınlarını düşünmüyordu! Rahatça acılarını bile yaşayamamışlardı!
Börekleri dilimlemekle uğraşırken kapının açılma sesini duyunca oraya doğru döndü. Görmeyi beklediği kişi, kendisini azarlamaya hazır annesi iken kızın karşısında Fedor vardı. Beklemediğinden elindeki bıçak sertçe tezgaha düştü. Fedor içeri nasıl olmuştu da böyle girmişti? Hem de başında takke vardı! Demek bu hınzır adamların arasına katılmıştı!
Fedor hiçbir şey demeden, Zarife'den bir tepki bekleyerek kapının orada dikildi. Dün haberi Leon'dan aldığından beri içinde bir şeyler koşmasını söylüyordu. Kendisine böylesi hisler beslediği kişi acının içindeyken, belki ateşin içindeyken Fedor elbet uyuyamadı, hatta gecenin bir saati evde nefes alamayıp dışarı çıktı. Elbet Zarife'nin evini biliyordu, mektep çıkışı kaç kere takip etmişti kızı. Sonra koşar adım Zarife'nin evinin oraya gitti, gitti ama daha birkaç saat öncesinde zorla da olsa güldürdüğü kızı ağlarken görmeye hazır hissetmemişti. Hem aralarındaki muhabbet kızı sarıp sarmalayarak acısını paylaşacak kadar ilerlememişti. Öyle ya, ne kadar isterdi yanında olup onunla ağlamayı ama alacağı tepkiden de emin değildi Fedor. Ondan sadece aydınlık olan odanın içinde, perdenin aralık kısmından Zarife'yi uzaktan izlemişti. Kızın bomboş bakışlarını ne kadar uzak olsa da fark etti Fedor, hatta onu ağlıyor görmeyi beklerken böylesine tepkisiz olması adamı çok şaşırtmıştı. Ne olursa olsun yanında olmalıyım diyerek, o topluluğa katıldı Fedor, Müslüman bir dükkandan takke almayı da unutmadı. En son o kadar uzatılan lokumlardan, kolonyalardan sıyrılıp zor da olsa kızı mutfakta buldu, şans bu ya baş başa bile kaldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahuzar
FanficSelanik'te yolları kesişen mesut iki gençten; Harbin getirdiği yazgıyla kedere bürünen iki yüreğe. ''Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı.''