İnsan fark etmez çevresinde birçok şey olup biterken yaptığı hatayı, anlayamaz çevresinde olup bitenlerin kaygısı etrafını sardığında. Ne yaptım demeye fırsat dahi bulamaz ki, böyle bir curcunanın içindeyse kişi. Hangi ara etrafıyla bu kadar ilgili olmuş, ne zaman kendisini unutmuş bilemezdi. İşte aynen öyle, Leon uzunca bir süredir curcunanın, olay cümbüşlerinin içerisindeydi. Belki birkaç zaman o olayların etkisinden sıyrıldığı vakit vicdanen rahatsız olmuş, sonrasında kendi içini rahatlatacak şeyler bulmuştu. Bu olağan dışı olayları mazeret sunmuştu kendine, öyle öyle yastığa kafasını koyduğunda uyuyabilmişti. İlk başlarda öyle miydi, mektubu satır satır okur, sonra onun başına bir şey gelmesin diye delicesine titreyen eline rağmen zorlukla katlar, o kağıda değen parmaklardan belki kokusunun nüshası kalmıştır diye koklar, en son dolaba saklardı. Sonra sonra artık Hilal'in hayaliyle yaşamaya alıştığı vakit, gerçeğini çok da aramadığını fark etti. Elbet delicesine özlüyordu ama şartların neyi getirdiğini biliyor, o yüzden delirmemek adına kendince yöntem geliştiriyordu.
Bazen İzmir'i kıskanıyor, Hilal'i kendisinden çok görmesine yakınıyordu. Öyle ya, İzmir'e gitme imkanı bulsa ardından gelecek belalardan korkuyordu Leon. Özlemini bastırmak adına kendince bir sürü şey kurgulamıştı kafasında, hele o dünya muharebesi olduğu vakit, iyiden iyiye Hilal ile bağları kopunca, kendisini askerliğe vermiş, yüreğine yegane sevgisinin yanına görev sevgisini de eklemişti. Hilal'e olan sevdası elbet birkaç gün ağlayıp akabinde geçecek türden değildi ama bazı bazı hep şu savaş bitsin de, sonra sözümü tutacağım diyor, o zaman şartlarında fark etmese de, hata ediyordu Leon.
Hatasınıysa bizzat sevgilisinden duymuş, onun ağzından çıkan her kelime Leon'un yüzüne tokat gibi çarpmıştı. Ben seni bekledim, derkenki yüz ifadesinden anlaşılıyordu kırgınlığı büsbütün, nasıl içerlemişti Leon'un gelmemesine kız. Oysa Leon öyle mi düşünmüştü? Şartlar gereği sevgilisine sonra da ulaşabileceği palavrasına inandırmıştı kendini. Hilal'e olan güveni sonsuz olduğundan, ondaki tutkuyu ve aşkının hakikatini bildiğinden rahat davranmış, nasıl da büyük ahmaklık etmişti! Fedor'un neler yaptığını duyuyordu annesinden Leon ama hiç o kadar cesaretli olmuş muydu ki? Hiç sevdası için karşısında tir tir titrediği babasını karşısına almayı bırak, o güya kavrulup tutuştuğu aşk meretinden ona hiç bahsetmiş miydi?
Halbuki Hilal Selanik'te kalsaydı ya da son görüşmelerinde dediği gibi Leon onlarla İzmir'e gitseydi her şey nasıl da farklı olurdu. Leon kendisi sabredince, kızın hayaliyle yaşamaya başlayınca Hilal de buna alışır sanmıştı ama vaziyet bunun tam tersiydi. Leon bir yaralandıysa, Hilal on yaralanmıştı. O kadar pişmandı ki o yüz ifadesini gördükten sonra kızın; kendisini tutmaya çalışmasına rağmen titreyen dudakları, Leon'dan kurtulmaya çalışırken tenine değen buz gibi elleri, dolu gözleri hep ne denli kızın canını yaktığını gösteriyordu. Gözlerini pişmanlıkla kapattı Leon, onların kapanmasıyla gözyaşları yanaklarına döküldü.
Birkaç saat öncesinden alkol almıştı ama zaten onu içmese bile kafasında dolanan binlerce düşünce onu sarhoş ederdi. Aklına kızın sureti üşüştükçe kendini ne kadar suçlu hissediyordu şimdi Leon. İçi gidiyordu şimdi ağladığına emin olduğu sevgilisinin vaziyetine. Ondan binlerce kez özür dilemek geçti içinden, sadece vücudunu değil bütün yaşadıklarını da sarsın istedi bedeni. Onun kırılmış olduğu her şeyi düzeltmek için elinden ne geliyorsa yapmalıydı. O güzel gözlerden akan her damla Leon'a kezzap gibi tesir ediyordu ve o damlalar aralarına giren yedi yıl boyunca öyle birikmişti ki Leon bunları düşündükçe kendisinden nefret ediyordu.
Kendine kolay gelmese de dayanılır olan şey, Hilal'e de öyle gelir sandığından kendince bir zanda bulunmuştu Leon, keşke o aklı nasıl İzmir'e giderim diye düşünseydi de Hilal bu kadar kırılmadan onu toparlasaydı. Keşke demekten başka bir şey yapamıyordu ki Leon şimdi, şu duvarları üstüne gelen odada. Hilal bütün gerçekleri yüzüne vururken küçücük kalmıştı, düşünemiyordu bile ne yapması gerektiğini. Elbet o kırıkları toplayıp, birleştirmesi lazımdı ama tekrar bir araya da gelse kırıldığı yerden tekrar sızlamayacak mıydı Hilal'in minik yüreği?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahuzar
FanfictionSelanik'te yolları kesişen mesut iki gençten; Harbin getirdiği yazgıyla kedere bürünen iki yüreğe. ''Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı.''