Ocak 1919
Hilal elindeki kağıtları masaya üstünkörü koyduktan sonra karşısında onun konuşmasını bekleyen talebelerine baktı. Hepsinin yüzünde bir mahzunluk, katmer katmer içlerine işlenmiş korkunun ibaresi ifade vardı. Savaştan yeni çıkmış bir ülkenin eğitime harcayacak vakti de insanı da olmadığından şimdi birkaç kişiyle birebir ders yapacaktı Hilal. Karşısındaki kızçelerin ürkek bakışları, Hilal'in kendinden emin bakışlarıyla buluştuğunda, hepsinin içine bir inanç doğuyordu. Umut etmekten asla vazgeçmeyecek bir nesil yetiştirmek muallim ve muallimelere vazifeydi. Savaş sonrası bütün toprak kanla sulanmışken nasıl umut edileceğini elbet yine birbirlerine öğreteceklerdi. Kimi zaman sınıfta Hilal muallime olacaktı kimi zaman onlar. Belki yeise düşecekse biri, diğeri onu çekip alacaktı o karanlıktan.
Şimdi yirmili yaşların ortasında, zahiren de ruhen de olgundu artık Hilal. Üzerindeki çocuksu tavrı göç vakti atmıştı daha. Onca şey gördükten sonra, hele ki vatan toprağına göz dikilmişken Hilal'in çocuk kalması imkansızdı. Çocukken büyümüştü ki o, en sevdiği şeyi kaybetmişti daha körpeyken. Allah'a şükür kimsenin yokluğu ile sınanmamış, ailesi bu zor vakitlerde hep birbirlerine tutunmuşlardı ama Hilal, sevmeyi yeniden öğrendiği, cesaretini artıran, içindeki şefkati coşturan o kişiyi, Leon'u bırakmıştı geride.
Elbet bu kadar uzun bir ayrılık beklemiyordu Hilal. Belki bir, hadi en kötüsü iki sene sonra bu muharebe biter sanıyordu. İki sene Hilal için o zamanlar çok uzundu. Her şeyin çözüleceği kadar uzun olsa da onun gözünde zaman öğretmişti ona aslının ne olduğunu. Balkan muharebeleri ile kaybettikleri toprakları, ana vatanı Selanik artık Yunanlılarındı. Ve Hilal, daha dün gibi hatırladığı o isyanın arasında kaldığında, daha o zaman idrak etmişti Selanik'in tehlikede olduğunu. Şimdi keşke, diye hayıflanıyor, orayı delicesine özlüyordu. Belki oranın köşelerinde biriktirdikleri anılar, belki gözlerini açtığında benimsediği yer olmasındandı bu özlemi ama suyu bile farklı geliyordu ona. Rüzgarın esişi bile ayrıydı orada, havanın kokusu bile bambaşkaydı.
O rüzgarlardan birisi de kalbinde esmiş, Selanik'in güzel hatıralarından olan Leon'dan, ki hatıra demek kızın canını yakıyordu, hatıranın geçmiş değil devamlı sürmesini istediğindendi derdi, uzunca bir müddettir haber alamamıştı. Bu vaziyet kızı oldukça korkutuyor, bir haber gelmesini delicesine bekliyordu. İlk ayrıldıkları zaman, sadece birkaç kereliğine mektuplarda kelamları birbirine akmıştı, sonrasında hasretinden mektubun her satırını ezberleyen Hilal'in gözyaşları, adamın özenerek yazdığı yazının mürekkebini dağıtmıştı.
Elinin kokusu sinmiştir, belki öpmüştür diye yatmadan önce hep koynunda saklamıştı Hilal o mektupları. Gece ansızın kalkıp telaşla etrafına bakındığında, tam kalbinin üzerinde hissettiği baskı ve işittiği hışırtıyla sakinliyor, onu defalarca okuyunca teskin oluyordu. Leon'a ne ara alıştı, ne ara bu denli Leon oldu anlayamamıştı kız. Küçük kalbi, bu kadar büyük bir sevdayı ve hasreti nasıl kaldırdı bilmiyordu. Ve şimdi burun direğini sızlatan o özleme alışmıştı. O acı o kadar alışıldık olmuştu ki katlanır hale gelmişti. Her gece ağlayarak uyuyordu, geceye sığınması da hep sevdasını saklamak istediğindendi. Ablası, yeni evlerinde odalar ayrı olmadığından, ne zaman annesinde kalsa, kızın sessiz ağlamaya çalışırken ağzından kaçan hıçkırıklarını dinliyordu. Kardeşine kaç kere ulaşmaya çalışsa da, Hilal bütün sualleri yanıtsız bırakıyor, hatta çoğu zaman hırçınlık edip ablasıyla kavgaya tutuşuyordu.
Annesi bir ara izdivaç mevzusunu açtığında Hilal şiddetle karşı çıkmıştı. Neden olarak işte o zaman, beklediğim var demişti. O zaman sevdasını biraz da olsa gün yüzüne vurmuştu. Annesinin onu sualleriyle sıkmasına bile alışmıştı Hilal. Hatta öyle bir geçiştiriyordu ki, annesi de şaşırıyordu konun ne ara değiştiğine. Lakin artık yaşının da geçmesinden, annesi sürekli birileriyle göz baş etmeye çalışıyordu onu. En son hakkıyla bir dedikodu çıkarıp, kendisini evlenilmeyecek bir kız hükmünde göstermeyi düşünmüştü. Bunu da Leon ile olan münasebetini dillendirerek yapacaktı ama Zarife engel oldu ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahuzar
FanfictionSelanik'te yolları kesişen mesut iki gençten; Harbin getirdiği yazgıyla kedere bürünen iki yüreğe. ''Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı.''