Elimde ki çay bardağını yavaşça çevirmeye devam ederken, gözüm de sürekli kafenin küçük kapısındaydı.İçi mavi ve turuncudan oluşan, ahşap sedirlerle dizayn edilmiş otantik bir kafede neredeyse 10 dakikadır annemi bekliyordum.
Duvarların gerisinde ise Demir'in siyah Jeepimizin içinde beklediğini göremesem de, biliyordum. Ve bu, bana güven hissinin doruklarını yaşatıyordu.
Çayımdan bir yudum daha alırken, küçük ahşap kapının açıldığını ve tiz bir zil sesinin kafeyi doldurduğunu gördüm. Annem üzerinde saks mavisi tunik gömleği, kahveye boyattığı kısa saçları ve tüm ciddi havasıyla kafeden içeri girdi ve onu karşılayan garsonu, beni gördüğünü belli edercesine yanından gönderdi.
Hızlı adımlarla yanıma ulaştığında dolu dolu olmuş gözleriyle eğilip bana sarıldı ama sırtını sıvazlamaktan başka bir şey yapmadım.
Şimdiden karnım burnumdaydı, bu yüzden Demir ayağa kalkmamam için sıkıca tembih etmişti zaten.
Çünkü dün akşam ki konuşmamızdan sonra yataktan doğrulurken, karnıma büyük bir sancı girmiş, dakikalarca da gitmemişti.
Annem dolu gözleriyle karşıma otururken, "Merhaba, kızım." dedi titrek sesiyle.
Anneme olan kırgınlığım kat kat olmuş, yüreğim bu dargınlığa dar gelmişti artık.
"Merhaba."
Kuru sesimle birlikte burnunu çekip, dudaklarını birbirine bastırdı.
"Hamile olduğunu bilmiyordum."
Gözlerinden akan birkaç damla yaşı silerken, durgunca anneme baktım.
"Benim hakkımda ne biliyorsun ki anne ?"
Birkaç saniye duraksayıp, Demir'in sözlendiğimiz gün boynuma taktığı kolyeyi usulca okşadım.
"Kocamın birkaç ay önce ölümden döndüğünü biliyor musun ? Benim o hastane köşesinde kocama ağlarken, hamile olduğumu öğrendiğimi, mesela ? Ne biliyorsun hakkımda ?"
İçimde depremler, seller, fırtınalar geçip gidiyordu fakat tek yaptığım, durgun bir sesle anneme soru sormaktı.
Hesap soramıyordum bile. Çünkü annem bu hakkı benden, ben kocamın acısıyla yanarken, beni desteksiz bırakarak almıştı.
"Seni hiçbir zaman yalnız bırakmak istemedim, babanı tercih eden sendin."
Sesinde suçlayıcı bir tını yoktu. Fakat, en az benim kadar kırgın olduğunu görebiliyordum.
"Beni öz babamla, tanımadığım bir üvey arasında seçim yapmaya zorladın. Elbette tercihim babam olacaktı."
Hala sakin tuttuğum sesimi duyduğunda, usulca başını salladı.
"Haklısın. Yapmamalıydım. Ama bu, aramızın böyle açılmasını açıklamıyor Miray."
"Beni aylarca arayıp sormadığın oluyordu anne. Ben lisedeyken okuldan gelince senin değil, İclal annemin yaptığı kekleri yedim. Düğünümde, öz annem yerine üvey annem bana en büyük desteği verdi. Gerçekten, sorunlu olan taraf ben miyim sence ?"
Gözlerini elleriyle kapatıp birkaç dakika ağlamasını, içim kırıla kırıla izledim. Annemle böyle olmayı ben de istemiyordum. Ama, kırgınlıklar araya girmişti bir kere.
"Seni seviyorum, anne. Benimle ilgilenmesen bile, seviyorum seni."
Gözyaşlarım akıp giderken, annem ayağa kalkıp eğilerek bana sarıldı. Bu defa ona candan karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Sen Geldin (Tamamlandı)
Short Story"Kızım salak mısın sen? Aşığım lan ben sana." Gözyaşları içinde kalan ela gözlerini açarak bana şaşkınca bakarken, en son söylediği cümleye dayanarak umutlarım artıyordu. O da beni seviyor olamazdı, değil mi? "Ge-gerçekten mi ?" Heyecanlı sesiyle...