"Demiiir !"Attığım altıncı çığlığın ardından Demir'in telaşla soluk alıp verdiğini duydum.
"Sevgilim, tamam. Geldik bile !"
Tenim soğuk bir ürpertinin kurbanı olurken, sertçe yutkunmaya çalıştım. Fakat kasıklarıma hançer gibi saplanan yeni bir sancı, yutkunmama dahi izin vermedi.
Doğumhane olduğunu tahmin ettiğim büyük salona girerken, görüş açıma, üzerinde yattığım sedyeye doğru eğilen Demir girdi.
"Bebeğim, bundan sonrası..."
Telaşlı yüz ifadesine bu halimde bile içim gitmişti. Bir elimi yüzüne doğru sarsak bir hareketle uzatmayı başarırken, sakalsız yanağına dokundum.
"Oğlumla beni dışarıda bekle. Geleceğiz."
Gözlerini kapattığında, büyük elini, yanağının üzerinde ki elimin üzerine koydu.
"Bekleyeceğim, sevgilim. Geleceksiniz."
Kısık sesini, sedyemi süren iki hemşireden biri keserken, elimi yavaşça çektim.
"Doğum başladı beyefendi, eşinizi götürmek zorundayız."
Ardından Demir yavaşça sedyenin kenarından çekilirken, hemşire hızla sedyeyi doğumhanenin kapısından, içeriye doğru sürükledi.
Karnım bu defa doğum için suyumun gelmesinden değil, anılardan dolayı kasıldı.
Zira, şimdi beni getirdikleri doğumhane, aylar önce Demir vurulduğu zaman girdiğimiz ameliyathane gibiydi. Tıpkı orada ki gibi büyük cihazlar, malzemeler ve daha nice şeyler vardı. İçim korkuyla kasılırken, bu doğumhaneye giremediği için Demir'i asla suçlayamazdım.
Doktorumuz Hale hanım, doğum sırasında bana destek olması için Demir'in de doğuma girebileceğini söylemişti daha önceden ama ne ben ne de Demir böyle bir şeye hazır değildik. Anılar hala ilk gün ki acı yerini korurken ve kan görmek hala bana Demir'in o halini anımsatıyorken, Demir'in burada kalıp bana destek olmasını istemek, bencillik olurdu.
"Miray, merhaba."
Hale hanımın kelimeleri hızla dudaklarından savuran sesini duyduğumda, beni sedyeden, daha büyük bir ameliyat masasına geçiren hemşirelerin ardından ona baktım.
"Hale hanım, ben..."
"Biliyorum tatlım, korkman çok normal. Ve elbette normal doğumun getirilerini daha önce konuşmuştuk seninle. Bugün senden istediğim tek şey, en son gücüne kadar ıkınman ve sakin olman. Zira şu an kocan hemen doğumhanenin önünde ve bir kadının doğum yaparken kullanabileceği miktarda enerji sarf ediyor."
Söylediklerine başka bir zamanda olsam kahkahalarla gülebilirdim fakat şimdi yaptığım tek şey, kasıklarımda ki yeni sancıya çığlık atmak oldu.
"Tamam, anladım."
Hale hanımın güleç ses tonuyla çığlık atmamak için dişlerimi sıktım ve o sırada 60'larına merdiven dayamış Hale hanımın dinç sesini işittim.
"Ekip ! Doğuma başlıyoruz !"
--
"Ne yani ? Şimdi benim adımı koymuyor musunuz ?"
Babamın ciddiyetten uzak, hüzünlü tutmaya çalıştığı sesini işittiğimde, kafamı kaşındıran kırmızı kurdeleyi düzeltip Demir'e baktım. Demir 'Ben karışmam' dercesine iki elini havaya kaldırırken, Banu ablanın babamın koluna vurduğunu gördüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Sen Geldin (Tamamlandı)
Short Story"Kızım salak mısın sen? Aşığım lan ben sana." Gözyaşları içinde kalan ela gözlerini açarak bana şaşkınca bakarken, en son söylediği cümleye dayanarak umutlarım artıyordu. O da beni seviyor olamazdı, değil mi? "Ge-gerçekten mi ?" Heyecanlı sesiyle...