0.0

76.5K 2.3K 163
                                    


"Gerçekten mi Miray? Ona Hırvatistan'ın milli forması mı aldın ?"

Büyük bir kahkaha atarken, çantamı son kez kontrol edip yatağın üzerine oturdum.

"O bana doğum günümde Barcelona forması almıştı Melisa. Barcelona'dan nefret etmeme rağmen."

Melisa ayakkabısının bağcıklarını bağlarken aniden durup bana döndü.

"Emin ol onun Hırvatistan ve oyuncularına olan nefreti, senin Barcelona nefretinle kıyas olamaz. Eğer canını seviyorsan, o formayı verme Hakan'a."

Omuzlarımı aşağı yukarı sallarken, "Hadi, çıkalım hazırsan." dedim.

Başını onaylamazca iki yana sallarken, yurtta ki odamızdan çıkmış, çocuklarla buluşacağımız kafeye doğru yola koyulmuştuk bile. Yürüyerek kat ettiğimiz 10 dakikalık mesafenin ardından geldiğimiz iskele-kafeye dikkatlice bakındım.

Çocukların oturduğu masayı görür görmez Melisa ile oraya ilerlerken, hedefimde tek bir kişi vardı aslında.

Demir.

Kara kaşlı, kara gözlü yarim.

5 kişilik arkadaş grubumuzun (Ben, Melisa, Hakan, Demir ve Ali) şüphesiz fiziğiyle en dikkat çeken kişisiydi.

Koyu kahverengi gözleri, dikkatlice arkaya yatırdığı siyah saçları, uzun boyu ve yapılı vücuduyla sadece benim değil birçok kızın aklında ki ve kalbinde ki tek erkekti aslında.

Fakat o, okuluna o kadar çok yoğunlaşmıştı ki, ne çevresinde ki kızların ne de benim farkımdaydı.

Gerçi benim farkımda olsa bile değişen bir şey olmazdı. Biz kardeş gibiydik onun gözünde. Arkadaştık, farklı bir gözle bakmazdı bana.

Ama bu durumun kalbimi nasıl parçaladığını bilse, böyle vurdumduymaz davranabilir miydi ?

En köşede oturdukları masanın yanına gelip hepsine selam verirken, Demir'in tam karşısına oturmuştum.

Yarın Hakan'ın ve Melisa'nın doğum günüydü. Ve evet, onlar ikiz kardeşlerdi. Ve Melisa'yı nasıl seviyorsam Hakan ve Ali de benim için öyleydi, kardeş gibilerdi.

Fakat, Demir öyle değildi.

O, benim kardeşim gibi değildi.

Hepimiz aynı mahallede oturuyorduk çocukluğumuzdan beri. Liseyi aynı okulda bitirmiş, hepimiz başarılı olduğumuz için yine şehrimizde ki aynı üniversiteye yerleşmiştik. Fakat okul uzak olduğu için Melisa ve ben yarı zamanlı yurda taşınırken, Hakan Ali ve Demir her gün saatlerce yol çekip okula geliyorlardı.

"Hepimize kahve söyledik kankiler."

Ali'nin gevşek bir sesle söylediği şeye göz devirirken gıcık bir ses tonuyla söylendim.

"Belki çay içecektim Ali, birazcık centilmen olup beklesen ne olur yani ?"

"Çay içmeyeceğini bildiğim için söyledim tatlış."

Bir kız edasıyla söylediğine göz devirirken cevap vermemeyi tercih ettim.

"Final tarihleri açıklanmış ya. Daha vizeleri yeni atlattık."

Hakan'ın bezgin çıkan sesine karşı kafamı sol tarafa çevirip parlak ışıkların yansıdığı denizi izledim bir süre. Kafe tam iskelenin sınırlarından oluşuyordu. Geniş iskelenin üzerinde tıpkı iskele gibi tahta masalar vardı ve şahane bir havası vardı. Tam üniversite yakınlarında olduğu için öğrenci kaynıyordu burası, ve çok nezih ve güzel bir ortamı olmasına rağmen fiyatları da öğrenciye göreydi.

"Miray kankim, konuş da o efsane sesini mahrum etme bizden."

Ali'nin sesiyle ona dönerken, bir anda üzerime çöken halsizlikle sandalyeme biraz daha yaslandım.

"Ali git, başkasıyla uğraş ya. Akşam akşam."

Bezgin sesime karşı o daha da neşelenirken hiç konuşmadan bizi izleyen Demir'e kaydı gözlerim. Ali'yle benim aramda gidip geliyordu gözleri.

"Başka kiminle uğraşayım ? 20 yıldır düşmediniz yakamdan, başka arkadaşım mı var ?"

Ali'nin keyifli sesine karşı Demir ciddi bir tonla cevap verirken, sırıttım.

"Seni bu gerizekalı beyninle bizden başka kim kabul ederdi Ali? Teşekkür edeceğine bir de laf mı söylüyorsun ?"

Herkes gülüşürken, garsonun getirdiği kahveyle teşekkür edip önüme döndüm.

Gülüşen arkadaşlarımın sesini, masanın üzerinde ki telefonumdan gelen bildirim sesleri bölerken, Melisa gülmeyi  kesip  şaşkınca bana döndü.

"Miray, telefonuna bildirim mi geldi, ben mi yanlış duydum? Hem de tam 3 tane. "

Şaşkınlığının sebebi belliydi aslında. Bizim birbirimizden başka hiç arkadaşımız yoktu. Ne mahallede ne lisede ne de şimdi üniversitede, birbirimizden başka kimseyle yakınlık kurmamıştık. Çünkü biz, kendimize yetiyorduk dostluk açısından.

"Duyar kasma be kızım, tarife bildirimi felandır."

Şaşkınlıkla telefonu elime alırken, Melisa ve Ali'nin söylediklerini duymazdan gelip gelen mesaja yoğunlaştım.

Anonim : "O nasıl bakıştır be ela gözlü, çocuğun içine düşeceksin." 20.40

Anonim : " O şerefsize baktığın huzurla bir gün bana da bakacak mısın acaba ?" 20.40

Anonim : " Ben cevaptan eminim aslında, sen de öğrenmeye hazır mısın ?" 20.41

Ve Sen Geldin (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin