16.Bölüm

6.3K 289 40
                                    

İddia girmemizden birkaç gün geçmişti ve Yağız ile Savaş gitgide yakınlaşıyorlardı. Okulca ufak bir geziye çıkmıştık, bir nevi ders çalışma kampı gibi bir şey ayarlanmıştı. Akşama doğru yola çıktığımız için hava kararmıştı, varmamıza bir saat gibi bir süre kalmıştı. Barlas omzuma yaslı kafasını kaldırıp bana baktı. Kulaklığımın teki ona teki bana takılıydı. ''Müzik zevkini sevdim aslan.'' Gülümseyerek ona baktım. ''Sağlamdır.'' dedim. Savaş ve Yağız hemen arkamızdaki koltuklarda oturuyorlardı.

Otobüs doluydu ve herkesten ayrı bir ses çıkıyordu. Barlas yavaşça koltukların arasından Savaşlara baktı. Sinsince gülerek önüne döndü. ''Ne var?'' dedim. ''Yağız camdan dışarıyı izliyor, Savaş'ın gözleri kapalı. İddiayı ben kazanacağım.'' Bıkkınlıkla ona baktım. ''Otobüste etkileşim içinde olmuyorlar diye çıkmayacakları anlamına gelmiyor.'' dedim kulaklığı çıkarırken. Olabildiğince sessiz konuşmaya çalışıyorduk. Bir süre yüzüme baktıktan sonra elini enseme getirdi. Yavaşça kafamı dizlerine yatırdı sonra. Rahat edeceğim şekilde yerleştirdim bedenimi, dizlerimi kendime çektim. Sığmam için biraz kaymıştı o da. Ellini nazikçe saçlarımda gezdirmeye başladı. Klimadan gelen sıcaklıkla mayışmış gözlerimi kapatmıştım. Eğilip kulağıma fısıldayarak ''Seni çok seviyorum.'' dedi. Kafamı ona doğru çevirip elimi yanağına koydum. Dudaklarımı uzatarak onu öpmek istediğimi belli ettim. Nerede olduğumuz, etrafımızda kim olduğu gerçekten umurumda değildi. Zaten artık çoğu insan bizi Sude kahpesi yüzünden tanımıştı. Sude tamamen bizimle bağlantısını kesmişti ama her an her şeyi yapabilirdi. Bu yüzden sürekli içimde bir huzursuzluk olmuyor değildi. 

Kısa ama beni oldukça mest eten öpüşünden sonra tekrar koydum kafamı dizlerine. Kolumu bacaklarına sardım. Elim bacağının her yerinde istemsizce geziyordu. Çok etkileniyordum her şeyinden. O benim içim mükemmelin ötesinde bir insandı. Eli saçlarımdan enseme inmiş ve rahatlatıcı bir masaj yapmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp vermiştim. Tam uykuya dalacağım sırada tepemizde beyaz bir flash belirdi. Barlas elini gözlerimin üstüne getirip değdirmeyecek şekilde tutmuştu. Sinirle bir küfür mırıldandı. ''Vay arkadaş, otobüste bile kırışıyorlar.'' dedi Savaş alayla. ''Kapat şu telefonun fenerini yoksa kötü şeyler olur.'' dedi Barlas. Birden ışık kapandığında Barlas elini çekilmiş ben de ona bakmıştım. Savaş'ın telefonu Barlas'ın elindeydi. Savaş kaşları çatık ona bakıyordu. ''Hayvan herif.'' dedi. Savaş telefonu almaya çalıştığında hemen ön cebine koydu. Öyle olunca ben de oturma pozisyonuna geçmiştim. ''Çocuğun rahatını bozdun, davar insan seni.'' dedi Savaş. Hala telefonunu almak için cebelleşiyordu. Biraz daha eğilirse ikimizin üstüne düşecekti. 

Yağız'da benim arkamdan kafasını çıkarmıştı. ''Sorun ne?'' dedi. O kadar masumdu ki. Bir an ben bile olamayacaklarını düşünmüştüm çünkü Savaş bu çocuğa çok ağır gelirdi. ''Birileri kaşınıyor sadece.'' dedi Barlas. Bakışları hala Savaş'taydı. Savaş aniden koridor tarafına eğilip Barlas'ın cebinden telefonunu çekmişti. Telefonun ucu zaten açıkta duruyordu. Telefonu zaferle yukarı kaldırıp salladı. ''Piç.'' dedi Barlas. Tam olarak arkaya dönüktü artık bedeni. Yağız dirseğini benim koltuğumun başlığına yaslamış Savaş'ı izliyordu. Her anını takip ediyordu. Hayır, ben yanlış anlamıyordum, öyleydi. ''Vakit anlaşma vaktidir.'' dedi Savaş alayla. Barlas istemeye istemeye onaylarcasına kafasını sallamıştı. İkisi de aynı anda telefonları ortaya uzattılar. Barlas'ın sensörü sayesinde telefonun ekranı açıldı. Kilit ekranında ben vardım. 

Savaş kısa bir süre duraksayarak ekrana baktı. Ardından hemen kendi telefonunu almış yerine oturmuştu. Barlas da boğazını temizleyerek yerine geçti. Yağız da oturduğunda derin bir nefes almıştım. Bir an hiç didişmeyi kesmeyecekler gibime gelmişti. 

Sonunda kalacağımız yere gelmiştik. Burası site gibi bir yerdi. Girişinde hemen büyük bir süs havuzu bulunuyordu. Havuzun ilerisinde kalacağımız villalar bulunuyordu. Hemen arkası ormanlık alandı. Burada iki gün konaklayacaktık. Hep birlikte girişimizi yaptırıp odalara geçtik. Odalar iki ve üç kişilikti. Normalde Savaş bizimle kalacaktı ama Yağız'ın çevresi olmadığı için onunla kalmayı kabul etmişti. Barlas valizi boşaltırken ben de yatakta yüzüstü uzanmış, ellerimi çeneme dayamış onu izliyordum. Lacivert bir tane hırkayı çıkardığında heyecanla ona seslendim. ''O benim artık.'' dedim işaret parmağımı yönelterek. Hırkayı havaya kaldırıp bir bana bir de hırkaya baktı. Omuz silkip üstüme fırlattığında hemen yakalamıştım. ''Sen şapşiksin biliyorsun değil mi?'' dedim sevinçle. ''Olalım bakalım senin için şapşik.'' dedi Barlas valizini kapatırken. Hırkayı derince koklamış içime çekmiştim. Kölesiydim bu kokunun. Bakışlarımı Barlas'a çevirdim. Gerçeği dururken neden kıyafeti kokluyordum ki?

Yatakta kayıp yanıma oturması için elimle pat pat yaptım. Yanıma gelip sırtını yatağın başlığına yasladı. Dizlerimin üstünde ilerleyerek göğsüne koydum başımı. Kollarımla sarıldım bedenine. O da iyice beni sarmıştı. ''Barlas.'' dedim. ''Hım?'' dedi, dudakları saçıma yaslıydı. ''Merak ediyorum, benden ilk nasıl hoşlandın?'' Dudaklarını çekti. Derin bir nefes verdi. ''Senden nefret ediyordum.'' dedi. Göğsünde gezen parmaklarım duraksadı birden. ''Beni o kadar etkileyip bana bir kere bile bakmadığın için senden nefret ediyordum.'' dedi. Kafamı kaldırıp ona baktım. Bir kolum bacağında diğer kolum yatağa konumluydu. ''Bir şekilde hep ilgini çekmeye çalışıyordum ama...'' dedi gözlerini kaçırarak. Bunları asla fark etmemiştim. Kafam sürekli dolu olurdu, Elis zaten ayrı bir dertti benim için ama Barlas'ın da fark etmediği bir şey vardı. O da hiçbir zaman ona hayranlık beslediğimi fark etmemişti. Ben de onun benimle ilgilendiğini asla tahmin etmezdim. ''Lisenin ilk zamanları, bir öğle arası ufak bir mangal partisi yapılmıştı. Tek başıma bahçede öylesine gezerken koşarak bana çarpıp gitmiştin. Saçların sırılsıklamdı, spor salonuna girmiştin. O an o kadar sinirlenmiştim ki arkandan gelip seni pataklamak istemiştim.'' dedi, dudakları kıvrılmıştı. 

Hatırlıyordum o günü, kantinde üst sınıflar tarafından su şakasına maruz kalmıştım ve utancımdan etrafıma bile bakmadan oradan uzaklaşmak istemiştim sadece. Spor salonunda havlu gibi bir takım şeyler olduğunu bildiğim için oraya gitmiştim. ''Sonra?'' dedim merakla. Bacağında duran elimi hafifçe hareketlendirmiş, ovmaya başlamıştım. Bakışları elime gidip tekrar yüzüme çıkmıştı. ''Geldim de arkandan. Malzemelerin bulunduğu odada sızlanarak saçını kurutmaya çalışıyordun. Saçından damlalar açıkta olan boynundan gömleğinin içerisine akıyordu ve ben o noktaya kilitlenmiştim istemeden. Kapının kenarından gizlice seni izledim, nasıl dalgınsan hiçbir şekilde fark etmemiştin beni.'' dedi. Hayretle onu dinliyordum. Nasıl kaçırmıştım bu olanları? Elimi bacağında biraz daha yukarılara çıkardım. ''Bu yaptığına sapıklık denir biliyorsun değil mi?'' dedim tek kaşımı kaldırarak. Erkekliğine yakın bir yerde elimi durdurduğuma nefesi kesildi. Yutkunduktan sonra anlatmaya devam etti. ''Çıktım sonra oradan. Rüyalarıma girmeye başladın, daha önce hiçbir kişide hissetmediğim kalbimde oluşan o acıyı hissettim. O heyecanı hissettim. Deli oldum bir süreden sonra. Elis'i öğrendim bir şekilde, yıkılmıştım.'' dedi. Gözleri kızarır gibi olmuştu. Devamını az çok biliyordum zaten. 

Kendimi aptal gibi hissetmiştim. Barlas çok özel bir insandı, hisleri oldukça özel ve gerçekti. Onu bu duruma sokanın ben olduğum için hem mutluydum hem üzgündüm. Bilmeden onu ne kadar kırdığımın farkında bile değildim. ''Artık seninim. Her şey geçti.'' dedim, yüzüne yaklaşarak. Daha fazla geçmişteki kötü şeyleri ona hatırlatmak istememiştim. Bakışları dudağıma kaydığında hiç beklemeden asıldım dudaklarına. İstiyordum, her zerresini her saniye istiyordum. Elimi erkekliğine getirdiğimde dudaklarımda inleyerek boğuk bir ses çıkardı. Kendisini geriye çekti.  Açlıkla bana bakıyordu. Hızlıca yatakta konumumuzu değiştirmişti. Üstüme, bacaklarımın arasına konumlandırmıştı kendisini. Sonrasında bana hayal gibi gelen, asla etkisinden çıkamayacağım uzun bir gece yaşanmıştı yine.


Yüzünde dövmeleri bulunan genç aynada dakikalardır kendisine bakıyordu. Yediremiyordu kendine hala içinde büyüyüp giden bu aşkı durduramadığı için. Ekranda o arkadaşının fotoğrafını gördüğünden beri o kadar kötü hissediyordu ki. Neden vazgeçemiyordu? Sevdiği adamı bir oyun etkinliğinde tanımış daha sonrasında sürekli araştırmıştı. Okula kaydını yaptırdığında aynı sınıfta olduklarını öğrendiği anda binlerce kez şükretmişti. Sonrası ise tam bir hayal kırıklığıydı onun için. Bitmiyordu, ölüm gibi geçen o günleri bitmiyordu. Eliyle yüzünü sıvazlayıp açılan kapıyla bakışlarını oraya yönlendirdi. Sarışın çocuk bir süredir ondan ses gelmeyince merak edip içeri girmişti. Birkaç defa kapıyı tıklatmıştı ama dövmeli o kadar dalgındı ki duymamıştı. Sarışın çocuk iyi olduğundan emin olmak için ardı ardına sorular soruyordu ama dövmeli sadece yüzüne bakıyordu. Biliyordu, karşısındakinin ondan hoşlanıyordu. O kadar üzgündü ki o an, bu durumdan yararlanmak istedi. Tamamen iyi niyetli davrandığını düşünüyordu ama sonuçlarını hiçte öyle olmayacaktı. Aniden sarışının dudaklarına yapışmıştı. Sarışın geçirdiği şok nedeniyle bir süre öylece durmuş ve karnında büyüyen heyecanla karşılık vermişti.

Zarar, sadece zarar veriyordu dövmeli sarışın çocuğa ama bunu fark ettiğinde her şey çok geç olacaktı.


Barlas (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin