Artık herhangi hayale ev sahipliği yapamayacak kadar Yorgum, ne Yen'i maceralara gücüm nede zorluklara direnebilecek takatim var.
Ama o siyahımsı gözler "oyun Yen'i başlıyor" dermiş gibi bakıyordu yada ben kafamda öyle kuruyordum sert yüz hatları onun soğukluğunu ele veriyordu gözleri kahve renginin siyaha kaçmış haliydi,siyah deri ceket ve siyah pantolon ne kadar sıradan olsada sıradanın anlamını değiştirebilecek derecede hoş duruyordu,vücut hatları fazla kasa maruz kalmıştı deri ceketin altındaki beyaz tişörtten fışkırırcasına "biz buradayız"diyorlardı ben tekrar savaşın yüzüne odaklanmak için kafamı kaldırdığımda kahverenginin en koyu tonu beni inceliyordu ilk afallasamda sonra bende gözlerimi onun gözlerine sabitledim ne düşünüyor bilemiyordum,uzun zamandır görmemiş olmam savaşa çok şey katmıştı,sadece görünüş olarak değil,bakışları acımasız,gözleri keskin ve dudakları davetkâr duruyordu,ben hala ona tutulmuşcasına bakarken
Amcam "hoşgeldin o..oğlum" dedi.
Ben savaşın vereceği tepkiyi bekliyordum ama hiç birşey demeden bana bakarak karşımdaki sandalyeye geçti, ben kafamı eğdiğimde hala bana baktığını biliyordum,garipsesemde önümdeki tabağa odaklandım ve yemekleri inceledim yemek boyunca Şafak bir sürü soru sormasına rağmen,savaş hiç birine cevap vermedi,bir süre sonra bende sofradan "afiyet olsun" diyip ayrıldım odama geldiğimde halâ üzerimdeki şaşkınlığı atamamıştım,ben neden bu kadar taktığımı anlayamazken arkamdan biri kapıyı açtı ben arkamı döndüğümde savaşı görmemle irkildim
1 dk ya yakın beni inceledikten sonra hiç bişey demeden odadan çıktı bu ani değişimine şaşırsamda değişik biri olduğunu bildiğim için fazla irdelemedim,2 gündür siyah eşofman takımıyla gezdiğim için mikroplarımın bile mikrop kaptığını düşünmeye başlamıştım,kendi kıyafetlerim odama gelmişti.
Ben bavulu açarken kendimi kötü hissettim bunlar annemle seçtiğimiz ve babamında yorum yapıp bizi güldürdüğü kıyafetlerdi.Unutamayacaktım asla, sadece unutmuş gibi yapacaktım ama ben onu da yapamıyordum,aksine acımı kendime her dakika hatırlatıyordum acılarımda azalmayacaktı sadece onlara gün geçtikçe daha çok alışacaktım ama oda olmuyordu ne alışabiliyorum nede unutmuş gibi yapabiliyordum ama bugün savaşı gördüğümde 10 dk boyunca kafamı ona yormuştum ama o 10 dk'da acıya alıştığım yada unuttuğum için değil acıyı sadece 10 dk ertelediğim için savaşa odaklıydım.üzerime değiştirirken içimde fırtınalar kopuyordu üzerime giydiklerime bakmak için aynanın önüne geldiğimde bir önceki güne takriben daha sağlıklı görünüyordum,altıma Siyah tayt giymiştim,üzerimede herhangibi bir salaş beyaz t-shirt giymiş olmamında sağlıklı görünmemde etkisi büyüktü ama makyaj işine hiç girmedim sadece kurumuş dudaklarımı nemlendirmek için bir balm sürdüm ve odadan çıktım saate baktığımda 23.00'ı gösteriyordu geç olmasını takmadan su için mutfağa indiğimde karşımda savaşı görmemle kısa bir şok dalgası vücudumu titretti o ise bana bakmıyordu bile yada belki fark etmemişti çünkü arkası dönüktü ve önündeki su bardağıyla ilgileniyordu,bende belki konuşmak istemiyordur diye irdelemedim ve dolabı açtım ben dolabı kapatıp arkamı döndüğümde karşımda beni izliyordu bu ani çıkışı neye borçluyduk onu bilemiyordum ama okadar soğuk duruyorduki üflese suratım buz tutacak gibi hissediyordum "ailen için üzüldüm" dedi bir anda okadar ifadesiz söylemiştiki ilk ne demek istediğini anlamadım ben tepkisini ölçmeye çalışırken davam etti "trajik bir ölüm,ama kader öyle değilmi?" Dedi
Ben "benim annemgil kaderiyle ölmedi,öldürüldü" dedim çok sinirlenmiştim amcası ve yengesi ölüyordu nasıl bu kadar rahat konuşabilirdi.
Savaş "İşi çok duygusal boyutlara taşıyorsun,planlı bi ölüm katili kolay kolay bulamazlar hatta hiç bulamazlar Emin'im şuan dışarıda elini kolunu sallaya sallaya geziyordur sen ise halâ ümütlisin,Ümit iyidir böyle devam et" dedi aşşağılayan gözlerle ve mutfaktan çıktı.Ağzı tabanca,dudakları namlu,sözleri gece mermisiydi! Nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu.
O ne derse desin ben o katili bulacak adalete teslim edecektim, hoş böyle demesi kolay elimde hiçbirşey yok en yakın zamanda bu işe el atacaktım, kendi kendime söz verip bende odama çıktımErtesi gün sabah aşşağıya indiğimde herkes masadaydı,savaşla göz göze gelmemek için ayrı bir çaba sarf ediyordum.
Şafak "öykü!! Günaydın" dedi
Bende kafamı sallayarak cevap verdim oturduğumda tabağıma bir kaç tane zeytin ve peynir aldım ama yemek için değildi amcamgile sağlıklı olduğumu ispatlamak için her gün masaya oturmamın da tek amacı buydu zaten,giderek kilo veriyordum ama şu aralar en son düşüneceğim şey sağlığımmış gibi geliyordu,ben tabağımla oynamaya devam ederken amcama telefon geldi ve acilen masadan kalktı Şafak ve Hülya yengemde onu uğurlamak için kapıya gittiler biz savaşla daha doğrusu savaş abiyle başbaşa kalmıştık bu ne kadar tüylerimi diken diken etsede hiç birşey olmamış gibi tabağıma bakmaya devam ettim bir anda önüme bir ekmek dilimi geldi ardından savaş "herkesi kandırabilirsin ama yemek yemediğini ve sadece sofraya oturarak diğerlerine iyi olduğunu daha doğru öyle göstermeye çalıştığını biliyorum, ailen için artık bir hayat olmayabilir ama dünya halâ senin için dönüyor o yüzden bişeyler ye,aynı zamanda bu bir rica değil -ki ben rica etmekten hoşlanmam.." derken ben sözünü keserek "bana emir veremezsin" dedim
Savaş "tüh ne yazık,ama şuan sana emir veriyorum,bir uyarı daha, dediğimin yapılmaması beni çok öfkelendirir ve ben öfkelenirsem sen üzülürsün,anlaşıldımı" dedi okadar üzerime gelmişti ki sadece kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim
Savaş "güzel,afiyet olsun ozaman" dedi ağzını eğerek ben ne kadar gıcık olsamda sesimi çıkarmadan dediğini yaptım zaten ben yerken Şafak'la Hülya yengede tekrar masadaki yerlerini almışlardı bende tabağımı tam olarak bitiremesemde,bir dilim ekmek yemiştim bir dilim ekmek bile şuan bünyeme fazla geliyordu midemin bulandığını hissettiğimde banyoya doğru koşmaya başladım klozetin önüne geldiğimde eğilip saçlarımı arkamda tuttum ve yediğim herşeyi çıkardım cidden kusmak ve midenin bulanması çok kötü birşeydi ama kustuktan sonraki halsizlik o dahasa kötüydü, Şafak sofradan Bir anda kalkmamdan dolayı baya telaşlanmıştı ben odama geçtiğimde şafakta arkamdan geliyordu,yatağa uzandığımda cidden kendimi çok yorgun hissettim,şafağa cevap verecek durumda değildim ama şafağın yüzüne baktığımda açıklama bekliyordu bende kısa kesmek için "midem bulandı,endişelenecek bişey Yok" dedim
Şafak "ben abimden rica etmiştim çünkü biz sana bişey yediremezdik ama abimi tanımışsındır Bir şeyi isterse yapar bende bu konuda abimin beynini yıkadım ama senin midenin bu kadar kötü olacağını düşünmemiştim,fakat öykü senin iyiye gitmen gerekirken sen iyice dibe çekiliyorsun,lütfen artık kendine bunu yapma,ölenle ölünmez.." Şafak ağlamaya başlamıştı bu Benimde gözlerimin dolmasına neden oldu ve devam etti "hayatta bazı şeyleri erken yaşamış ve kaybetmiş olabilirsin ama hayat devam ediyor" dedi
Ben "Şafak yaşamak için bir nedenim kalmamış gibi hissediyorum" ilk defa duygularımı bu kadar açık ifade etmiştim.
Şafak "ara ozaman öykü ama pes etme herşeye rağmen kendine gülümseyecek bir neden bul önünde bir gelecek görmediğini biliyorum ama,ya o gelecek sisli dağın arkasındaysa" dedi ve beni düşüncelerimle yalnız bıraktı.
2 saate yakın düşündüm ve bir sonuca ulaştım Şafak her kelimesinde haklıydı ve savaşta öyle.
3. Bölüm sonu
4. Bölüm 250'de gelir 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın öyküsü 1 #wattys2018
Teen FictionKADEHLERE SIĞAMAYIP TAŞAN ASİ RUHLARIN HİKAYESİ. Koca bir sessizliğin içinde çığlık atan bir genç kız... Hayatı hissizleştiren, ölümü kendi önünde diz çöktüren bir adam. Zedelenmiş kalpler, harcanmış ruhlar, itaatkâr bedenler, Ve kusurlarla dolu bir...