Hepimiz geçmişin esiriyiz; anılarımız, kimliğimiz, varlığımız hepsi geçmişe hapsoldu, hepsi hiçliğe gömüldü,
İlelebet kayboldu ruhlarımız!!
***
Savaşa dediğimin pişmanlığı içerisindeydim, aptaldım, salaktım, ama hiç bu kadar ileri gitmemiştim, yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim, yok olmak istiyordum.
Savaş ise soruyu yeni yeni idrak ediyor gibi görünüyordu, ağzını açacak gibi oldu sonra durdu, o bile ne diyeceğini şaşırmıştı.
En sonunda kendini toparlar gibi boğazını temizledi, ve tuttuğu kahkahasını bıraktı, yüzünün gülerken ki şeklini sanırım ömür boyu unutamayacaktım, güzel dişleri gülüşünü katlıyordu, mimikleri ise insana bir oh çektiriyordu.
Savaş "öykü sırf bunu sormak için yatağından kalkıp buraya mı geldin" kahkaha atmaya yeniden başladı bu ne kadar aşağılayıcı olsada o güldüğü sürece bunu yok sayabilirdim.
Savaş "gece gece beni bu kadar eğlendirdiğin için saol, ama senin gibi ufaklıkların uyku saati geçti, kafanı böyle sorularla doldurma" ahh yine kendimi çok küçük düşürmüştüm, ve sorduğum sorunun cevabını alamadanda postalanıyordum.
Konuşup kendimi daha fazla rezil etmemek için koşar adım odama çıktım.Kapımı kapattım ve bulunduğum yere diz çöktüm,
Gülmüştü, çok da güzel gülmüştü, sanki o gülünce ertelenmişti tüm acılar, boka saran hayatıma kısa bir mola vermiştim.Yerimden doğrularak, yatağıma yürüdüm uyumalıydım, dünden uykusuz olmam uyumamı kolaylaştırdı ve
bıraktım kendimi uykunun kollarına.Sabah telefonumun alarmıyla açtım gözlerimi, hava yağmurluydu böyle günleri seviyordum,
En çokta gök gürültülerini seviyordum, gücün ve kuvvetin kimde olduğunu gösteriyordu.Formamı giyerek aşağıya indim, aç değildim daha doğrusu iştağım yoktu Amcam gazetede ki borsa sayfasına odaklanmıştı, Hülya yengeye baktığımda her zamanki gibi sabah daha kargalar...ııı yemeğini yemeden o makyajını ve saçını yapmıştı, Hülya yengeyle hiç bir zaman oturup konuşmamıştık annemler fazla samimi değildiler, dernek toplantıları davetler ve belirli akşam yemekleri dışında hülya yengeyi görmezdim bile, Amcam ise sık sık arar daha olmadı okula görmeye gelirdi, sert bir mizacı olmasına rağmen, düşünceliydi
belli etmezdi sevgisini, üzüntüsünü.
Şafak ise ne annesi gibi sinsi, ne babası gibi soğuktu.Ya savaş o annesine mi benziyordu, savaş ile ilgili konu büyük bir sır perdesiydi bunun farkındaydım, ama araştırmam gereken önceliklerim vardı,
Zaman bana ne gösterir bilemem ama ben günün birinde o sır perdesini kendi ellerimle aralayacaktım.Şafak ellerini gözümün önünde sallayarak "öyküüü" Dedi
Dalgınlıktan kurtularak şafağa baktım,
"Günaydın"
"Günaydın"
***
Kahvaltı bittikten sonra, telefonumu almak için odama çıktım, aşağıya geri döndüğümde savaş siyah bir eşofman altı üzerine yine siyah bir t-Shirt giymişti, okula gitmeyeceğini sadece bizi bırakmak için kalktığını anlamam çok uzun sürmedi, gözlerimiz buluştuğunda ne o çekti gözlerini üstümden ne ben kaçırdım.
Bana yıllar gibi gelen göz hapsinin ardından, şafağın ayaklanmasıyla çıktık dışarı,
Şafak "öykü, babam bu akşam kuzeyi yemeğe çağırıyor ve.. ve " şafağın kekelemesinden anladığım kadarıyla Amcam ışılıda davet etmişti.
Şafağa yardımcı olarak "ve ışılıda" dedim
Hem kuzey hem ışıl, zorlu bir performans; akşam beni bekliyordu.
Savaş "bakarız" Dedi
Şafak gözlerini devirerek ön koltuğa yerleşti, bende arkadaki yerimi aldım
***
Okula geldiğimizde yağmur yağmaya başlamıştı, aralık ayının sonlarındaydık ve daha doğru düzgün hiç kar yağmamıştı, sadece... sadece annemgilin öldürüldüğü ay yapmıştı kar, belki dedim kendi kendime belki bulutlarda bana ağlıyordu.Yavaş adımlarla sınıfa girdik, kaloriferin başında sohbet eden kızlar dışında kimse yoktu adlarının Buse, Beyza ve Ayşegül olduğunu bildiğim kızlara kısaca günaydın diyerek selam verdim. Sınıfta ki çoğu kişiyle doğru düzgün konuşmuşluğum yoktu, neyseki şafak benim yerime herkesle samimi oluyor ve konuşuyordu.
Ben sırama geçerek telefonumla uğraşmaya başladım.
Uzun süredir sosyal medya hesaplarımla ilgilenmiyordum, soyutlamıştım kendimi herşeyden.
Telefonumda gezinirken galerimi her zamanki gibi es geçtim.
Mesaj kutumu görünce yüzlerce mesaj olduğunu fark ettim, ilk hepsini okumayı düşünsemde daha sonra çoğunun başsağlığı olduğunu bildiğim için telefonu kapatarak kapüşonlu ceketimin cebine koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın öyküsü 1 #wattys2018
Novela JuvenilKADEHLERE SIĞAMAYIP TAŞAN ASİ RUHLARIN HİKAYESİ. Koca bir sessizliğin içinde çığlık atan bir genç kız... Hayatı hissizleştiren, ölümü kendi önünde diz çöktüren bir adam. Zedelenmiş kalpler, harcanmış ruhlar, itaatkâr bedenler, Ve kusurlarla dolu bir...