'Bir acı var içimde
Bir yara,
Hiç geçmeyen.'🐞Yağmurun damlaları şiddetini arttırdı. Sırılsıklam olmuş bedenim güçsüz bacaklarıma inat ayakta duruyordu. Neresi olduğunu bilmediğim bir yerde kapana kısılmış çaresiz bir kedi gibiydim. Üzerimde hissettiğim yük her adımda daha fazla ağırlaşıyorken, bu sefer de koşmayı denedim. Tam o sırada gökyüzünün aydınlanmasıyla birlikte bir feryat koptu ortalıkta. Gök gürültüleri eşliğinde şimşek sesleri arşı inletiyorken dizlerimin üzerine düştüm. Kaçıp kurtulmak istediğim o ses yine kulaklarımda çınladı. İki elimi de kaldırıp olağanca gücümle kulaklarıma bastırdım. Ben ne kadar sessizsem, gök yüzü aksi halde gürültülüydü.
Dilimin sessizliğine, dudaklarımın hareketsizliğine inat, zihnimin derinliklerinde çığlık çığlığa bağıran bir kadın sesi yankılanıyordu.
Dudaklarımdan sessiz bir vaveyla koptu. Fakat bunu ölü bir kadından başka kimse duymadı.
"Duymuyor musun beni aptal!"
Olduğum yerden bir an da sıçramamla neye uğradığımı şaşırdım. Henüz bir şeyin farkında değilken gözlerim odayı taradı. Kapının tekrar gümbürtü ile çalınmasıyla oraya kulak kesildim. Kapının ardında ki kişi edepsiz bir kaç küfür mırıldanırken aynada ki yansımama baktım. Kabus görmüştüm ve ne gördüğümü tam olarak anımsayamıyordum.
Tam bu sırada kapının çok daha fazla bir şiddetle çalınmasıyla olduğum yerden fırlayıp kapıya doğru koştum.
Kapının önüne geldiğimde, yine aynı küfürleri duymuştum. Hızla kapıyı açtığımda kendimi geri çekerek, son anda suratıma inecek olan yumruktan kurtulmuştum. Yaşadığım şoku hemen atlatarak, karşımdakine baktım. Behram sinirden kızarmış suratıyla bana bakıyordu. Hışımla iceri girip, koluma yapıştı."İlk günden bu ne sorumsuzluk. Kış uykusunamı yattın kızım sen!" Sinirden dişlerini sıkarken, bende kolumu elinden kurtarmaya çalışıyordum. Gözlerinden adeta ateş püskürüyordu.
"Uyuyordum duymadım!" Kolumu sertçe bıraktı.
"Böyle uykunun ben.." derin bir nefes aldı. Ben hâla uyku sersemliğiyle, gözlerimi ovuşturuyordum. Kısa bir süre bana bakıp tekrar konuştu.
"Sana yemekten sonra çesmenin orda ol demedim mi? Beynin mi yok senin? Saatlerdir bekliyorum! " Ses tonunun sertliği hiç değişmezken oldukça sakinim. Saçımın ucuna gelmiş olan lastik tokayı elime aldım.
"Saatlerce beklemek yerine çağırmaya gelebilirdi. " saçlarımı önüme atıp, tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptığımda gözleri bendeydi. Sakin ve umursamaz tavırlarım onu daha fazla çıldırtacağı sıra sabır dilercesine ellerini iki yana açıp bıraktı.
"Fazla konuşma. Ne biçim uykuya artık kapı kırılacak sen uyanmadın. " koltuktaki telefonumu alıp, saate baktım. Cüş! Bu kadar olmuşmuydu ya.
"Yemek saatide geçmiş" kendi kendime mırıldanıp, telefonu cebime koydum.
"Dışardayım, beş dakika da orada olmassan, bir daha gelmene gerek kalmaz. " gözlerimi devirip ona baktım. Tek solukta konuşmaya devam etti.
"Ve bir daha böyle bir şeyi tekrarlayacak olursan, işte o zaman perişan ederim seni." lafları karşısında her ne kadar sakin kalıyor olmama şaşırsamda galiba ona hak vermiştim. Bende bekletilmekten nefret eder ve böyle sert tepkiler verirdim. En iyisinin onu alttan almak olacağına karar verip konuştum.
"Yürü, beraber inelim." Sert bakışlarını üzerimden eksik etmeyip, kapıya doğru ilerledi. Kenarda duran kartıda cebime atıp arkasından kapıyı çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Vurgun
Teen Fiction"Nefesinden.." dedi zor bela. "Nefesinden nefes nefes çekesim geliyor..." Bir damlacık daha ağladım. "Gitme.." dedi kapanan gözleriyle. Ama daha fazla duramazdım. Gözleri kapalıyken tuttuğu elimi havalandırıp dudaklarına yaklaştırdı. "Gitme.." de...