Hepinize iyi okumalar 😍'Kalbinizi ne kadar yeşertirseniz, çiçek bahçeleri o kadar sizin olur.' 🌼🥀
Kalbin kırılırken çıkardığı ses hiç şüphesiz dünyada ki en acı senfoniydi.
Kalp kırıldı, içinde dolup taşan ne varsa yere aktı.
Tüm vucut bu serzenişe ağladı. Her zerresi sızım sızım sızladı. En çokta ruhuma yayıldı acı.
Her hücremde büyük bir miktar yıkılmışlık peyda oldu. Bu yıkıntının parçaları; hem gözyaşımdı hem ahımdı.
..
Annem güzel günler göreceğiz dediği vakit, göğsümün hemen sol köşesinde filizlenen umut tohumlarıyla büyümüştüm.
Beni hep, güzel günlerin öncesinde gelen zorluklarla tanıştırmıştı. Güzel günleri ise hayalimde yeşertmeme yardım etmişti.
Hastalıklı bir duyguyla büyümüştüm ben: umut.
'En karanlık gecede bile umut var Loya, bak yıldız'a bak ay'a..'
Uyumadan önce daima bunu fısıldardı kulağıma.
Küçüktüm, gülüyordum.Gülüşümden öpüyordu annemde daima. Hep gül derdi, sen hep gül.
Ne zaman ağlasam ona ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Şu zamana kadar da ağladığım görülmemişti zaten.
Düzenimi alt üst eden bir kişi vardı tabii. İşte ona karşı gelemiyorum. Ya da tam olarak ona değil ona karşı hissettiklerime karşı gelemiyordum.
Birbirimize bir kez olsun 'seviyorum' kelimesini kullanmamıştık. Ama bazı şeylerde dile geldiği vakit hoş durmuyordu.
Ne olursa olsun biz birbirimizi sessiz sedasız sevmiştik.
Seni seviyorum demeden sevenlerdenik.
Dün gecenin ardından odama kapanıp sadece uyumuştum. Sabahın ilk ışıklarında ise kimse uyanmadan sessiz sedasız evden tozoldum. Tabii ki Alper arayıp gece eve gelip gelmediğimi sormuştu bende ona geldiğimi fakat erkenden işim olduğu için çıkmam gerektiğini söylemiştim.
Eğer olurda Behram dün geceyi hatırlarsa bu iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktı. Onu öpmüştüm, beni öpmüştü.
Avucumun içini öpmüştü, bunu unutabilir miydim hiç?
Ölsem unutmazdım.
Elimdeki simidin son parçasını da ağzıma atıp ayaklandım. Sahilde bir banka oturup yalnız başıma kahvaltı etmeyi tercih etmiştim.
İyiki de tercih etmiştim. Huzurlu bir kahvaltıydı.
Bugün Ercüment ile birlikte bir araştırma yapacaktık. Erkenden Salih amcayı arayıp bir toplantı düzenlemesini istemiştim. O da hemen halledeceğini ve erkenden orda olmam gerektiğini söylemişti.
Arabayı çalıştırıp, emniyete doğru sürdüm. Şevket meselesi fazla uzamıştı. Kamelya duymadan halletmiş olmamız lazımdı.
Belkide çoktan duymuştu, kim bilir?
Emniyetin önüne geldiğimde arabayı park edip indim. Salih amcanın odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim.
Ercüment ve adını bilmediğim diğer adam ile birlikte çoktandır gelmişlerdi. Bunu önlerinde duran boş çay bardaklarından anlamıştım.
"Sanırım ben biraz geç kaldım, kusura bakmayın." içeri doğru girip kapıyı kapattım.
"Hayır hayır geç kalmadınız. Biz Salih komiser ile konuşmak için biraz erken geldik." gülümseyerek başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Vurgun
Novela Juvenil"Nefesinden.." dedi zor bela. "Nefesinden nefes nefes çekesim geliyor..." Bir damlacık daha ağladım. "Gitme.." dedi kapanan gözleriyle. Ama daha fazla duramazdım. Gözleri kapalıyken tuttuğu elimi havalandırıp dudaklarına yaklaştırdı. "Gitme.." de...