BÖLÜM 29

1.5K 114 2
                                    

'Çaresi yok bu yaranın.' 🌿

Gecemle gündüzüm arasındaki mesafe gibiydi. Hem gecenin karanlığı kadar korkunç hemde gizemli. İçerisinde bir çok şey barındırıyordu ve saniyeler geçmeden bir çok şey yaşanıyordu. Güneşin doğduğu o vakit ise..

O vakit ise galiba tamda şuandı.

Burnuma dolan aşinası olduğum kokuyla araladım gözlerimi. Ah,evet unutmuşum.

Bu muazzam kokunun sahibi gece benim odamda uyumuştu değilmi? Suratımda oluşan arsız gülüşe, karşı koymayıp, dahada genişlettim. Güçlü ve kaslı kolları beni mengene gibi sarmışken, yerimden doğrulmak hiçte kolay olmayacaktı.

Hele ki, kafasını gögüsüme gömmüş ve bedeninin yarısı neredeyse üzerimdeyken, kalkmam daha da imkansız gibi görünüyordu. Kadrajıma girdiği kadar gördüğüm suratı, yine ve yine her zamankinden farklı olarak çekiciydi. Hafif çatılmış kaşlarıyla, çamura şekeri düşmüş bir çocuğu andırıyordu. Kollarının arasından sıyırdığım elimi, dün olduğu gibi saçlarında gezdirmeye başladım.

Yumuşak ve hacimliydi. Şampuan reklamlarındakileri aratmıyordu desem yeri. Bir ara şampuanının markasına bakmayı bir kenara not, edip kaslı kollarının arasından nasıl sıyrılacağımı düşünmeye başladım tekrar.

Tam bu sırada çığlık karışımı hırıltılar duyduğumda, sesin geldiği yöne doğru kulak kesildim. Behram'la odalarımız karşı karşıyaydı. Hemen sol tarafımızda ise Alper'in odası duruyordu. Sesin o taraftan geldiğine kesin olarak kânaat getirdikten sonra, Alper'in bağırtısı tekrardan doldu kulaklarıma.

Tam bu sırada aklıma gelen şeyle, hızla Behram'ı sarsmaya başladım.
"Behram! Uyan!" Alper kabus görüyordu. O gün ise Behram'a kabus gördüğü hakkında bir şeyler mırıldandığında ikiside gerilmişti.

Kesinlikle önemli bir durum vardı. Behram'dan ses gelmeyince, daha hızlı sarstım onu. "Uyansana be adam!" Bu sefer daha güçlü bağırmıştım ki, gözlerini bir anda açıp, üzerimden doğruldu.

"Ne oldu!" Gözleri endişeyle vucudumda gezinirken, hemen uzandığım yerden fırladım.
"Alper!" Tam bu sırada Alper bir kez daha bağırmıştı. Gözleri endişeyle açılırken küfür mırıldanıp, yerinden hızla doğruldu.

"Siktir! Yine mi? " ikimizde aynı anda odadan çıkıp Alper'in odasına doğru koştuk. Elimi kapının kulpuna uzatacağım sırada Behram benden önce davranıp, kapıyı sertçe açtı.

Alper düşündüğümden daha da berbat bir haldeydi. Elleri çarşafları sıkmış, ve yumruk haline gelmişti. O kadar fazla sıkıyordu ki, eklemleri boğum boğum olmuştu. Ter içinde kalmış suratı ise, sanki işkence görüyormuşcasına buruşuyordu. Onu daha fazla bu halde bekletmemek için , direk yanına yaklaştım. Kafasını avuçlarımın içine alıp sallamaya başladım.

"Alper, Alper uyan!" Derin nefesler almaya devam ederken, çığlıkları son bulmuştu. Behram yatağın yanına çömelip, elini sıkıca tuttu.

"Hadi kardeşim! Uyan." Behram'ın sert sesine karşılık olarak, gözlerini bir anda araladı. Gözleri benimkilere âniden değerken, ifadesine korkuyla baktım. Tek elini Behram'dan kurtarıp diğer elinide kaldırdığında beni sert bir şekilde itmişti. Yere kapaklanırken, ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Behram hemen yerinden doğrulup, Alper'in kafasını iki elinin arasına aldı.

"Alper, bana bak. " Alper gözlerini bir saniye bile karşıdaki duvardan ayırmadan o tarafa doğru bakmaya başladı.
"Alper, bana bak lan!" Behram bu sefer sert bir şekilde bağırdığında, Alper sanki kendine geliyormuşcasına gözlerini çevirip , Behram'a baktı. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırıp, sabahtan beri bağırdığından dolayı olan pürüzlenmiş sesiyle Behram'ın adını zikretti.

Büyük Vurgun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin