BÖLÜM 23

1.6K 121 4
                                    


'Zaman ilaç değil, insan unutkan.'🌼

Başkalarına karşı kendimizi olmadığımız gibi göstermeye öyle alışmıştık ki en sonunda kendimize bile olmadığımız biri gibi görünmeye başlıyorduk. Ki bu bazen çok başka yerlere dahi gidiyordu. Mesela Alper istediği kadar sert bir mizaç oluşturmaya çalışsın yine de başarılı olamazdı. Ama çok saçma bir biçimde şuanki ifadesi, sanki gerçek gibiydi ve onu yansıtıyordu. Dedikleri karşısında neye uğradığımı şaşırmıştım. Tüm vucudum şok olmuş bir şekilde donmuştu.

Atabildiğim en sert ve en iğneleyici bakışlarımı Alper'e gönderip, bağırdım.

"Lan salak mısın? Ne diyosun sen!"

O sert ifadesiyle bir süre daha baktıktan sonra ağzını aralayıp, o büyük kahkahasını patlattı. Biz ne olduğunu anlamazken,gülerek merdivenlerden indi. Ne saçmalıyordu bu?

"Abi yok öyle bir şey. Kızı sıkıştırıp durma. " Behram elini Alper'in ensesine yapıştırıp sıktı.
"Dalga mı geçiyorsun oğlum sen!? " Alper hâla gülmeye devam ederken, Behram ensesindeki elini sıkılaştırdı. Ancak öyle sesi kesilmişti. Behram'ın Alper gelmeden önceki hâlinden eser kalmamıştı. Yine Alper'e karşı sert ifadesini takınıyordu ama yinede yumuşamıştı. Alper kendini geri çekip elini ensesine attı.

"Çürüttün!" İkimizde ona aynı ifadeyle bakmaya devam edince omuzlarını düşürdü.
"Tamam ya, şaka yaptık. Bakmayın öyle pis pis. " gözlerimi sonuna kadar kısıp, sinir olmuş bakışlarımı üzerine saldım.
"Şakana başlarım senin. Salak!" En sonda bakışlarımı Behram'a çevirip baktım. Tam olarak olmasada gülümsüyor gibiydi. Yâni gülümsemesini saklıyor desek daha doğru olurdu.

"İnanmamakta direten sendin!" Hâla aynı ifadeyle duruyorken, ikisinide itip aralarından geçtim. Alper'in hâla konuşuyor olmasını aldırmadan merdivenlerden çıkıp odama girdim.

Ne dediysemde bana inanmamıştı. Oh olsun ona.

"Kalırsın işte öyle köksüz nilüfer çiçeği gibi!" Sonradan benzetmeme bende gülüp, yatağa oturdum. Gözüm komodinin üzerinde duran telefona kayınca uzanıp elime aldım. Yine her zamanki gibi tek arayan soranım Azra'ydı . 5 cevapsız arama 2 de mesaj bırakmıştı. Mesajları açıp okumaya başladım.

'Yine her zaman ki gibi telefonun yanında değil tabi!!"

'Önemli bir konu var. Mesajımı görünce ara.'

Mesajları kapatıp, direkt arama tuşuna bastım. İki çalıştan sonra "Sonunda kızım ya!" diye çemkiren Azra'nın sesi kulağıma dolunca gülümsemiştim.

"Aşşağıdaydım." bir kaç kelime homurdandıktan sonra tekrar konuştu.
"Sana anlatmam gereken bir şey var." sesindeki telaş ne kadar morelimi bozmuş olsada tonumu degiştirmeden
"Anlat. " diye cevapladım.

"Ama sonradan parlamak, ön yargılı olmak, sinirlenmek yok. " muhteşem üçlü bir aradaysa durum vahimdi. Derin bir nefes verip konuştum.
"Tamam, hadi anlat artık. " bir süre daha sessiz kaldı.

"Ya Loya, güvenemiyorum ama. Sen kesin suratıma kapatırsın telefonu. "

"Anlatmazsan şimdi kapatacağım!" diye yükselttim sesimi. Hem merak etmiştim, hemde sabrım kalmamıştı.

"Konu Miran !" diye bir anda söyledi dilinin ucundaki şeyi. Aklıma gelen şey ne kadar yüreğimi hoplatsa da en son ihtimal bile olamaz düşüncesiyle hemen yok ettim o fikri.
"Miran' mı o ne alaka?" Boğazını temizleyip anlatacağı şeyin uzun olduğu sinyalini verdi.
"Miran'la olan münasebetinizi biliyorum. Yâni aranızda olanlara zaten direkt olarak şahit olan benim. " evet, Miran'la 3 sene öncesine kadar sevgiliydik. Aramızda oluşan tatsızlıkların ve ayrılmamızın sebebi kendisiydi. Bu şartlar içerisinde yapamayıp, ayrılmıştık. Tabi ilk başta ki arkadaşlığımız daha sonra kulağıma gelen ihanet haberleriyle son bulmuştu.

Büyük Vurgun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin