Hepinizden çok çok özür dilerim sağlık sorunlarından dolayı yazamadım ve kafam pek yerinde değildi.
Kitabı üzücü bitirmek istiyordum ama Rüya ve ikinci bir kitap olursa düşüncesi ile hem mutlu hem mutsuz iki son yapmak istedim. Bu mutsuz olanı, asıl final olan bir sonraki bölüm olacak ve o mutlu bitecek. İkinci kitabı yazarsam da buna göre değil, asıl finale yani mutlu olana göre yazacağım. Umarım kendimi açıklayabilmişimdir.
İyi okumalar!
***
Draco Malfoy
"Scorpy? Her şeyin hazır mı?" Bir yandan Scorpius'un odasının kapısını çalarken bir yandan da çıkmamız gerektiğini söylüyordum.
"Evet, baba! Giyiniyorum." Uyandığını anladığımda kapıyı yumruklamayı bırakıp aşağıya indim. Asamın yardımıyla hazırladığım kahvaltıyı masaya taşıyıp komidinin üzerindeki aile resmimize bakıp yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirdim. Resimde Hermione Scorpius'a sarılmış, ben de arkadan ikisine birden sarılmıştım. Resime daldığım esnada Scorpius'un merdivenden sesleri geldiğinde kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne döndüm.
"Albus'lar ile istasyonda mı buluşacağız?"
"Hayır, birazdan burada olurl-" Cümlemi tamamlayamadan salonun ortasına cisimlenen Potter ailesi ile irkildim.
Albus ve Scorp sarılırlarken ben de Ginny, Harry, Lily ve James ile selamlaştım. (Arkadaşlar önceki bölümlerde açıklamıştım ama yine söyleyeyim, ikinci bir kitap olursa Scorbus'u bebeklikten beri tanışıyorlar olarak yazmak için Albus'u James'den daha büyük yaptım. Kafanız karışmasın.)
"Selam, Lily. Boyun uzamış ufaklık." Kucağımdaki Lily surat astığında saçlarını karıştırdım. "Ben artık ufaklık değilim, Draco Amca."
"Değilsin tabii. Hadi kahvaltımızı edelim de çocukları trene yetiştirelim." Lily'yi yere bırakıp James'e de sarıldım ve herkesi masaya yönlendirdim.
Güzelce kahvaltımızı ettikten sonra istasyona cisimlenmek için hazırlandık.
"Scorp, sandığını kontrol ettin mi?"
"Evet baba. Sürekli sorduğun için 8 kere falan." Gülümseyip elimi omzuna koydum ve cisimlendik.
Bu yıl Albus ve Scorpius'un ilk yıllarıydı. İkisinin heyecanı yüzlerinden okunabiliyordu. Lily ve James ise seneye başlayacaklardı, bundan dolayı sabırsız ve üzgünlerdi. Potter'larla her bir araya geldiğimizde dört çocuk da bizden Hogwarts anılarımızı anlatmamızı istiyorlardı. Harry'nin anlattıkları da Dünya çapında tüm büyücüler tarafından yalanıp yutulmuş olaylar olsa da her seferinde nefes kesen olaylardı ve bundan dolayı çocuklar daha fazla heyecanlanıp gün sayıyorlardı.
Weasley'ler ise, Ron Lavender Brown ile evlenmişti. 2 çocukları vardı ve uzun süredir görüşemememizin sebebi de çocuklarıyla beraber Dünya'daki her bir ülkeyi ve şehri büyü yardımı olmadan, Muggle'lar gibi keşfetme hayallerini gerçekleştirmeleriydi. Birkaç hafta önce gezilerinden dönmüşlerdi ve onlarla istasyonda buluşacaktık.
Hepimiz hemen 9 ve 10. peronun arasındaki yerimizi aldık. Weasley ailesi de bize katıldığında ufak bir selamlaşma sonrasında çocukları 9 3/4 peronuna ikişer ikişer gönderdik ve sonrasında biz geçtik.
Trenin kalkmasına 5 dakika kala Albus, Scorpy ve Rose kompartımandaki yerlerini almışlardı. Lily, James ve Hugo hüzünle büyük kardeşlerine bakarlarken üçünün de minik gözleri dolmuş kardeşlerine el sallıyorlardı. Tren kalktığında Lily burnunu çekmeye başlamıştı. "Ben de bir an önce abimle beraber Hogwarts'a gitmek istiyorum."
Ginny Lily'ye doğru eğilip saçlarına bir öpücük kondurdu. "1 yıl sonra, burada seni ve James'i de yolcu edeceğiz, annecim. Sabret." Kafasını sallayıp annesinin elini tuttu ve tekrar eve dönmek için yol aldık.
***
2 gün sonra Scorpius'dan mektup gelmişti. Büyük bir özlemle ve merakla mektubu açtım.
Merhaba baba.
Seni sevindirecek haber ile başlayayım, Slytherin'e yerleştirildim. Albus da Slytherin'de! Rose bizimle değil, Gryffindor'da. Bizimle olmadığına üzüldük, ama yine de ortak derslerimizde ve ders olmadığı zamanlarda beraber olacağız.Annem gibi bir Gryffindor olamayacağım için üzüldüm, ama Slytherin'den bir sürü arkadaşım oldu bile. Albus ile çok iyi vakit geçiriyoruz.
Seni şimdiden özledim, baba. Her imkanda, her tatilde mutlaka geleceğim. Sık sık mektup yazacağım.
Mektup eline geçtiğinde cevap yazmayı unutma. Seni seviyorum.
Scorpius
Gülümseyerek mektubu kaldırdım ve elime yeni bir parşömen aldım.
Oğlum,
Annen gibi bir Gryffindor olamayacağına üzülme, annen seninle gurur duyuyor. Derslerini aksatma. Ve başını belaya sokma, bilirsin herde kulağım vardır. Bakanlıktaki işlerim dolayısıyla yolum sık sık Hogwarts'a düşeceğe benziyor. Bahaneyle seni ziyaret edebileceğim.Şimdiden yokluğunu hissediyorum. Seni özledim oğlum. Güzel vakit geçirdiğini biliyorum, ama kuralların dışına çıkma.
Yakın zamanda görüşmek dileğiyle.
Mektubu tekrar baykuşun bacağına bağladım ve masadaki çiçekleri alıp ceketimi üzerime geçirdikten sonra cisimlendim.
Islak toprak ve yeni biçilmiş çim kokusunun arasında bir süre ellerim cebimde yürüdüm. Sonunda vardığımda yere çöküp karşımdaki taşı okşadım.
"Scorpius üzülmüş. Gryffindor'a seçilmediği için. Seni Gryffindor'da yaşatma hayaliyle gitmişti." Bir süre boğazımdaki yumruğu yok etmeye çalıştım. "4 sene oldu, Herm. Olmuyor, yapamıyorum. Sensiz olmuyor." Gözümden akan bir damla yaşa aldırmadan devam ettim.
"Oğlumuzu Hogwarts'a giderken uğurlama hayalleri kurardık seninle. Keşke bugün fiziken yanımda olsaydın. Her zaman yanımda olduğunu biliyorum, bugün Scorpius'u senin de yolcu ettiğini biliyorum. Ama keşke onu birbirimize sarılarak uğurlasaydık. Evde onun yokluğunu birlikte fark etseydik. Çok erken ayrıldın, Herm." Elimde tuttuğum çiçekleri güzel bir şekilde mezar taşının yanına yerleştirip taşı okşamaya devam ettim.
"İnanabilir misin, Scorpius senin boyuna yetişti. Çok çabuk büyüdü. Sanki dün doğmuş gibi. Seninle yatakta oynamaları dün gibi." Elimin tersiyle gözümden akan yaşı silip yüzüme buruk bir gülümseme koydum. "Eski yıllara dönmek için nelerimi vermezdim. Seninle tekrar Hogwarts'da, gölün kenarında evlenip aile kurma hayalleri yapmaya dönmek için nelerimi vermezdim."
Çömelmekten yorulmuş bacaklarım artık titremeye başlamıştı. Kendimi mezar taşının yanına atıp sırtımı taşa yasladım. "Seni öyle özlüyorum ki sevgilim. 4 yıldır seni düşünmeden geçirdiğim tek günüm yok. Hepimiz hala içten içe üzülüyoruz. Ama dışarı vurmamak için savaş veriyoruz. İnanır mısın, James'in gözü hala evde seni arıyor." Gülümserken gözümden akan yaşlara aldırmadım.
"Fiziken olmasan da, ruhen yanımdasın. Bunu biliyorum. Bilmek iyi hissettiriyor." Bir süre kendimi toparlamak için derin nefes alıp verdim. Elimle son kez taşı okşayıp yavaşça ayağa kalktım. "İlk ve son aşkım." Bu sefer içten gülümsemiştim. "Bu kadar erken bitmemeliydi. Seni seviyorum, Hermione. Daima seveceğim."
İYİ DEĞİLİM BUNU YAYINLAYIP YAYINLAMAMAYI O KADAR ÇOK DÜŞÜNDÜM Kİ, ŞUAN SALYA SÜMÜK AĞLIYORUM VE BURAYA YAZACAĞINIZ HER TÜRLÜ KÜFÜRE HAZIRIM BU SEFER HAK ETTİM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Try To Remember / Dramione
Fanfiction''Seni seviyorum, Hermione.'' diye mırıldandı. ''Her zaman seveceğim. Sana söz veriyorum, ne olursa olsun seni seveceğim.'' Gözlerimi saçlarından gözlerine indirdim. ''Bende seni seviyorum Draco Malfoy. Her zaman seveceğim.'' Birbirimizi son kez öpe...