Geciktiğim için özür dilerim.
Önceki bölümü okuduğunuza emin olun lütfen.
▪▪▪
Taehyung'un verdiği fırça ile bir kat
daha sürüyordım. O ise kırık beyaz rengiyle gölgeler yapmaya çalışıyordu. Ama çalışmakla yetiniyordu çünkü ellerimiz sürekli çarpışıyordu. İlk başlarda birbirimizden özür dileyip durmuştuk ama bu sürekli olmaya başlayınca özürlerimiz gülüşmelere dönüşmüştü.Onunla flörtleşiyormuş gibi hissediyordum. Ama ekstradan gösterdiğim bir çaba değildi bu kendi kendine oluyordu. Bu yüzden yanaklarımın kızardığına emindim.
Ellerimiz bir kez daha çarpışmıştı.
"Bence ben burayı halledeyim." demiştim kartonun sağ tarafını göstererek.
"Ben de burayı," deyip sol tarafı boyamaya başlayınca gülümsemiştim.
Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından ilk o konuşmuştu.
"Beste yazarlığı nasıl gidiyor? Yoongi hyung ile anlaşabildiniz mi?"
Gülümsedim. Sohbet açmaya çalışması sevindirmişti beni. Çünkü ben bu konularda berbattım.
"Şimdilik programları öğrenmeye çalışıyorum. Yoongi hyung saolsun bana birçoğunu gösterdi. Üstelik geçen seneki müzikal için yaptığı besteleri de dinlettirdi bana." demiştim. Sesim heyecanlı geliyordu kulağa.
"Yoongi hyung bunları yapmışsa seni sevmiş demektir. Çok da arkadaşçıl biri değildir çünkü." demişti kıkırdayarak.
Şimdi daha iyi anlamıştım. Yoongi hyung da ben de çekingen, içine kapanık insanlardık. Bu yüzden birbirimize ısınmıştık sanırım.
"Yoongi hyung'la burada mı tanıştınız?" diye sordum. Ne var? Merak ettim.
"Evet." demişti düz bir sesle. Ve bu kelime uzun bir konuşmayı başlatmıştı. Yoongi hyung ile ilgili birçok şey öğrenmiştim. Mesela bu üniversitenin mimarlık bölümünden mezun olmuş. Ama müziğe hep bir merakı varmış ve beste yazıp satıyormuş. Hatta birkaç ünlüyle çalışmış, onların yapımcılığını üstlenmiş. Jimin hyung'la tanışınca ve Jimin hyung'un ısrarlarına dayanamayınca müzikalde görev almış.
Tabii o bunlardan bahsederken boyama işini bitirmiştik. Fırçayı bırakmış, kollarımı dizlerime sararak oturmuştum. O da öyle oturmuştu.
Yoongi hyung hakkında bir şeyler öğrenmek güzeldi çünkü kendinden bahsetmeyi seven biri değildi.
Ama ben onun hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum. Sözünü bitirdiğinde derin bir nefes aldım. Cesaretimi toplamaya çalışıyordum.
"Peki ya sen?"
Utanmıştım. Gözlerinin içine bakıyordum ama bu tamamen utandığımı anlamaması içindi. Gözlerimi gözlerinden ayırmamak için adeta savaş veriyordum.
Ben onu sorduğumda gülümsemişti. Bir süre yere bakıp gözlerini tekrar gözlerime odaklamıştı.
"Tiyatro öğrenciyisim." demişti omuz silkerek. 'Bunu zaten biliyorsun' demesini beklemiştim çünkü onu tiyatro bölümünün koridorunda görmüştüm. Ama o hatırlamıyordu sanırım.
"Ve son sınıftayım. Yakında 23 yaşına basacağım." demişti buruk bir ifadeyle. "Nasıl olsa gideceğim diye bir sene daha katılmak istedim müzikale."
O direk yüzüme bakarak konuşuyordu ama ben beş saniyeden fazla gözlerine bakamıyordum. Nedenini bilmiyordum bile. Öylece onu dinlediğimi belirten mırıltılar çıkarıp başımı sallıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DNA | Taekook (ASKIDA)
FanfictionHızla parmaklarımı piyanonun üzerinde gezdirdim. Yıllar sonra, ezbere bildiğim tek melodiyi çalıyordum istemsizce. Buraya gelirken aklımda bunu yapmak yoktu ama dedim ya, istemsizce oluyordu. Şarkının hareketli yerleri yaklaştıkça daha da hızlanıyor...