29

58.1K 1.8K 326
                                    




           

O sırada Ateş'in koşa koşa geldiğini duydu. Ateş, Oğuz ve Cem'i görünce şaşkınlığını gizleyememişti. Doğrudan gidip, Duygu'ya sarıldı ve bir şeyi olup olmadığına baktı. Sinirleri bozulan genç kadın iyice hıçkırıklara boğulunca Ateş yüzünün her bir zerresinden onu öptü ve göğsüne bastırdı. "Neden tek başına dışarı çıkıyorsun Duygu? Amacın beni deli etmek mi?" Duygu ona daha fazla sarıldı.

Oğuz Karahanlı ise öylece dikilmiş onları dinliyordu.

"Böyle mi koruyorsun bu kızı?"

Ateş ayağa kalkıp, Oğuz'un karşısına dikildi. "Anlamadım?"

"Ben olmasam kim bilir eski sevgilisi neler yapardı, sen gelene kadar. Böyle mi koruyorsun onu? Boşuna gönderdim herhalde seni...  Belki de onu koruma işini kendim halletmeliydim."

"Sınırlarını aşma, düzgün konuş," dedi Ateş sakinlikle.

Oğuz'da sakinliğini bozmayarak yerde oturan Duygu'ya elini uzatarak kaldırdı ve sarıldı. Sonra Ateş'in duyamayacağı bir şekilde kulağına fısıldadı. "Daha iyilerini hak ediyorsun...  Sana zarar gelmesini asla istemem, tam yedi gün sonra seni önceden götürdüğüm mağarada bekliyorum... Bu çok önemli! Orada olacağına bana söz ver!" Duygu belli belirsiz başını sallayınca genç adam, Ateş'e bakarak ceketinin yakasını silkti ve gitti. Duygu onların aralarında bir anlaşmazlık olduğunu fark etmişti ancak şuan düşünecek durumda değildi. Marika yanlarına geldiklerinde şaşkınlıkla etrafına bakınıyordu. "Bu yerde yatan Cem' mi?" diye sordu şaşkınlıkla.

Ateş, birden kırmızıyı gören bir boğa gibi düşünceli halinden sıyrıldı ve Cem'e doğru yürüdü. Marika'nın ağzından canhıraş bir çığlık yükseldi. Duygu ise Ateş'e 'yapma' demenin bir faydası olmayacağını biliyordu. Ateş Cem'i kaldırdığı gibi sahile doğru sürüklemeye başladı.

Cem ise yarı baygın halinden sıyrılmaya çalışıyordu. Ateş, "Kalk ayağa!" diye emirler yağdırıp duruyordu. Sonunda onu denizin kenarına kadar getirip kafasını suya daldırarak ayılmasını sağlamaya çalıştı. Gecenin bu saatinde artık ortalıkta kimsecikler kalmamıştı. Yoldan geçen birkaç kişi de bu manzarayı görüp arkasına bakmadan kaçıp gitmişlerdi.

Cem kendine geldiğinde, ayağa kalkıp Ateş'e bir yumruk sallamaya çalıştı. "Sana ne oluyor?"

"Bu kızdan uzak duracak ve buradan defolup gideceksin!" dedi Ateş Cem'e sağlam bir yumruk yapıştırırken. Cem yere yapışmıştı ancak Ateş'in vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Onu adam akıllı dövmeden bırakmayacaktı. Onu ayağa kaldırdı ve tekrar vurdu. Darbelerinin sonu gelmiyordu. Sonunda Marika, Duygu'yu tuttuğu gibi eve götürmeye karar verdi.

Marika onu sürüklerken, Ateş bağırdı. "Duygu'yu nasıl buldun burada?"

Cem zorlukla nefes alırken, yerde iki büklüm olmuş karnını tutuyordu. Ateş bir tekme daha savurmaya hazırlanırken, "Dur!" dedi Cem.

"Öyle ya da böyle burdayım değil mi?" dedi kesik nefeslerinin arasından. Acı çekmeye devam ederken bile yüzündeki alaycı gülümseme silinmemişti.

"Ona zarar veren sen miydin?" dedi hırladı Ateş dişlerinin arasından.

Cem gözlerini Duygu'ya birkaç saniye kilitledikten sonra, nefretle Ateş'e baktı. "Pisliğin teki olabilirim ama ona zarar vermedim."

Duygu'nun gözleri açıldı ve hayretle Cem'e baktı. "Demin yaşananlar neydi o zaman Cem? Sen bana az kalsın..." Marika, Duygu'ya sarılarak gözyaşlarına boğulan arkadaşını teselli etmeye çalıştı. Ancak Duygu gözyaşını sildi ve keskin bir kararlılıkla cümlesine devam etti. "Senin kim olduğunu bilmiyorum ve midemi bulandırıyorsun. Yaşadıklarımız geçmişte kaldı Cem, belki peşinde olduğumuz kişi sen değilsin ama hayatımdaki en büyük zararı bana veren sensin. Ben artık mutlu olmak istiyorum. Hayatımdan defolup gitmeni istiyorum. Seni sevmiyorum, anla bunu artık!"

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin