"Sana şunu ver dedim."
"Yah bırak! Manyak mısın sen ya... YARDIM EDİN, HIRSIZ VAR!!"
"Ya ne hırsızı!! Benimdi o zaten, benden aldın. Parasını geri vereceğim diyorum."
"Bırak ya, bırak. İstemiyorum parasını falan! Ben bunu istiyorum."
"Aisshh! Bana bak kızım, saçını başını yolarım senin."
"Aaaaa...!"
Jongin'in saçını tutup boynunu büktüğü kızın çığlıklarını, gecenin karanlığında mavi kırmızı ışıkların yaydığı siren sesiyle kesti ve birbirinden hınçlarını alamayan ikili kollarını tutan kollarla ayrılmış ve bir arabaya atılıvermişlerdi.
*****
"Sen kafayı mı yedin Jongin?"
Luhan demir parmaklıkların önünde volta atarken ondan beklenmeyen yüksek bir ses tonuyla bağırdığında karakoldaki herkes kulaklarını kapamak zorunda kalmıştı.
"Nasıl sattığın şeyleri geri almaya kalkarsın?"
"Ama o istedi."
"Bir de saç baş yolmuş ya! Çıldıracağım şimdi!"
"Ben güzellikle istemiştim ama çirkef kız itiraz etti."
"Amacın neydi akıllı?! Sakalım olmadığını yüzüme vurmak için mi yapıyorsun bunları?"
"Ya dedim ya! O istedi. Onun için bunu yapmam gerektiğini düşündüm. Bu kadarını yapmalıydım. Ama ilk kişide hapsi boyladım. Ne yapacağım ben? Ne yapacağım Luhan? Nasıl geri kazanacağım onu!"
"Çok mu umurunda? Ona mı ağlıyorsun yoksa kapanan dükkanına mı? Karar veremiyorum."
"Ne alaka?"
"Nereden bileyim ona yakın olma bahanesiyle daha çok eşyasına el koymak istemediğini!"
"Ne? Bu sefer sen saçmaladın. Öyle bir niyetim yoktu. Hem sessiz olur musun? Yanlış anlaşılma olacak şimdi."
Jongin onları dinleyen bir polise kaçamak bakışlar atarken Luhan'ı kolundan yakalayıp demirlere çekti.
"Kötü bir amacım yok. Gerçekten eskisi gibi olmak istiyorum sadece. Hem öyle bir niyetim olsa neden gidip de sattıklarımı toplamaya çalışayım."
Luhan bunu mantıklı bulmuş olmalı ki yakasını tutan elleri itip geri çekildi. Bu sırada yanlarına gelen iyi giyimli bir adam ve polis memuruyla suskunlaştılar.
"Bay Kim, artık çıkabilirsiniz." demişti memur. Jongin şaşkınca ona bakarken adam kapısını açmıştı bile.
"Serbest mi kaldım şimdi? Hapislerde çürümeyecek miyim yani?"
Ona tuhaf bakan polis memurunu, onu kolundan tutmuş, dışarı sürükleyen iyi giyimli adamın yönlendirmesiyle es geçerlerken Jongin sevinçten uçmak üzereydi.
"Luhaaannn! Artık onu geri kazanabilirim." diye bağırmıştı kapıdan çıkarılırken.
"Mal bu çocuk, cidden mal."
*****
Karakoldan çıktı Jongin. İyi giyimli adam onu bırakmış, eliyle yol göstermişti sadece. Kaldırım kenarında bekleyen bir arabaya kadar yürüdüler. Adam sürücü tarafına geçerken Jongin'e, arkaya oturması için işaret vermişti
Kurtulmanın sevinciyle, şu an nereye götürüldüğünü umursamayan Jongin, mutlulukla arabaya attı kendini. Akşam üstüydü, hava karanlıktı. Bir de camları siyah olduğu için, Jongin arabanın içini göremiyordu. Yanında birisinin oturduğunu fark etmesi, başını sola çevirip camdan vuran ışığın, o kişinin siluetini ortaya çıkarmasıyla gerçekleşti.
"Sen de kimsin?" diye bağırdı. Bedeni araba kapısına korkuyla yaklaşırken silüet, elindeki telefonun ışığını yüzüme tutmuş ve "BÖH!" diye bağırıvermişti. Jongin'in çığlığı ile de kahkahayı bastı.
"Garip birisin, gerçekten." demişti Kyungsoo. Jongin ellerini kalbine koymuş derin nefeslerle kendine gelmeye çalışırken Kyungsoo'ya kötü kötü baktı.
"Bu bana yapılır mı?" diye sordu Jongin. Kyungsoo parmaklarıyla çenesine vurdu, düşünür gibi yaptı. "Evet, yapılır." dedi çok beklemeden.
"Neden tanımadığın insanların arabasına biniyorsun?"
Soruyla ne yapmış olduğunu idrak eden genç kocaman bir 'siktir' çekti.
"Şu an idama götürülüyor olabilirdim." Elleri yanaklarına çıktı.
"Nereden çıkardın?"
"Hayranlar yok mu hayranlar... İlk önce hapse tıktırıp sonra da birisini gönderip beni kurtarmış gibi yaptırarak ayaklarına getirir ve 'kıt'..." parmağıyla boğazına bıçak süsü vererek boynunu çizmiş ve gözlerini kapayıp dilini ağzının dışına atarak başını sağına yatırmıştı. "Öldürürdü." dedi gözlerini açıp eski haline döndükten sonra.
Kyungsoo onun bu yaptıklarına güldü. "Evin nerede?" dedi kıkırtıları arasından.
"Beni evime mi bırakacaksın? Yine size gitsek ya!"
"İstersen inebilirsin?"
"Yok yok, böyle iyi. Siz gidin ben size söylerim nereden gidileceğini."
Şoför harekete geçti. Jongin'in talimatlarıyla yollardan geçerken Kyungsoo tanıdık yollarla şüpheye düşmüş, önünde durdukları yurtlarıyla şüphesi kızgınlığa bürünmüştü.
"Yah! Jongin!"
Yanında, dizlerine kapanıp kahkaha krizlerine girmiş Jongin ile tepesi iyice attı. Gencin sırtına elini geçirdi sinirini çıkarmak istercesine lakin, acısına rağmen hala gülüyordu Jongin.
"Off! Biraz daha ileri gidelim de şunu at arabadan." dedi şoföre.
Demesiyle Jongin anında kendine geldi.
"Ya, ya, ya... N'olur size geleyim?"
Kyungsoo'nun koluna yapışmış, yalvarırcasına ona bakıyordu.
"Birlikte yatarız yine, ha? Ha? Ha?"
Kyungsoo ona ifadesizce baktı. Baktı, baktı ve baktı. Sonra önüne dönüp aynadan yansıyan şoföre başıyla işaret verdi.
İki dakika sonra, Jongin kendini kaldırımda bulmuştu.
******
Dün atamamıştım, o nedenle dabıl yb keyfi...
O ye kamon 💃💃💃
Görüşmek üzere... 👋👋👋👋
(Hikayenin bu denli istikrarlı gidişine final yapınca sevincem.. Sonra ne olur ne olmaz bdjkssk Nazar değmesin tü tü tü.. 😂😂😂)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D.O. Bank || KaiSoo
Fanfiction"Daha geçen gün donu kaybolmuştu." Ağzındaki tüm yemeği sonuna kadar gösteren bir gülüş sergileyen Chanyeol, bu durumdan büyük bir zevk alıyor olmalıydı. "Telefon kabı da kayboldu." "Dudak koruyucusu." "Tişörtleri." "Kupası." "Ceketi." "Çoraplarını...