"NE YAPTIM DEDİN SEN?"
"Of, of, of... Aptalım ben, aptal."
"Sana inanamıyorum Jongin! Sana inanamıyorum."
"Biliyorum, biliyorum. Onu öpmem hataydı."
"HATA MI?!"
Luhan daha önceleri de bağırmıştı lakin Jongin, hiç bu kadar güçlü işitmemişti bu sesi. Kulaklarını tıkayarak arkadaşına korkuyla baktı.
"ASIL BIRAKIP KAÇMAN HATA BE!"
"EVET, EVET! BEN DE ONU DİYORUM İŞTE!"
Jongin de Luhan gibi yaparak bağırdı. Az önce bunun hata olduğunu söylemişti çünkü Luhan'ın kızmasından endişelenmişti. Gelin görün ki, Luhan, onu öptüğü için değil, öptükten sonra kaçtığı için kızmıştı.
Evet, Kyungsoo'yu öpmüştü. Heyecandan kurumuş dudaklarını onun dudaklarına bastırmış, yumuşak doku üzerinde kendinden bir iz bırakmıştı.
"Neden kaçtın salak?" diye söylendi Luhan. Jongin ona ağlarcasına baktı.
Kyungsoo'yu öpmüş, bir ömür gelen süre boyunca o dudaklarda kalmış, yumuşaklığı ile mest olup diğerinin teninden gelen tatlı bir esans ile yavaş yavaş yok olup gideceğini düşünmüştü. Lakin...
"Boğazım tıkandı." dedi Jongin. "Gözlerim yaşardı. Böyle gözlerimi açtığımda bulanıktı her taraf. Nefes alamadığımı fark ettim. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki göğsüm acıdı."
"Kalp krizi falan mı geçiriyordun acaba?"
Ciddi ciddi bunu soran Luhan'a kucağında tuttuğu yastığı fırlattı Jongin ve koltuğun tepesinde oturan arkadaşını arkaya düşürdü.
"Cahil cühela!"
"Ne yapıyorsun be?"
"Heyecandı, heyecan. Yani heyecan da değildi sanki ama... Onu öpmek acı verdi işte. Kendime değil, ona kıyamadım." dedi kollarını dizlerine bağlarken. "Ağlamak istedim. Çok güzeldi."
Luhan ise kollarını koltuğun başlığına yaslayıp başını uzattı arkadan ve arkadaşına baktı. Çok duygusal bir şekilde anlatmasına rağmen gülümsüyordu Jongin ama farkında değildi herhalde.
"Ne yapacaksın şimdi?" diye sordu. Jongin yüzünü dizlerine gömdü, bir şeyler mırıldandı. Galiba, 'keşke sakalın olaydı da sözünü dinleseydim' demişti, Luhan'a göre.
*****
"Yaşıyor mu o?"
"Yaşıyor, yaşıyor. Sadece atlatmaya çalışıyor. Anlarsın ya..."
Luhan Kyungsoo'ya bir gözünü sürekli kırpıyor ve parmaklarıyla dudaklarını işaret ederek imayla bakıyordu.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Kyungsoo. Luhan anında hazır ola geçtiğinde yatmakta olan Jongin'e döndü. Bir bacağı yerde, bir bacağı yorganına sarılmış, yatağı kaplamış bedeniyle uyuyan Jongin'e baktı Kyungsoo.
"Bu çocuk bu kadar dağınık mı yatıyordu?"
"Elinden gelse yatağı üzerine alır."
"Benimleyken gayet düzgün yatıyordu."
"SİZ BERABER Mİ YATTINIZ?"
Luhan'ın ani çığlığı ile yerinde zıpladı Kyungsoo ve kötü bakışlarını gence çevirdi.
"Uyandır arkadaşını." dedi yatağın yanından uzaklaşırken. Jongin'in tek odalı evine göz attı arkasını dönerek. Beklediğinin aksine kendisine ait pek fazla eşya yoktu. Duvarları posterle kaplı değil, hayran eşyaları odanın etrafına saçılmamıştı.
"Benim gitmem lazım. Sen uyandırırsın, olur mu?" diyen Luhan ile tüm dikkati dağıldı. Gence döndü. Luhan yanından geçip giderken yine bir gözünü sürekli kırpmış ve dudaklarını işaret edip durmuştu ve sapık sapık gülmeyi de eksik etmemişti.
Giden gence gözlerini devirdi. Ardından, aldığı derin nefesi oflayarak dışarı verdi. Başka çaresi olmadığının bilincinde arkasını dönmüştü ki karşılaştığı manzara ile korkuyla geri kaçtı. Bir parmağıyla damağına vurdu.
"Ne yapıyorsun be!"
Jongin uyanmış, oturmuş, dizlerini de kucağına çekmiş ifadesizce ona bakıyordu.
"Jongin?" diye seslendi az önce tepki alamayınca. Bir faydası olmamıştı. Jongin hala öcü gibi ona bakıyordu.
"Bir şey desene!" dedi ellerini pantolonuna silerken. Gerilmiş, terlemişti.
"Gerçeksin, değil mi?" Jongin konuştu. Ciddi bir şekilde ona bakmış ve sorgularcasına sormuştu sorusunu. Kyungsoo bu soru karşısında gerçek olduğundan şüphe etmişti.
"E-evet."
Jongin gözlerini kıstı. Baştan aşağı süzdü onu. "Rüya da olabilirsin." dedi bacaklarını yatağından sarkıtırken. Sonrasında kalktı ve yavaşça ona doğru yürüdü. Çevresinde turladı, hala onu süzmeye devam ediyordu. "Bunu tek bir şekilde anlayabilirim." diyerek Kyungsoo'nun karşısında durdu. Ellerini onun omuzlarına koydu ve yüzünü de yüzüne yaklaştırdı. Tam dudaklarını diğerine değdirecekti ki...
"Seni pis üçkağıtçı!" diyerek onu ittirdi Kyungsoo. "Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Ya ne var? Gerçek olup olmadığını teyit etmeye çalışıyordum."
"Ben sana bir çarpacağım, o zaman anlayacaksın gerçek olup olmadığımı."
Jongin güldü. "Arıyorlar." dedi dudaklarını göstererek. Kyungsoo anlamadı ve kaşlarını çattı. "Seni arıyorlar." dedi Jongin. Tekrar dudaklarını göstermiş ve Kyungsoo'yu ocakta kaynayan domates parçalarına dönüştürüvermişti. Kyungsoo şimdi hem yanıyordu hem de kıpkırmızıydı.
Boğazını temizledi. Duymamış gibi yapmayı tercih ederek "Hadi hazırlan." dedi arkasını dönüp kapıya ilerlerken.
"Neden?" diyerek anında peşinden geldi genç ve önünde durdu. Bir gözlerini bir dudaklarına bakıyordu.
"Yanımda gelmen gerekiyor. Hani menajer yardımcısıydın, işe bile gelmiyorsun."
"Sonunda kabul ettin, ha?" dedi Jongin kaşlarını indir kaldır yaparken.
"Menajerimi benden kilometrelerce uzağa yolladığın için sana kaldım diyelim şuna"
"He he he... Hemen hazırlanıyorum." diyip koşturdu Jongin. Kyungsoo pişkince gülüp giden gencin arkasından bakmak için dönmüştü ki dudaklarına konan dudaklarla olduğu yerde donuklaştı. Az sonra yere düşüp parça pinçik olacaktı sanki.
"Öpmezsem ölürdüm." dedi Jongin, üstüne öptüğü parmakları onun dudaklarına bastırırken.
******
Geç ossun, güç ommasın, bugünkü bölümümüzü de atmış olduk. Nasılsa saat 12'yi geçmedi kslslsl
Bunlar aldı başını böyle de gidecek artık.😈😈😈
Peki bu ne demek?😈😈😈
Final demek, yaklaşıyor demek. 😂😂😂😂
Görüşmek üzere o zaman..👋👋👋
Kendinize iyi bakın, iyi geceler! 🤣😍😎😘

ŞİMDİ OKUDUĞUN
D.O. Bank || KaiSoo
Fanfiction"Daha geçen gün donu kaybolmuştu." Ağzındaki tüm yemeği sonuna kadar gösteren bir gülüş sergileyen Chanyeol, bu durumdan büyük bir zevk alıyor olmalıydı. "Telefon kabı da kayboldu." "Dudak koruyucusu." "Tişörtleri." "Kupası." "Ceketi." "Çoraplarını...