"Hey, hey, hey..."
Jongin son hızda koşarak hareket etmek üzere olan arabaya yetişti ve kendini içine attı. Bir kişinin üzerine çıkmış, onu ezmiş olsa da pek takmamıştı.
"Beni unuttunuz." dedi sırıtarak. Sonra gözleri Kyungsoo'yu aradı ve onun ön koltuktan kafasını uzatıp inanamamazlıkla kendisine baktığını gördü. Daha çok sırıttı ve el salladı şirin olduğunu düşünen bir ifadeyle. Kyungsoo anında önüne dönmüştü. Diğerleri de onu pek umursamadı ve birkaç duraklamadan sonra yurtlarına döndüler.
Jongin, arabadan inen üyeleri takip etti. Onlarla birlikte yurtlarına girip akşam yemeklerine katıldı ve salonda oturdukları vakit kendine bir köşe bulup oraya çekildi. Tüm bunlar olurken ise gözü sadece bir kişinin üzerindeydi.
"Bu çocuk nasıl rahat rahat buraya girebiliyor?"
Xiumin, masaya ayaklarını uzatmış Jongin'in bacakları üzerinden atlarken sorduğunda tüm başlar Jongin'e döndü.
"Saçın seni rahatsız etmiyor mu?" Chen sorduğunda Jongin saçlarına bakmaya çalıştı. Bakamayınca elleriyle yoklayıp dudak büktü.
"Ediyorlar aslında! Değiştirsem mi ki? Zaten planım çöp oldu!"
Bu esnada Kyungsoo sinirle, sesli bir şekilde soludu. İmasını anlayan Jongin ise ağzına bir tane vurarak susma kararı aldı.
"İşler nasıl gidiyor?" Suho büyükbaba edasıyla, taktığı gözlükler ardından kafasını eğmiş ona bakarken sordu. Jongin ayaklarını masadan çekerek toparlandı ve dertli edasıyla dirseklerini dizlerine dayadı.
"İşi bıraktım." dedi ve tüm başlar, meşgul oldukları işlerinden uzaklaşarak ona çevrildi tekrar.
"Zaten dükkan kirasını da ödeyemedim bu ay. Tabii son birkaç gündür satış yapamayınnnnnn.... Ahahahha! Zaten yapmamam gerekiyor."
Yaptığı hatayı, dişlerini ve yumruklarını sıkmış Kyungsoo ile fark edince anında sözünden dönmüş ve yalancı gülmeleriyle oturduğu koltuğa gömülüvermişti.
"Neden, bizden aldıklarını satmadın mı hala? Bence sat." diyen Baekhyun'du. Cümlesinin ardından kahkaha atmıştı ama sonra, bununla cesaret bulan Jongin'in "Değil mi? Aslında senin oyunların baya ilgi çekerdi." demesiyle anında susmuş ve "NE?" diye attığı çığlığıyla ortamdan koşarak uzaklaşmıştı.
"Bizim nelerimizi aldın?" Sehun ayağa kalktı. Soruyu Jongin'den çok kendine sormuş gibiydi ve usul adımlarla kendi odasına gitti. Diğer üyeler de kendi eşyalarının alındığını yeni yeni idrak etmiş olacaklar ki salondan ayrıldılar. Geriye Kyungsoo ve Chanyeol kalmıştı.
"Peki benim donumla ne işin vardı da onu da aldın?"
Chanyeol öfkesiyle, dişlerimi sıkarak sordu. Bunun karşısında Jongin, oflayara ve gözlerini devirerek 'yine mi sen' dercesine hareket yaptığında daha çok öfkelendi.
"Sen de yatağın ortasında bırakmasaydın, ben ne yapabilirim! En kolay alabileceğim oydu."
Lafın üzerine Kyungsoo güldü. Sonrasında bunu saklamak için ellerini kullandı ama başaramadı.
"Kirli miydi yoksa?"
Jongin olasılığın farkına vardığında korkuyla açtı gözlerini. Elleri yanaklarına çıktı, 'vay başıma gelenler'cesine dizlerine vurdu.
Chanyeol öfkesiyle Jongin'e bakıp hışımla salondan çıktığında Kyungsoo ile baş başa kaldılar.
"Sence kirli miydi?" diyerek Kyungsoo'ya yanaştı Jongin. Diğeri ona sırtını dönmüş, telefonuyla uğraşıyordu.
"Gidince yıkasam mı?" diye sorup Kyungsoo'nun omzuna çenesini dayadı ve yüzüne çevirdi yüzünü.
"Sen ne yapıyorsun?" diyerek gözlerini Kyungsoo'nun oflayan yanaklarından çekip telefonuna dikti.
"Instagram hesabın var mı?"
"Beni Line'dan eklesene."
"Fotoğrafın var mı hiç günlük çektiğin? Bakabilir miyim?"
"Twitter?"
Kyungsoo tek bir sorusuna bile cevap vermeden kalktı ve geride omzundan düşen bir adet Jongin bıraktı.
Çenesi koltuğun başlığına gelen Jongin acıyı ovuşturarak gidermeye çalıştı ve hemen ayağa kalkıp diğerini takip etti. Kyungsoo odasına girdiğinde izin bile almadan içeri girdi. Oturmak için onun yatağını seçti. Üzerinde zıplayıp rahatlığını test ederken durdu birden. Nedeni, dolabının kapağını açmış ve onun burada olduğunu fark etmiş Kyungsoo'ydu.
"Gitmeyi düşünmüyor musun?"
"Nereye?"
"Evine mesela?"
Jongin dudak büküp omuz silkerek sırtını yatağa serdiğinde cevabını da vermiş oldu.
"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun ve ben neden seni polise vermedim hala, anlamıyorum."
Jongin tavanı izlerken güldü ve dirsekleri üzerinde kalkıp pantolonunu değiştiren Kyungsoo'ya baktı.
"Yah! Bakmasana!" Kyungsoo eline geçen bir tişörtü ona fırlattığında ve eliyle yakaladığınsa daha çok gülmüştü.
"Beni sevdin değil mi?" diye sordu imayla Jongin. Kyungsoo bu soruyla yüzünü buruşturdu ve "Senin nereni seveyim be?!" derken Jongin'in üzerine uzandığı pikeyi onun altından hızla çekerek genci yere düşürdü.
"Biliyorum, biliyorum, sevdin. Ama dur, hayranlığımı düşürdüğüm yerden bulayım, daha çok seveceksin."
Yorganı altına girmiş, uyumak için rahat bir pozisyon arayan Kyungsoo'nun yanına sıvıştı.
"Ne saçmalıyorsun?" diye soran Kyungsoo'nun derdi ise Jongin'in yanına yatması değil, dedikleriydi demek ki.
"Diyorum ki, seni sevdiğim günlere döneceğim tekrar. O zaman sen de beni seversin!"
"Aldıklarını geri yerine koymayı düşünüyor musun?"
"Ha?"
Beklemediği soruyla düşüncelerinde kesintiye uğrayan Jongin şaşkınlıkla dikti gözlerini ifadesiz gözlere.
"İyi geceler Jongin."
Kyungsoo şaşkın gözlere sırtını döndü. Jongin'i sorular içinde bıraktı ve düşüncelerine yeni sorular ekleyerek gencin zihninde karışıklığa neden oldu.
Jongin ona robot misali "İyi geceler..." diyip kolunu Kyungsoo'nun beline sararken, zihnindeki düşünce trafiğinin rahatsızlığıyla yorgun düşüp uyuyakaldı; alnı, diğerinin açıkta kalan ensesine yol alırken.
*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
D.O. Bank || KaiSoo
Fanfic"Daha geçen gün donu kaybolmuştu." Ağzındaki tüm yemeği sonuna kadar gösteren bir gülüş sergileyen Chanyeol, bu durumdan büyük bir zevk alıyor olmalıydı. "Telefon kabı da kayboldu." "Dudak koruyucusu." "Tişörtleri." "Kupası." "Ceketi." "Çoraplarını...