4 ☆ Uyarı, hatıralar ve belirsizlik

3.2K 288 219
                                    

Agust D & Jimin - Tony Montana

4. Bölüm: Uyarı, Hatıralar ve Belirsizlik

Jungkook, derin bir nefes alıp sabah olduğu için kalabalık olan okul koridorunda ilerlemeye devam etti. Gece bilgisayar oyunu oynayıp, oldukça geç yatmıştı ve göz altları mosmordu. Şu an bir uyuşturucu bağımlısı gibi gördündüğünden emindi. Fakat, sorun etmiyordu. Yani, Yoongi fark etmediği sürece sorun yoktu. Jungkook, hyungunun kendisiyle neden bu kadar ilgilendiğini merak ediyordu. Üvey kardeşlerin iyi anlaşamayacağını, Yoongi'nin onu hiçbir zaman sevmeyeceğini düşünmüştü. Ama düşüncelerinin aksine Yoongi, ona en başından beri nazik davranmıştı. Şimdiyse öz kardeşinden ayırmıyordu. Ama bu Jungkook için fazlasıyla garipti.

Etrafta Taehyung'u ararken, çaprazında Lisa'yı görmüştü. Umursamadan yürümeye devam etti. Lisa'nın sadece yanından geçip gideceğini sanmıştı. Genç kız, Jungkook'un kolundan tutup, onu durdururken bir yandan da etrafı kolaçan etmişti. Jungkook'un şaşkın bakışları arasında, kulağına doğru eğildi ve hızlıca konuştu.

"Taehyung'u, Jisoo'dan uzak tut."

***

"Bir şeyler duydum, Rose." dedi Jimin. Rose'u konuşmak amacıyla en alt kattaki spor salonuna çağırmıştı. Yoongi ile beraber basketbol oynayacaklardı, o gelesiye kadar vakitleri vardı.

Rose tereddüt etmeden bakışlarını Jimin'in gözlerine diktiğinde, genç adamın dudağının kenarı kıvrılmıştı. Rose'un kendine olan güveni, Jimin'i eğlendiriyordu. Bunu her yerde vurgulamak istemese de, şu bir gerçekti ki okulun çoğu onlardan korkardı. Fakat, Rose sanki onlara karşı çıksa güçlü kalabilecekmiş gibi davranıyordu. Bu Jimin için oldukça komikti.

"Jennie, bana, senin ve Lisa'nın yaptığımız planlara yardım etmeyeceğini söyledi."

Rose, dudaklarının arasından histerik bir gülüşün firar etmesine engel olamamıştı. "Plan mı? Benimle dalga mı geçiyorsun, sen? Yaptığınız çocukça bir oyundan farksız."

"Buna sen mi karar veriyorsun? Beni güldürme. Bu okulda bize karşı çıkabilecek tek bir kişi bile yok."

Rose kafasını onaylamaz biçimde iki yana salladı. "Taehyung denen çocuktan sebepsiz yere nefret ediyorsunuz, onu böyle saçma bir şekilde nefretinizle boğacaksınız. Sence bu normal mi Jimin? Sırf sevmiyorsun diye başkalarının canını yakamazsın."

Jimin sesli bir şekilde gülmüştü. Bu konuşma ona çok da uzak olmayan geçmişlerini hatırlatmıştı. Yavaşça Rose'a yaklaştı ve aralarında az bir mesafe kalınca konuşmaya devam etti.

"Sana yaptığım gibi mi?"

Genç kız şaşkınlıkla gözlerini büyütmüş, damarlarında dolaşmaya başlayan sinirle Jimin'i göğsünden geriye itmişti. Jimin ise umursamazca gülmeye devam ediyordu.

"Sen Park Jimin," dedi Rose, Jimin'in yanından uzaklaşmadan hemen önce. "Şerefsizin tekisin."

Çok uzun zaman, diye düşünmüştü spor salonundan ayrılırken. Senden vazgeçeli uzun zaman oldu. Ama yanan gözlerinden akmaya hazır olan damlalar, aksini söylüyordu.

***

"Taehyung!"

Taehyung kendisine seslenilmesiyle, başını sesin geldiği yöne çevirdi. Tahmin ettiği üzere karşısındaki kız Jisoo'ydu. Ona tatlı bir şekilde gülümsüyor, ve el sallıyordu. Taehyung ise ifadesizce kızın hareketlerini izliyordu.

"Selam, Taehyung. Nasılsın?"

"İyiyim, Jisoo."

Taehyung, onun nasıl olduğunu sorma gereksinimde bile bulunmamıştı ama Jisoo'nun da bunu umursadığı söylenemezdi. Nasılsa, daha yeni başlıyordu.

"Benimle sinemaya gelmek ister misin? İstersen alışverişe de gidebiliriz-"

"Üzgünüm, Jisoo." diye mırıldandı Taehyung. "Çalışmam gerekiyor."

"Çalışmak mı?" Jisoo bu soruyu gerçekten şaşırarak sormuştu. Ailesinin durumunun iyi olduğunu düşünüyordu, neden Taehyung çalışıyordu ki?

"Evet. Bir kafede."

"Ah, anlıyorum." diyerek rolünü devam ettirdi Jisoo. "Ama müsait olduğunda mutlaka birlikte vakit geçirelim, tamam mı?"

"Sırf seni arabanın önünden kurtardım diye bunları yapmak zorunda değilsin."

Jisoo şaşkınlıkla gözlerini araladı. Karşısında Taehyung çok masumca bakıyordu ve söyledikleri da gayet kibardı. Lanet olsun, dedi içinden. Neden bu kadar saf olmak zorunda ki?

"O yüzden değil," hızlıca inkar etti Jisoo. "Sadece senden hoşlandım. Seninle vakit geçirmek güzel olur."

Bu sefer şaşırma sırası Taehyung'daydı. Yutkundu ve zorlukla konuştu. "Pekala."

"O zaman haftasonu buluşalım."

Jisoo gülerek Taehyung'un yanından uzaklaştığında Taehyung şaşkınca ardından bakmış, daha sonraysa kendine gelmek için kafasını iki yana sallamıştı. Adımlarını yakında olan evine yönlendirdi. Jisoo'ya yalan söylemişti. Bugün çalışmıyordu, ama onunla randevuya çıkacak havada da değildi. Yapmak istediği tek şey eve gidip uyumaktı. Bu düşüncelerle kaldırımda ilerlemeye devam etti. Hava kapalıydı, muhtemelen dünkü gibi yağmur yağacaktı.

Etrafa bakınarak ilerlemeye devam ederken, bir araba tarafından üzerine sıçratılan su birikintisi yüzünden irkilmişti. Kaşlarını çatarak üstüne baktı. Tişörtü tamamen ıslanmıştı ve pantalonunun paçaları da ıslaktı. Arabanın camı yavaşça açıldı. Sürücü koltuğunda Yoongi, hemen yanında da Jimin oturuyordu.

"Üzgünüm, Taehyung." dedi Yoongi sahte bir üzgünlükle. "Yanlışlıkla oldu." Jimin gülmeye başlarken Yoongi konuşmaya devam etmişti. "İstersen seni evine bırakalım."

Taehyung, onların düşündüklerinin aksine kendine güveni olmayan bir insan değildi. Zekiydi ve haliyle o da Yoongi'nin nefretinin sebebinin Jungkook olabileceğini düşünmüştü. Tıpkı Jimin'in tahmin ettiği gibi, Yoongi kardeşini Taehyung'tan kıskanıyor olabilirdi.

"Teşekkürler hyung," diyerek kocaman gülümsedi Taehyung. "Eve gitmiyorum, Jungkook ile buluşacağım."

×××

Boş bir bölüm oldu ama uykulu uykulu ancak bu kadar yazabildim (个_个)

Umarım iyi gidiyordur, nasıl gittiğini bile algılayamıyorum skmfmwnd

Her neyse, herkese iyi geceler, mutlu rüyalar 💞

and july ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin