12 ☆ Artık bu bir şah-mat

2.6K 241 75
                                    

Medya; Cecilia Krull - My Life Is Going On

12 - Artık bu bir şah-mat

Bazı insanlar, düşünmeden hareket eder. Bir olayın sonunun nerede biteceği, nasıl biteceği onların umrunda olmaz. Ve bu tür kişiler kendilerini o kadar güçlü zannederler ki, hayatlarını bir satranç oyununa çevirirler. Kendilerini şah, diğerlerini ise piyon yaparlar. Eğer şaha biraz daha yakınsanız, vezirseniz veya kaleyseniz kendizi daha değerli hissedebilirsiniz. Ama kazanmak için oynanan bu oyunda, hiçbir şeyin önemi yoktur.

Hayatlarını bir strateji oyunuymuş gibi yönlendiren bu insanlar her zaman, kaybedebileceklerini unuturlardı. Şah-mat olasılığını görmezden gelirlerdi.

Jisoo için, hayatı bundan farklı değildi. Arkadaşları, onları sevse bile, Jisoo'yu mutlu etmek için var gibilerdi. Kullanılmak, bir noktaya kadar çoğu insan tarafından önemli sayılmazdı aslında. Çünkü bir noktaya kadar, çoğu insan kullanıldığını fark edemezdi.

"Jennie'nin dün geceden beri kayıp olduğunu mu söylüyorsunuz?" dedi Rose şaşkınlıkla. Jisoo sadece kafasını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı.

Hala Han Nehri'nin kıyısındaki o banktaydılar. Yoongi, Jimin ve Jisoo bankta oturuyorlardı. Diğerleri ise ayaktaydı. Taehyung hala neden orada olduğunu bilemiyorduysa da Jisoo onun gitmesine izin vermiyordu. Anlayacağınız, ortam oldukça garip bir atmosferle kaplanmıştı.

"Polisi arayalım." dedi Rose. Jimin ve Yoongi anında gözlerini genç kıza çevirmişlerdi. Jisoo ise ayağa fırlamıştı.

"Kesinlikle olmaz. Eğer polis öğrenirse işler karışır. O kadar büyütelecek bir mesele değil sonuç olarak. Biz halledebiliriz bunu."

"Neyi halledeceksin Jisoo?" dedi Lisa sonunda dayanamayarak. Gerçekten sinirlenmişti. "Telefonu kapalı. Dün geceden beri gören olmamış. Dahası, ailesine de kaybolduğuna dair haber vermemişsiniz."

"Ne?" diyerek Jisoo'ya ve Yoongi'ye baktı Rose. "Ailesine nasıl haber vermezsiniz?"

"Beni geren konuşmalar yapmayı keser misiniz artık?" dedi Jisoo. "Bugün içinde onu bulacağımıza eminim."

"Sadece iki saat." dedi Rose kaşlarını çatarak. "Sana sadece iki saat veriyorum Jisoo. Eğer iki saat içerisinde Jennie'yi bulamazsan hem polise giderim hem de ailesine haber veririm."

Jisoo'nun şaşkın bakışları arasında Lisa'nın elinden tutup çekiştirerek onların olduğu ortamdan uzağa yürümeye başlamışlardı. Rose da Lisa da sinirliydi çünkü Jisoo kesinlikle mantıklı düşünmüyordu.

Yoongi ise gerçekten panik halindeydi. Belli edemiyordu ama galiba ilk defa hayatında bu kadar endişe ediyordu. Kendisi yüzünden Jennie'ye bir şey olursa asla toparlanamazdı. Bunu kaldıramazdı.

Jimin, Jisoo ve Yoongi'nin bir şey demesine fırsat bırakmadan ayağa kalktı. Rose ve Lisa'ya yetişmek için adımlarını hızlandırdı. Dudaklarında minik bir gülücük vardı çünkü ilk defa Jisoo ne derse kabul eden, sorgulamadan yapan Rose'u ona karşı çıkarken dahası tehdit ederken görmüştü.

"Hey," dedi yanlarına ulaştığında. "Sizi evinize bırakmamı ister misiniz?"

"İstemeyiz," diyerek ters ters Jimin'e baktı Rose. Lisa'yı kolundan tutup çekiştirmeye devam ediyordu.

"Aslında, Rose.. Burası evimize çok uzak. Bıraksa iyi olur-"

"Hayır dedim Lisa."

Rose adımlarını hızlandırdığında Jimin de ona ayak uydurmuş ve kolundan sertçe tutarak durdurmuştu. "Rose, kötü bir şey söylemedim. Sadece eve bırakmak istiyorum. Birazdan hava kararacak eve gitmeniz bir saat sürecek."

Lisa'nın yavru köpek bakışları da göze alındığında Rose bu teklifi kabul etmek zorunda kalmıştı. Jimin önden ilerleyerek kırmızı arabasının ön kapısını Rose için açtı. Rose ise göz devirerek arabaya binmiş, Lisa da hızla arka koltuğa yerleşmişti. Otobüse binmek zorunda olmadığı için çok mutluydu.

Birkaç dakika sonra, Jimin sessizlikten sıkılıp Through the Night şarkısını açmıştı.

"Değiştir şunu," dedi Rose gözlerini camdan bir saniye bile ayırmıyordu. Jimin'e bakmak istemiyordu.

"Neden ki?" dedi Jimin. "Bunun en sevdiğin şarkı olduğunu sanıyordum."

"Artık değil," diye cevapladı onu Rose.

Artık değildi. Artık, sevmiyordu.

***

"Vay be," dedi Jungkook. "Şu işe bak sen. Demek Jennie kayıpmış."

Taehyung onu onayladı. Jin hyungu ve Jungkookla beraber evdeydiler. Vakit kaybetmeden onlara tüm olayı anlatmıştı. Jungkook bunun basit bir kavgadan kaynaklanmadığı kanısındaydı. Çok daha önemli bir şey olmuş olmalıydı. Jin ise arkadaşlarının iyiliği için kimseyi dinlemeyip, polise gitmenin en uygunu olduğunu düşünüyordu.

"Taehyung," dedi Jin kafasını iki yana sallayarak. "Arkadaşların gerçekten çok garip."

Taehyung omuz silkti. "Neyse ki arkadaşım değiller."

"Ben artık gideyim," diyerek oturduğu koltuktan kalktı Jungkook. "Abim eminim iyi durumda değildir."

"Endişelendiğini sanmam." dedi Jin. "Anlattıklarınıza göre fazla kalpsiz olmalı."

"Hayır," Taehyung'un dudakları hafifçe kıvrılmıştı. "Onu hiç böyle görmemiştim."

***

"Uzun bir gündü." dedi Lisa eve girdiklerinde. Kollarını iki yana açmış ve gerinmişti.

"Öyleydi. Jisoo sinirlerimi bozuyor."

"Boşversene, değmez bile."

Lisa koltuğa yayılarak kumandayı eline aldı ve kanallarda gezinmeye başladı. Rose ise yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitmişti.

Tam o sırada, kapının zili sanki alacaklı gelmiş gibi şiddetle çalınmıştı. Rose aniden hissettiği panikle mutfaktan çıkarken Lisa da ayağa fırlamıştı. İkisi beraber koşar adım kapıya varmışlardı. Rose kapının kolunu tutarak kendisine çevirdi.

"Jennie?"

×××××

Olleyyy Jennie is come back.

Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin ❤❤

and july ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin