28 ☆ Sen zaten biliyordun

1.8K 174 29
                                    

Medya; TXT - Crown

28 - Sen zaten biliyordun.

Güneş'in parıl parıl parladığı, rüzgarınsa insanların yüzünü okşadığı bir sabahın aksine; gece yarısından beri yağmur yağıyordu ve tüm gökyüzü kara bulutlarla kaplıydı. Taehyung, sabahın köründe Jisoo tarafından gönderilen bir mesajla uyanmış; saat dokuzu gösterirken kendini Han Nehri'nin kıyısında bulmuştu. Burası onların mekanı olmuştu, inkar edemezdi. Ama bu sabah burada bulunmak pek de iyi bir fikir gibi görünmüyordu çünkü hava buz gibiydi.

Taehyung, montunun içine saklanmış vaziyette bankta oturarak Jisoo'yu bekledi. Çok geçmeden kendisine yaklaşan Jisoo'yu gördüğündeyse ayağa fırladı. Jisoo gelir gelmez konuştu. "Hadi şuradaki kafeye gidelim."

Beş dakikadır bekliyor olduğu halde çoktan üşümüştü. Jisoo'nun da kabul edeceğini umdu ama genç kız Taehyung'un tahminlerinin aksine onu durdurmuştu. "Taehyung burada konuşmak istiyorum."

"Ama hava çok-"

"Lütfen, beni kırma."

Taehyung, Jisoo'nun ilk kez gördüğü fazla ciddi görüntüsüyle şaşırmıştı. O yüzden sesini çıkarmayıp tekrar banka oturdu. Jisoo da hemen yanına oturduğunda, Taehyung dikkatini tamamen Jisoo'ya vermişti. "Ne konuşmak istiyorsun?"

Genç kız derin bir nefes aldı. Nasıl başlaması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. "Taehyung sana her şeyi baştan anlatacağım ama ben bitirine kadar sözümü hiç kesme olur mu?" Genç adam kafasını aşağı yukarı salladı. Jisoo bundan cesaret almış gibiydi ama yine de gözlerini yere dikerek anlatmaya başladı. Kendisini, hoşlandığı çocuğun yüzüne bakacak kadar iyi hissedemiyordu. "Yoongi ve Jennie sevgiliyken sen Jennie'ye çarpmıştın. Jennie aslında böyle şeyleri önemsemez hatta Yoongi'ye kendi isteğiyle söylemedi bile. Yoongi, zaten başından beri senden hoşlanmıyordu. Jungkook ile arkadaş olman bir nedendi ama asıl neden bu da değildi. Senden hoşlanmıyordu çünkü kendinde değiştirmeyi istediği çok şey vardı. O senin gibi biri olmak istiyordu ve bu yüzden seni sevmiyordu. Bense o zamanlar garip bir ruh halindeydim. Kızlara kaba davranıyordum. Sanki ben olmazsam onlar hiçbir şey yapamaz gibi geliyordu. Benimle ilgisi olmayan konularda bile araya girdim. Örneğin Rose ve Jennie tartışırken onlara yardım etmek yerine onların durumunu daha da kötü bir hale soktum. Çünkü aslında birbirleri ile yakın olmalarını istemiyordum. Onları biraz dolduruşa getirdim özellikle Jennie'yi. Sonundaysa, ikisi tartıştı ve ben sessiz kaldım. Sonra zaten aramız tam olarak düzelmemişti ve Yoongi benden bir şey istedi. Yoongi'ye çok değer veriyordum. Ne derse yapmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Eğer yapmazsam Yoongi beni sevmezdi, bana değer vermezdi ve artık arkadaşım olmazdı. Böyle düşünüyordum. Benden istediği şeyi yaptım ama bu bana çok şey kaybettirdi. Kendimi kaybettim fakat bir yandan da gerçekte kim olduğumu anladım. Kızlarla aramız tamamen bozuldu bu olaydan sonra. Ben.. Şimdi düşününce çok utanıyorum ve pişmanım. Ama dedim ya kendimde değildim ve şimdiki ben olsa böyle bir şeyi asla kabul etmezdi." Jisoo korkarak da olsa Taehyung'un yüzüne baktı. "Yoongi benden sana yaklaşmamı ve seni kendime aşık etmemi istedi."

Jisoo Taehyung'un vereceği tepkiyi endişeyle bekliyordu ama genç adamın suratı ifadesizdi. Şaşırmamıştı. Jisoo hafifçe irkildi. "Sen zaten biliyordun." dedi. "Ne zamandan beri?"

***

"Rose," Jimin derin bir nefes alarak her zaman geldikleri kafedeki bir masaya oturmuş genç kıza baktı. Rose ile konuşmak için onu kafeye çağırmıştı. Aslında diyeceği, diyebileceği, pek bir şey yoktu. Yalnızca, anlayamadığı bir nedenden dolayı morali çok bozuktu. Morali bozukken ona iyi gelebilecek tek kişinin Rose olduğunu biliyordu.

Rose kafasını telefonundan kaldırarak telefonunu kilitleyip masaya bıraktı ve Jimin'e baktı. Jimin karşısındaki sandalyeyi çekip oturduğunda da sessiz kalmıştı. Orada çalışan garson kız gelip siparişlerini aldı ve geri gitti. Ama Jimin ve Rose sipariş vermek haricinde on dakikadır tek kelime bile etmemişlerdi.

"Beni neden çağırdın?" dedi Rose sonunda bir şey söylemesi gerektiğini düşündüğünde.

"Belli bir sebebi yok," diyerek omuz silkti genç adam. "Sadece dertleşmek istedim. Anlatabileceğim senden başka kimse yok."

Rose, senin derdini umursamıyorum dedikten hemen sonra masadan kalkıp, kafeden çıkıp gitmek istiyordu. Ama yapamazdı. Çok iyi bir insan olduğundan ya da Jimin'in aksine bir vicdana sahip olduğundan değildi. Yalnızca onun için endişleniyordu. Çocuğun ailevi sorunları büyüktü ve Rose konunun bununla ilgili olduğunu bilirken boşveremezdi.

"Annem beni arayıp duruyor." dedi Jimin iç çekerek. "Sürekli arıyor yine. Aramamasını söylüyorum. Numarasını da engelledim ama bu sefer başka bir numarayla aramaya ve mesajlar atmaya başladı. Benimle görüşmek istediğini söylüyor ama ben onunla görüşmeyi istemiyorum."

Rose derin bir nefes aldı. Jimin ile sevgili oldukları dönemde de annesi birkaç defa Jimin'e ulaşmaya çalışmıştı ve her defasında Jimin daha da sinirlenerek annesini reddetmişti. Rose, daha önce yapamadığı bir şeyi yapması gerektiğini hissediyordu. "Bence onunla görüşmelisin. Annen ve babanın arasındaki her neyse senin suçun değil ve annene kızgın olduğunu biliyorum ama en azından onu bir kere dinlemeli ve sen de içinden geçenleri ona söylemelisin. Böylece, birçok şeyin düzeleceğine eminim."

×××

Bölüm çoook ama çok geç geldiği için üzgünüm. Sadece son bir ayda garip şeyler yaşıyorum. Bu yüzden bölüm yazamadım. Aslında, bütün kitaplarımı sadece tek bir kişi için yazıyordum ama o artık yok. Bu çok garip hissettiriyor. Bundan daha garip olansa konuşmuyor olmamızın sebebi; o, ben ya da yalnızca birkaç olay değil. Daha farklı bir durum olduğunu görebiliyorum ama elimden bir şey gelmiyor çünkü bu benim engel olabileceğim bir şey değil.

Her neyse, Pied Piper okuyorsanız zaten biliyorsunuzdur fakat iki hafta sonra bölümler daha düzenli bir hale gelecek! Sizleri seviyorum, şimdiden iyi geceler~

and july ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin