11 ☆ Sevgi dolu resimler

2.6K 229 120
                                    

Medya; Alan Walker - Faded

11- Sevgi dolu resimler

Jisoo, Taehyung'a apar topar olanları açıklamış ve kendisiyle gelmesi için onu zorlukla ikna etmişti. Taehyung, Jin hyungunun arabasını da alarak Jisoo'ya katıldığında, Yoongi'nin onları beklediği yere doğru yola çıkmışlardı. Yoongi, Han Nehri'nin kenarındaki bir kafenin konumunu Jisoo'ya göndermişti. Ama Jisoo, Yoongi'nin kafenin içinde değil de dışardaki banklardan birinde oturuyor olduğunu tahmin etmişti.

Han Nehri'ne gelene dek hiç konuşmadılar. Taehyung, zaten konuşacak bir şey bulamıyordu ve Jisoo'nun da şu an için düşündüğü tek şey en yakın dostuydu. Taehyung arabayı kenara park ettiklerinde hızlıca arabadan indiler ve Yoongi'yi banklardan birinde dağılmış saçları, uyumadığını belli eden gözaltlarıyla; sıkıntılı bir halde bulmuşlardı. Yoongi telefondan gözünü bir an olsun ayırmıyor, beş dakikada bir Jennie'yi arıyor ve gelebilecek her mesaj ya da arama için umutlanıyordu.

"Yoongi," dedi Jisoo endişeyle. "İyi misin?"

Yoongi konuşmamış sadece kafasını iki yana sallayarak reddetmekle yetinmişti.

"Ne oldu?" diye devam etti Jisoo, Yoongi'nin yanına otururken. "Neden kavga ettiniz?"

"Sadece.." dedi Yoongi, kelimeleri zihninde toparlamaya çalışıyordu. "Beni partide bir kızla konuşurken gördü. Kıskanmış olmalı."

Jisoo dudaklarını büzerek kafasını sallamıştı. Jisoo, nedensizce Yoongi'ye o kadar güveniyordu ki; hiçbir mantık hatası aramadan sözlerine inanıyordu. Fakat, Taehyung öyle değildi.

"Sadece yanlış anlaşılan bir kıskanma olayı yüzünden, Jennie ortadan kayboldu, öyle mi?" dedi Taehyung kollarını önünde kavuşturup, tek kaşını kaldırırken.

Yoongi sinirle soludu. "Senin ne işin var burada?"

"Yoongi," diyerek araya girdi Jisoo. Önemli bir konu mevzu bahis olsa da, bu işi batıramazdı. "Ona bulaşma."

Yoongi iç çekerek gözlerini devirme isteğini zor bastırdı. Taehyung ise gerçekten orada bulunmasının anlamsız olduğunu düşünüyordu.

"Ben," dedi Jisoo. "Bir yolunu bulacağım. Jennie'yi bulacağız."

***

"Lisa," diyerek masada yalnız başına oturan genç kızın yanına yerleşti Jungkook. Lisa kafasını telefonundan kaldırmış ve Jungkook'u gördüğüne şaşırmıştı. "Biraz konuşalım mı?"

"Eğer, Jisoo ve Taehyung ile ilgili bir konu açacaksan-"

"Hayır, hayır." dedi Jungkook omuz silkerek. "Ben sadece öylesine konuşmak istedim."

"Evet, öyle yapalım." diyerek kafasını aşağı yukarı salladı Lisa. "Bu konuyu kapatalım. Sana dediklerimi de unut, olur mu?"

"Tamam," dedi hemen Jungkook. Unutamayacağını çok iyi biliyordu ama genç kızı rahatlatabilirdi. "Ee, ne konuşsak?"

Lisa da elindeki telefonu masaya bırakmış ve konuşabilecek bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Doğrusu, ikisinin de aklına hiçbir şey gelmiyordu. Birbirlerini pek iyi tanımıyorlardı ve zaten birbirlerinden biraz utanıyorlardı.

"Nisan'ın sonunda Iron Man'in olduğu bir film gelecek." dedi Jungkook büyük bir heyecanla. "Filme beraber gidelim mi?" Aslında bu filme gitmek için Taehyung ile sözleşmişlerdi ama o an bunu pek önemsemedi.

"Olur." dedi Lisa. O da heyecanlanmıştı çünkü filmin karakterlerinden biri olan Kaptan Amerika'yı çok seviyordu. "Süper kahramanları sevdiğini bilmiyordum."

"Ben de senin sevdiğini bilmiyordum."

İkisi de aynı anda hafifçe güldüğünde en azından bir ortak nokta keşfetmenin iyi geldiğini düşünmüşlerdi. Lisa bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamıştı ki; telefonuna bir bildirim geldi. Gözleri istemsizce telefona kayınca, gelen mesajın Jisoo'dan olması onu şaşırtmış, iki saniye içinde de mesajı okurken bulmuştu kendini.

'Acilen buluşmamız gerek. Jennie kayıp.'

***

Rose durakta oturmuş elindeki deftere çizim yaparken, saçma şeyleri getiriyordu aklına istemsizce. Asla geçmeyen bir duyguydu bu. Evet, diyordun. Şimdi unuttum, artık geçti. Fakat, aslında unutmamış oluyordun ve gördüğün en küçük şey bile seni darmaduman ediyordu. Aslında gerçekte unutmuş olsan dahi; bazı yaralar kabuk bağladığında bile ara sıra kanıyordu.

Rose'un en çok hayret ettiği şey Jimin'in acımasızlığı olmuştu aslında. Jimin, Rose'un karşısına geçmiş ve basitçe onunla oynadığını söylemişti. Bir şey hissetmediğini, sadece eğlendiğini ve Rose'un da bunu abartmaması gerektiğini dile getirmişti. İnsanlar neden böyle, diye düşündü istemsizce. Sana sonsuz sevgisini veren birini sevmek bu kadar zor muydu gerçekten?

Derin bir nefes alıp temiz havayı içine çekti. Daha fazla düşünmemesi gerekiyordu. Düşünmek ona sadece zarar veriyordu. Gözlerini çizim defterine çevirdiğinde fark etmeden Jimin'i çizdiğini görmesi, onda bir şok dalgası daha yaratmıştı. Defteri hızlıca kapatıp çantasına koydu. Çizim yapmak için defteri ne zaman eline alsa, bir anda Jimin'i çizerken buluyordu kendini. Defterin bir iki sayfası hariç tüm sayfalar Jiminle doluydu.

"Rose,"

Rose, kendi isminin seslenilmesiyle başını sesin geldiği yöne çevirdi ve ikinci şok dalgasını o an yaşadı. Çünkü karşısında Park Jimin duruyordu.

"Ne işin var senin burada?" dedi istemsizce.

Jimin omuz silkti ve Rose'un yanına oturdu. "Otobüse binmek için durağa geldim. Başka neden gelinir ki zaten?"

Rose histerik bir şekilde güldü. "Sen otobüse binmezsin."

"Doğru," diyerek kafasını yana yatırararak genç kızı süzdü Jimin. Dudaklarının kenarı kıvrılmıştı. "Jisoo seninle konuşmak istiyor. Seni getirmem için beni gönderdi."

Rose derin bir nefes aldı ve tırnaklarını avuç içlerine geçirdi. Bilerek yapıyor, diye düşündü. Jisoo bunu bilerek yapıyordu. Aramak varken, mesaj atmak varken ya da başka birini göndermek varken bilerek Jimin'i yolluyor ve Rose'u en zayıf yerinden vuruyordu.

"Hiçbir yere gelmiyorum ben." diyerek ayağa kalktı Rose. Buna daha fazla katlanamazdı. "Jisoo'nun benimle konuşmak istemesi umrumda bile değil."

"Konu da Jisoo değil zaten." dedi Jimin tıpkı Rose gibi ayağa kalkarak. Genç kızın tam önünde durmuş ve yürümesini engellemişti. "Sana ihtiyacı olan kişi Jennie."

Rose anlayamayarak kaşlarını çattı. İyi bir şey olmadığı kesindi. Bu yüzden belki de son defa Park Jimin'in arabasına bindi. Yol boyunca arabada tek bir çıt bile çıkmamıştı. Hiçbir sorun yoktu, her şey çok normaldi.

Tabii, Han Nehri'ne geldiklerinde, arabadan inerken, Rose'un çantasındaki resim defteri Jimin'in arabasına düşmüş olmasaydı.

××××

Hikayeyi özlediğinizi biliyorum. Bu zamana dek bölüm atamadığım için en içten özürlerimi yolluyorum size❤

 Bu zamana dek bölüm atamadığım için en içten özürlerimi yolluyorum size❤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
and july ❅ vsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin