Sonunda okulum başlamasıyla sevdiğim ortamın içine girmek beni gerçekten çok mutlu etmişti. Okulumu hep sevmiştim. Belki de bunun nedeni şu zamana kadar insanlarla hep iyi anlaşmam olmuştu. Şeytanlar bana bulaşmamış ve bütün meleklerle iyi geçinmiştim.
Hoş bu melek şeytan olayını hiç sevmiyordum. İnsan içinde kötülükle doğdu diye ona şeytan denmesi bence çok ayrımcı bir şeydi. Herkes nasılsa öyle yaşamalıydı. Hem ayrıca bütün melekler de iyi değildi. İçlerindeki iyilik tarafı daha çok bassa da kötü olan çok melek vardı. Buna insanın kendisi karar veriyordu sonuçta.
Derslerim her zamanki gibi eğlenceli geçiyordu. Şeytanların çoğu dersi dinlemiyor biz melekler de hep en öne oturup düzgünce derse katılıyorduk. Tabi okulun ilk günü dedikodusu olmadan da olmuyordu.
Dediklerine göre son sınıfta bir şeytan okula transfer olmuştu. Bu yaptığı gerçekten çok ilginçti. Son sınıfta okul değiştirmek çok zor bir şeydi çünkü. Ama her nasılsa yapmıştı ve herkes onunla tanışmak için can atıyordu.
Bazılarının dediğine göre uzun boyluydu ve yapılıydı. Bu da kız şeytanları daha da heyecanlandırmıştı. Duyduğuma göre bizim sınıfa kayıt olmuştu. Bununla birlikte biz üçüncü dersteyken rehber öğretmenle birlikte bir çocuk içeri girdi.
Gerçekten de çok uzundu ve yapılıydı. Saçları hafif kıvırcıktı ve kulakları çok ilginçti. Ama gözleriyse, sanki tamamen karanlıktı.
Simsiyahtı ve korkunç bakıyordu.İçeri girip tahtanın önünde durdu ve kendisini tanıttı.
"Ben Park Chanyeol." İsmini söyledikten sonra gözlerimiz buluştu. Bilerek mi yapmıştı yoksa öylesine mi olmuştu anlamamıştım ama sanki bana baktığında gözlerinde ani bir değişim görmüştüm. Bu korkunç bir his bırakmıştı arkasında.
Arkaya geçip boş bir sıraya oturduğunda ona dönüp baktım. O da bana bakıyordu ve gözlerini hiç çekmiyordu. Bu beni daha da korkutmuştu. Bu nedenle önüme dönüp onu düşünmemeye çalıştım.
Öğle teneffüsünde bizimkiler öğretmenin yanına çağırıldığından kendi başıma kalakalmıştım. Genelde hep yaptığım gibi bahçedeki ağacın dibine çökmüş o çok sevdiğim hikayeyi okumaya başlamıştım. Beni gerçekten çok mutlu ediyordu. Aşkın imkansızlığından hep şüphe etmiştim. Aşk herkes için var olabilirdi. En azından ben buna inanıyordum.
Bir süre orada bekledikten sonra çantamın içinden defterimi çıkarmak istedim ama defterimin olmadığını fark ettim. Tabi ya sınıfta unutmuştum. Bundan sonra masanın altına bir şey koymayacaktım çünkü bu bilmem kaçıncı unutuşum olmuştu.
Sınıfa gittiğimde kimse yoktu. Öğlen teneffüsü olduğundan herkes yemekteydi ve bir sonraki ders de aşağı katta olacaktı. Hemen sırama gidip defteri elime aldığımda içime bir korku düşmüştü.
Etraf biranda soğumaya başlamıştı ve titriyordum. Daha sonra ise bütün perdeler bir anda kendilinden çekilmişti. Şimdi etraf tamamen karanlıktı.
Ensemde bir nefes hissetmemle geri dönmem bir olmuştu. Bir çift el boğazıma yapışmıştı ve beni duvarla birleştirmişti. Boğuluyordum, nefes alamıyordum. Boğazımdaki elleri itmeye çalışsam da çok güçlüydü. Sonra aklıma çakmağım gelmişti. Biz melekler küçücük bir ışıkla bile gücümüzü kullanabilirdik. Ama çakmağım cebimde değildi.
"Ne oldu küçük melek? Çakmağını bulamıyor musun?" Sesi çok derinden geliyordu. "Bunca zaman sana neden hiçbir şeytanın bulaşmadığına inanamıyorum. Hiç de güçlü biri değilsin."
O anda kalıma gelen ilk hareketle karşımdaki şeytana bir tekme attım ve elimle duvara yakın olan perdeyi havalandırmayı denedim.
Tam başarılı olduğum esnada bir anda beyaz bir ışık sağ bileğimin iç kısmındaki doğum lekemden çıkmıştı. Ne olduğunu anlayamayan şeytan bir anda geri çekilmiş suratını gizlemişti.
"Bu melek ışığı değil! Lanet olsun o yara izine nasıl sahipsin?" demiş ve bir anda yok olmuştu.
Ellerimle boğazımı tutmuş zar zor nefes alıyordum. Ayrıca o şeytanın ne dediğine dair en ufak bir bilgim bile yoktu.
Melek ışığı değil derken ne demek istemişti?
Ayrıca doğum lekem nasıl öyle bir şey yapabilmişti?
Aklımdaki bir sürü soru ile kendime gelip eşyalarımı toparlamış ardından da bizimkileri bulmuştum. Tabi bizimkiler hemen bir şey olduğunu anlamıştı. "Baekhyun! Aman tanrım! Boğazına ne oldu?" Chen hemen boğazıma dokunmuş neler olduğuna bakıyordu.
Tamamen iz kalacağı aklımdan çıkmıştı. "Bir şey olmadı bir yere vurdum."
"Tabi canım. O nedenle parmak izi şeklinde morluklar var değil mi?"
Kendime not iğrenç bir yalancıyım.
Başımdan geçeni onlara anlattığımda hepsi şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Bu bileğimdeki doğum lekemden öyle bir ışık çıktı ve şeytan bunun melek ışığı olmadığını söyledi. Bu konuda bir fikriniz var mı?"
Önce hepsi bir süre düşündü. Daha sonra ise Jongin konuşmaya başladı. "Emin değilim Baekhyun ama eski bir inanışa göre şeytanlar gözüne kestirdikleri meleklere doğduklarında bir işaret bırakırmış. Bu işaret o kişinin hayatı boyunca kendilerinden başka şeytanlardan zarar görmesini engelleyici bir aura saçarmış. Ama bildiğim kadarıyla da bu işarete sahip meleklerin sonu hep ölüm olmuş."
Birden kahkahalar atmaya başlamıştım. "Saçmalama Jongin. Benim ne özelliğim var da öyle bir şey olsun."
"Jongin saçmalamıyor Baekhyun." Konuşan Kyungsoo'ydu.
"Bunu ben de duydum ama gerçekten öyle olup olmadığını sadece o işaretin sahibi şeytanlar söyleyebilir."
Tamam şimdi korkmaya başlamıştım.
Öyle bir şey olamazdı değil mi? Sonuçta normal bir melektim ben. Karanlıkta gizlenen insanların sürekli takip ettiği bir melektim...\(//∇//)\
Helal olsun ikinci bölümden olaya dalmışım. Neyse umarım kurguyu beğenirsiniz ve bazen mantık hatalarım da olabilir tabi. İlk defa doğaüstü bir şey yazıyorum 😂
Okuduğunuz için teşekkür ederiim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fanfiction[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."