7

844 88 24
                                    

Yavaş yavaş kendime gelip gözlerimi açtığımda hala Chanyeol'un kucağında olduğumu fark etmiştim. Gözlerim ışığa alıştığında etrafıma baktım.  Çatı katındaydık ve hava serinlemeye başlamıştı. Kaç saattir veya dakikadır orada olduğumuzu bilmiyordum. Kafamı hafif kaldırdığımda Chanyeol'un gözlerini kapatmış, hafif mırıltıyla uyuduğunu gördüm.

Uyuyuşu çok güzeldi. Birkaç tutam saçı alnına düşmüştü ve çok tatlı duruyordu. Yavaşça sağ elimi kaldırdım ve alnını saçlardan kurtardım. Ama o esnada Chanyeol birden gözlerini açmış ve eliyle bileğimden tutmuştu.

Evet buna ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Sadece gözlerine bakıyordum. Soğuk gözlerine. Ama o soğukluk yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Elinin olduğu yerdeki doğum lekem birden acımaya başlamıştı. Küçük bir çığlık atıp elimi geri çektiğimde o da paniklemişti.

"Baekhyun! Ne oldu!" Kafamı bilmiyorum anlamında salladıktan sonra diğer elimle bileğimi tutmaya başladım.

"İyileşmiş olması gerekiyordu!" diyebilmiştim. O da bunun tuhaf olduğunu düşünüyormuşçasına bakıyordu. "Özür dilerim." dedi daha sonra.

Kafamı ona döndürüp baktım. "Neden?" Gözlerime baktıktan sonra hafif bir tebessüm koymuştu suratına.

"Çünkü ben bir şeytanım."

Birkaç dakika sessizce kolumun geçmesini bekledik. Ondan sonra ise doğruldum ve Chanyeol'un kucağından kalktım. Ani kalkışım yüzünden ürpermiştim. Bedenim sıcaklığa alışmıştı ve şimdi rüzgarın soğukluğu ile titremiştim.

Chanyeol da kalktıktan sonra üstümüzü başımızı toparladık. "Saat kaç?" diye sorduğumda kolundaki saate baktı ve "Dört" dedi. Okul bitmişti ve muhtemelen arkadaşlarım meraktan ölmüştü. Hemen onların yanına gitmem gerekiyordu.

Chanyeol pek iyi görünmüyordu. Derisi solgun duruyordu ve nefes alışverişleri de bir tuhaftı. Belki bana öyle gelmişti.

Kapıya doğru ilerlediğimiz esnada Chanyeol birden dengesini kaybetti ve kapıya tutundu. Hemen onun yanına gittim ve kolunu omzuma atıp ona destek oldum.

"Ne oldu birden?"

"Kaç saattir bir meleğin yanındayım. Normal." dedi. Bu tabi kafamda soru işaretleri bırakmıştı ama bunu sonra sormaya karar verdim. Muhtemelen meleklerin güçlerinden kaynaklanıyordu.

Sonunda sınıfa adım attığım gibi Chen'in üzerime atlaması bir olmuştu. "Salaksın Baekhyun! Nerelerdeydin? Öldük meraktan!"

Titreyerek sormuş ardından geri çekilmişti. Onlara sahip olduğum için gerçekten mutluydum. Her zaman yanımdaydılar ve hep benim için endişelenirlerdi.

"Merak etmeyin bir şey olmadı. Eve gidelim her şeyi anlatacağım. Tamam mı?"

Peki anlamında kafalarını salladıklarında hepimiz eşyalarımızı toparladık ve sınıfın çıkışına yöneldik. Tam o anda içeri giren Chanyeol ile Minseok sinirli bir şekilde kolunu duvara koymuş ve geçmesini engellemişti.

"Ders boyunca neredeydin Chanyeol? Eğer Baekhyun'a bir şey yaptıysan seni mahvederim!"

Muhtemelen içimizdeki en güçlü kişi Minseok'du. Her zaman melek ışığı bizden daha güçlü çıkardı. Ayrıca dövüş sanatları da biliyordu. Şeytanlardan pek korktuğu da söylenemezdi.

"Ne saçmalıyorsun küçük melek." Sesi çok yorgun çıkmıştı. Ben sınıfa giderken tuvalete gideceğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı.

"Minseok sakin ol. O bir şey yapmadı aksine beni kurtardı. Her şeyi açıklayacağım ama önce eve gidelim olur mu?"

Minseok ve diğerleri şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Eve gittiğimizde beni iyi sorgulayacaklardı. Bu kesindi.

Heaven ☆ ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin