Öğlen arası uzun ve sıkıcı geçen derslerin ardından sonunda gelmişti. Hızlıca sınıftan çıkıp arka bahçeye gittim. Buraya genelede öğlen arası kimse gelmezdi ve bu nedenle bayağı sakin olurdu.
Erken geldiğim için bir süre beklemek zorunda kalmıştım ama sonra uzun bir gölgenin yaklaştığını gördüm. Seçilebilir duruma geldiğinde ise onun Chanyeol olduğunu anladım.
Karşıma gelince durmuş, ellerini saçlarının arasına atıp esnemişti. Muhtemelen ders boyunca uyumuştu. Ders esnasında pek dikkatimi çekmemişti. Şimdi karşımdaki uzuna dikkatili baktığımda onda anlamadığım şeyler olduğunu görmüştüm.
Tip olarak çok tatlıydı. Kıvırcık ve siyaha yakın kahverengi saçları vardı ve gözleri karamel rengindeydi. Yapılıydı ama inceydi. Ama sanki bir şeyler gizleyen bir aura salıyordu. Ve güzeldi. Ama bu kadınlara denilen güzel gibi değildi. Gerçekten güzel görünüyordu. Bir bakıma sanki gölgelerin içinden çıkamadan sırlarla boğuluyormuş gibiydi. Genelde bunu şeytanlardan hissederdiniz ama onunki bana farklı gelmişti.
En sonunda bana tip tip bakmaya başladığında artık konuşmam gerektiğini fark etmiştim. "Merhaba Chanyeol. Öncelikle kusura bakma öğlen aranı senden alıyorum ama sormam gereken şeyler çok önemli ve kime soracağımı da bilemedim." Gözlerimin içine bakmıştı anlık olarak. Bu hareketi bile titreme sebep olmuştu.
Karanlıktı. Çok karanlık. Kafasını çevirdiğinde "Önemli değil. Devam et." dediğinde kendime gelip devam ettim.
"Nereden başlamam gerektiğini tam bilmiyorum ama öncelikle muhtemelen şunu sormalıyım. Melek ışığının ne olduğunu biliyor musun?" Bana tekrar bakmıştı.
"Tabiki de biliyorum. Bütün şeytanlar biliyor. Siz meleklerden korkma sebebimiz o ışık. Emin sen de biliyorsundur ama düzgün kullanılırsa bize zarar verebilirsiniz. Ama başka bildiğim bir şey de herkes de güçlü hali bulunmuyor. Her melek içinden çıkan ışıkla kendini koruyabilir ama melek ışığı herkeste çıkan bir şey değil." dedikleri doğruydu.
Melek ışığı çok nadiren çıkan bir şeydi. Her melekte çıkmazdı. Meleklerin çıkardığı ışığa da melek ışığı denirdi ama ciddi bir şey değildi onlar. Gerçek melek ışığı şeytanların tüylerini ürpertirdi.
"Peki meleklerden çıkan ışığın melek ışığı olmamaması mümkün müdür?" Bu sefer şaşkın bir şekilde bakıyordu.
"Bunu nereden biliyorsun?" Sesi sinirli çıkmıştı.
"Bir arkadaşımın başına geldi. Karşısındaki şeytan ona öyle demiş. Kendini korumak için bir ışık çıkarmış ama şeytan ona bu melek ışığı değil demiş. Bu nedenle ikimizin de fikri olmayınca birine danışmamız gerekti."
Bana şüpheyle bakmaya başlamıştı şimdi de."Ve siz de bir şeytana mı bunu sormaya karar verdiniz. Üstelik daha bir gündür tanıdığın birine. Sence de şeytanları hafife almıyor musun küçük melek?" Karşımdaki bir şeytandı ve bunun çok net bir şekilde farkındaydım.
"Hafife almıyorum. Emin ol hiçbir şeytanı hafife almam. Ama senin farklı olduğunu hissediyorum. Bir meleği kurtaracak kadar içinde iyilik var."
"Canım sıkıldığından yaptığım bir hareketten mi bunu çıkarıyorsun? Sana doğruyu anlatıp anlatmadığımı bile bilemezsin." Sinirlenmeye başlamıştım.
"Sen anlat da ona kendim karar vereyim olur mu?" Omuz silkip tekrar saçlarını karıştırdığında pes ettiğini anlamıştım.
"Peki küçük melek. Bu olayın yaşanma durumu genelde çok nadiren olur. Ama şöyle bir şey var yaşayan arkadaşın arkasını kollaması kendisi için iyi olur çünkü bunun fark edilmesi onu tehlikeye atar. Bu durum bir şeytanın ve ya aynı aileden gelen birden fazla şeytanın bir meleğe bıraktığı izdir.
Küçükken vücudunda bir iz bırakılır. Bunun sebebi ise şeytanların küçükken bu melekle ilgili onlara tehlike arz edecek bir şeyi keşfetmiş olmasıdır. Belli bir yaşa gelene kadar bu mühür şeytanları o melekten uzak tutar. Bir nevi bu melek bize ait demektir."
Bir süre durdu ve düşündü. "Bu mührü gören şeytanlardan korkulması gerekir. Çünkü mührü yapan aileye mensup veya direk kendisi olabilir. Onun dışında ise sadece ışığı gören şeytanlar direk meleği öldürmeye çalışabilir. Melek kendi ışığını yayar ama tehlike anında o mühürden çıkan ışık karma ışıktır." Anladığımı belli edercesine kafamı salladım.
"Peki biz melekler o mührü görebilir miyiz?"
"Hayır bütün melekler onu bir doğum lekesi olarak görür. Mühür olup olmadığını bilemez."
İşte ben o nedenle bunu başından beri doğum lekesi sanıyordum. Demek sebebi buydu. "Peki bu mühre sahip olan meleğin sonu ne olur?"
Karşımdaki bir şeytandı ve sırıtması tıpkı şeytanlar gibi korkunçtu. "Şeytanlara yem olur küçük melek."
Sınıfa geri döndüğümde kulağımda hala Chanyeol'un anlattıkları çınlıyordu. Eğer anlattıkları doğruysa başım dertteydi. Sırf bana bu mührü veren şeytanlarla değil, bunu gören şeytanla da başım dertte olacaktı. Ama en fazla kafamı kurcalayan kısım bu mührün verilme nedeniydi.
Dediğine göre şeytanları tehdit eden bir şeye sahip olmalıydım ama bunca zaman kendimi bile savunmama gerek kalmayacak kadar az güç kullanmıştım. Gücüm çok azdı. Melek bir medyum bile öyle demişti.
Bu işte bir tuhaflık vardı. İçimden bir ses onun her dediğinin doğru olduğunu düşünse de bana anlattıklarında bir eksik varmış gibi de hissediyordum. Anlamadığım bir şekilde Chanyeol'a güveniyordum. Ama bunun sonunda acı çekicek olan yine de ben olacaktım. Bir şekilde bir an önce bu duruma bir dur demeliydim ve bir çözüm yolu aramalıydım. Annemle artık kesin olarak konuşmam zorundaydım.
O öğlen Chanyeol karşısındaki minik melekle konuştuklarını düşünüyordu. İçindense sırıtıyordu. Anlattıkları doğruydu. Ama ne yazık ki en önemli birkaç ayrıntıyı atlamış olabilirdi tabiki. Mesela o mührü gördüğünü.
Asıl kafasını kurcalayan ise o ışığı gören şeytandı. Kim olduğunu öğrenmek zorundaydı. Tehlike arz ediyordu çünkü. Özellikle Baekhyun'un bu mühre sahip olduğunun öğrenilmesi başlarına gelebilecek en korkunç şeydi.
Baekhyun Chanyeol'u korkutuyordu. Ona yaklaşma stili Chanyeol'u germeye başlamıştı. Baekhyun nasıl ondan korkmuyordu? Buna anlam veremiyordu. Ama tabi bu durum işine gelmiyor da değildi. Evet Baekhyun ona her güvendiğinde Chanyeol için kolaylık sağlıyordu. Ona daha fazla yaklaşabiliyordu ve onun güvenini tam olarak kazandığında planları da devreye girebilecekti.
Chanyeol onun gölgelerdeki koruması olacaktı. Her ne kadar bir melek midesini bulandırsa da buna katlanmalıydı. Kısa bir süreydi. Daha sonra ise planları gerçekleşecekti.
O zamanı bekliyordu Chanyeol. Meleklere olan nefretini kusacağı zamanı bekliyordu. Pis bir sırıtış takındı suratına ve gölgelerde tekrar kayboldu.
(๑╹ω╹๑ )
Kötü çocuk Chanyeol hmmm. Of derslerden ve maket yapmaktan ölüyorum sanırsam. O nedenle bölümlerin geç gelmesinden dolayı özür dilerim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim (⌒▽⌒)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fanfiction[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."