Neler yapabileceğim konusunda tamamen bocalamış kalmıştım. Aklıma hiçbir çıkı yolu gelmiyordu ve bu beni çıldırtıyordu. O adamın gelmesinin ve beni tehdit etmesinin üstünden bir saat geçmişti ve benim zamanım kısaldığı açıkça belliydi. Ney yaparsam yapıyım içimdeki ışık duvarlara veya kapıya küçücük bir şekilde bile etki etmemişti.
Bu muhtemelen çevremdeki şeytanların fazlalığından ve onların yaydığı karanlıktan dolayıydı. Bir nevi kalkan görevi gördüğü için ışığımı bastırıyordu. Şeytanlar gibi ışınlanma gücümüz olmadığı için o seçeneği düşünememiştim bile. Sonuç olarak ne yapacağımı bilmeden stres içinde sonumu beklemeye başlamıştım. Tabiki de yerimde duramazdım. Durum bunu gösterse de umudumu kaybetmiyordum.
Bir kez daha ışığımı kullanarak duvarlarda veya kapıda bir değişim, herhangi bir şey yapmayı denemeye karar verdim. Belki de öncekinden tamamen odaklanamadığımdan işe yaramamıştır diye düşünüp kendimi avutmaya çalıştım.
Işık çok güçlü bir güçtür. Eğer doğru kullanılırsa ölümcül bile olabilecek güçtedir. Aydınlıktır ve saflıktır. Doğru kullanımda bir çelik kadar sert, bir pamuk kadar yumuşak olabilir. Size dokunduğunda itileştirebilir ya da sizi kör edebilir.
Bunları bize hep küçükken derlerdi ama bunun sadece kendimize gücenimizin gelmesini sağlayacak bir söz olduğunu sanırdım. Ama Chanyeol'un bana kendimi iyileştirmem için gösterdiği yol sonuçta bu söze uyuyordu. O halde neden ışığı bir kapıyı kırmak için de kullanamayım?
Amacım da tam olarak buydu.
Odaklandığım esnada elimden çıkardığım ışıkları sürekli olarak kapıya yöneltmeye çalıştım. Hala bir şey olmuyordu ve vazgeçmek üzereydim. Sonuçta bu kadar ışık salınımı beni yorgun da düşürebilirdi. Ama son anda içimde küçücük bir acı hissetmem ile kapı bir anda parçalandı.Ne olduğunu dahi anlamadan hemen oradan çıktım. Kapıda nöbetçi yoktu ya da gürültü üzerine daha fazla kişi çağırmak için gitmişlerdi. Aslında şu an umrumda değildi.
Odadan çıktıktan sonra aklım direk nerede olduğumu kavramaya çalıştı.Bir yandan Chanyeol'un nerede olabileceğini düşünürken bir yandam da evi ezberlemeye ve nerelerden geçtiğimi aklımda tutmaya çalışıyordum. Etrafta hiçbir şeytanın olmaması beni şüphelendirmeye başlamıştı ama sonuçta karşıma çıksalar bile bu sefer ışığım ve ben hazırlıklıydık.
Ev aslında o kadar büyük değildi. Muhtemelen tek katlıydı ve ben her koridordan geçmiştim. Başlangıç odama geri geldiğimde ise şaşırmıştım. İki seçenek vardı. Ya Chanyeol burada değildi ya da bir tuzağın içindeydim. Gözden kaçırdığımı düşünmeyi tercih edip aramaya devam ettim. En sonunda girmediğim bir odayı fark edip oraya girdiğimde başka bir koirdor gördüm.
Bu koridorun sonunda ise bir kapı vardı. Kapıya yaklaştıkça Chanyeol'un varlığını hissetmeye başladım. O kapının arkasındaydı. Bundan emindim. Yavaşça kapıya ilerledim ve önünde durdum. Hafif bir ışığımı kapı deliğinden içeri yolladım ve içerinin aurasına baktım. Gerçekten de Chanyeol gibi hissettiriyordu.
Bunun üzerine gücümü topladım ve kapıya vurdum. "Chanyeol!" Birkaç saniyenin ardından kapıya biri yumtuk attı.
"Baekhyun sen misin?" Duymak istediğim sesi duymam ile bir anda yere çöktüm.
"Chanyeol şükürler olsun! Kapıdan çekil seni dışarı çıkaracağım." dediğimde biraz bekledim ve az önceki gibi bir ışık çıkarmaya çalıştım.
Işığımı çıkardığım anda hissettiğim acı ilk baştakinden biraz daha fazla ve aniden hissettirmişti. Kapının açılmasıyla küçük bir inleme bıraktım ve duvara yaslandım. Kapının ardından dışarı çıkan Chanyeol beni öyle gördüğü gibi yanıma gelip bana destek olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fanfiction[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."