Chanyeol'un aklı son zamanlarda olmadığı kadar karışıktı. Şeytana dönüştüğünden beri hayatı netti onun. Verilen görevi yerine getirmek ve meleklerden ölesiye nefret etmek. Basitti kısacası. Yapması gereken başka bir şey yoktu.
Son görevi içinde geçerliydi. Bu seferki diğerlerine nazaran zordu sadece. Bir meleğe olduğundan daha fazla yaklaşmak.
Düşündüğünde bile midesi bulanıyordu başlarda. Bunu nasıl yapabilirdi ki? Hangi şeytan bir meleğe o kadar yaklaşabilirdi ki?
Görev olduğu için yapmak zorundasın Chanyeol diyerek sürekli kendisini ikna etmişti. Bu aile tarafından bakılıyordu ve onlara çok şey borçluydu. Onaların yüzünü kara çıkaramazdı. Bu nedenle görevini en iyi şekilde yerine getirecekti.Başlarda bir sıkıntı yoktu. Hatta bu işten zevk bile almaya başlamıştı. Karşısındaki meleğin bu kadar pozitif ve güçsüz olmasını beklemiyordu. Hemen kırmak kolay diye düşünmüştü hatta. Ayrıca yanına yaklaşmak da kolaydı. Bir iki kere onu kurtarmak yeterdi muhtemelen. Küçüklüğünden gelen saçma hayallerle yaşadığı küçük dünyasında sanki hiç kötülük yokmuş gibi yaşıyordu ama sonuçta etrafında gezen saf kötülükten habersizdi.
'Yazık.' diye düşündü Chanyeol. Bunun gibi kırılgan ve herkese kolayca güvenen birine neden verilmişti bu güç? Tamam şeytanların işine yarardı kolay lokma olması ama Chanyeol düşünmeden edemiyordu. Küçücük acıya bile katlanamayacağına emindi.
Peki bütün bu düşünceler tam olarak ne zaman değişmişti. Belki de en en net çatı katında yaşadıkları olaydı. Hiç gerek olmadığı halde içinden o meleğe yardım etmek geçmişti. Kurtardıktan sonra gidebilirdi ama onun acı çekmesine dayanamamıştı. Özellikle kucağındaki o bedeni hissetmek farklı gelmişti Chanyeol'e.
Nedense onu korumak istemişti. Ona bir şey olmasın istemişti o an. Sonuç olarak kendisine zarar verecek dahi olsa meleğe yardım etmişti. Ama asıl kalbindeki ilk kıpırtı kucağında uyuya kalan meleğin görüntüsüyle olmuştu. Kucağında uyuyan savunmasız saf güzellik onu heyecanlandırmıştı. Yaydığı auranın verdiği zararı bile hissetmiyordu meleğe bakarken.
İşte o an aklında sürekli melek olarak kalan kişi Baekhyun olmuştu. Artık o bir düşman veya başka bir şey değildi kafasında. Baekhyun'du. İlginç bir şekilde ona karşı çekildiğini hissetti. Tabi bir şekilde bunu bastırmak için elinden geleni yaptı. Ama Baekhyun sürekli onu şaşırtmaya devam ediyordu.
Ona bakmıştı Baekhyun. Bir şeytanın iyileşmesine yardım etmişti. Hem de onu eve götürerek. Üstüne üstlük evdeki herkesten ona zarar gelmemesi için güçlerini bastırmasını da istemişti. Her an ona saldırıp ona zarar verebilecekken Baekhyun sadece ona güvenmeyi seçmişti.
Bahsettiği hikaye Chanyeol'un de en sevdiği hikayeydi küçükken. Her ne kadar büyüdüğünde ona inancı kalmasa da karşısındakinin inancı onu büyülüyordu.
Sonra sesi. Bir meleğin sesi gerçekten bu kadar güzel olabilir miydi? Şeytanları bile büyüleyebilecek kadar. Öyle ki Chanyeol'e şarkı sözlerini bile unutturmuştu. Kafanı topla Chanyeol o bir melek dese bile bakışlarını ondan uzaklaştırmamıştı.Arada üstlerinin ona baskısıyla gözleri açılıyordu ama kalbindeki o değişik heyecan bir türlü onu bırakmıyordu. Sonuçta Baekhyun'un doğum gününde her şeyi açığa kavuşturmaya karar verdi. Sonuçta bunca zaman meleklerden nefret etmişti ve sonucunda yine nefret etmeyi bekliyordu.
Ama hissettiği dudaklar Chanyeol'e bambaşka bir dünyanın kapılarını açmıştı. Chanyeol çoktan Baekhyun'a kapılmıştı ve ondan uzaklaşamıyordu. Ona aşık olmuştu.
İlk buluşmalarında Chanyeol ilk defa kendisi olmuştu. Ne ailesini düşünmüş, ne şeytan olduğunu kafaya takmıştı, ne de meleklere karşı nefretini. 'Ben teşekkür ederim Baekhyun. Benden korkmadığın için, beni sevdiğin için, bana güvendiğin için.' İlk defa kalbinden dosdoğru çıkan bu sözler onun hayatını tamamen değiştirmişti.Baekhyun sanki onun eksiğini tamamlayan bir parçası olmuştu. Uyuya kaldığında içine çektiği kokusu nefesi olmuştu. Ona nasıl zarar verebilirdi ki? Bunu yapamazdı. Yapmak istemiyordu. Bir şekilde onu kurtarmalıydı ama her şey tahmininden hızlı gelişmişti. Hiç beklemediği bir anda Şeytanlar Baekhyun'u almak için gelmişti.
Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Zararı en aza indirmek için o an susması gerekti. Baekhyun'a karşı olan nefretini söylerken içinden kalbi tam tersini söylüyordu.
Onu inlerine getirmişlerdi. Bir meleğin asla ayak basmaması gereken bir yerdi burası. Chanyeol ikilemde kalmıştı. Bir bakıma kendisiyle bir savaş içerisindeydi. Ne yapması gerektiğini, hangi yolu takip etmesi gerektiğini bilmiyordu. Kalbi Baekhyun derken, bilinç altının altındaki şeytanlar onu kışkırtıyordu.
Bu sefer "ya daha fazla zarar verirsem?" diye düşünmeye başladı. İşin içinden çıkamayacak duruma gelmişti ve gerçekten delirmek üzereydi.İçine düştükleri durumda ona yine bir görev vermişlerdi. Baekhyun kanını akıtması gerekiyordu.
Elindeki hançere baktığında onu çıkarıp kendisine saplamak istedi. Ama ailesine olan saygısı ve en büyüğe olan korkusu ona salakça şeyler yaptırıyordu. O kadar kötü sözüne rağmen Baekhyun'un hala ondan vazgeçmemesi ise kalbini kırıyordu.
Kendisi Baekhyun'dan nasıl vaz geçebilirdi ki?
Hançeri saplayacağı esnada Baekhyun'un söylediği o tek cümle bütün her şeyini altüst etmişti. 'Çok güzelsin!' Kim o durumda karşısındakini hala sevebilir ve ona bunu diyebilirdi.
Chanyeol ikinci defa Baekhyun'a karşı dürüst oldu ve kalbini açtı. Ama bu durum yine uzun sürmedi ve ikisini de daha fazla acıya sürükledi.
Acıyla gözlerini açtığından Chanyeol olan biteni bir anda hatırlamıştı. Kafasının arkasındaki acı gitmiş yerini kalbinin acısı almıştı. O an farklı kararlar verseydi her şey daha iyi olabilirdi. Belki de kurtulmuş veya kaçmış olurlardı. Ama bu şansı elinden kaçırmıştı.
Bundan sonrasını kestiremiyordu. Çünkü artık Chanyeol'e güvenemezlerdi. Hatta ona acı çektirmek için kötü şeyler planladıklarından da emindi. Bir şeyler düşünmeliydi.
Daha fazla Baekhyun'a zarar veremezdi. Bunu ona yapamazdı. Onu kurtarmak zorundaydı ve bunun için canını vermeye bile hazırdı. Belki de onun içindeki gücü dışarı çıkarmaları lazımdı. Bu güç çok güçlü olduğundan Baekhyun'u kurtarabilirdi. Ama bildiği kadarıyla bu gücün bir melekte ortaya çıkamsı kullanıcıya çok kötü acı verirdi. Baekhyun'un o kadar dayanıklı olup olmadığından emin değildi. Onu riske atamazdı.
Tekrar odasına gidip ışınlanarak kaçmayı düşündü ama odaya girebileceğinden bile şüpheliydi bu sefer. Muhtemelen diğer şeytanlar önlem almışlardı. Kafa patlattığı ve bir sonuca varamadığı esnada kapısı aniden açıldı.
Korkuyla yerinden kalktığında karşısındaki şeytanın kim olduğunu direk anladı. Hafifçe eğilip selam verdi ama adam ona yaklaştı ve bir tokat attı. "Bunu nasıl yapabildin Chanyeol! Sana güvendim! Seni oğlum olarak aldım ve şimdi bana böyle mi ihanet ediyorsun?!"
Chanyeol söyleyecek söz bulamıyordu. Tek kelime edemeden sadece babasının yüzüne baktı. Neden bu kadar nefret bürümüştü onu kalbini? Neden içindeki sevgiyi göremiyordu? Kimseye sevgi beslemeyen karşısındaki adamdan tabi onu anlamasını bekleyemezdi Chanyeol.
"Bunun cezasını ağır çekeceksin Chanyeol. O iğrenç melek bugün gözlerin önünde öldürülecek ve gücünü ele geçireceğiz. Orada olacaksın ve hiçbir şey yapamayacaksın!" dedi ve çıktı.
Chanyeol duyduklarıyla daha fazla umutsuzluğa kapılmıştı. İşler iyice kızışmıştı ve korkmaya başlamıştı. Gözlerinden akan yaşlarsa ona hiç yardımcı olmuyordu.
Tek bir şeyden emin oldu Chanyeol o an. Ölse de Baekhyun'u kurtaracaktı.(>人<;)
Wattpad beni çok üzüyor. Nedense hikayelerimde sürekli sorun yaşıyorum. Umarım bir an önce düzelir bu durum. Ayrıca okuyan ve beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim.
Bir diğer hikayem olan Black Flame'e bakmayı unutmayın.
Ve bir de belki beni okuyanlar vardır. Çok sevgili Lotus hikayem silinmişti ama şimdi tekrar ger geldi. Neler olduğu konusunda bir fikrim yok ama umarım tekrardan olmaz.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederiiimm. ☺️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fiksi Penggemar[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."