Her şey bir anda olmuştu. Chanyeol'un bana sarılıp bana o sözleri söylemesinin ardından bir inleme bırakarak kollarıma yığılması ile kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu.
O an Chanyeol arkamdaki bir şeytanı fark etmişti ve son anda yönlerimizi değiştirerek aslında benim çekmem gereken acıyı kendisi üstlenmişti. Benim için kendisini öne atmıştı ve şimdi kollarımda acıdan sürekli inliyordu.
Gözlerimdeki yaşlar durmaksızın boşalırken titremem geçmiyordu. Sürekli Chanyeol'un ismini sayıklıyordum ve kendisini bırakmamasını söylüyordum.
Ne melek ne de şeytan gücü insan vüducunda kanama tarzı bir yara açmaz. Bıraktığı yara daha çok kullanımına göre değişir. Biz meleklerin öyle karşı tarafa zarar vermek amaçlı gücü çok yoktur ama şeytanlar için aynısı geçerli değildir.
Melek olduğumuz için şeytanları verebileceği zararları öğrenmek zorundayızdır. Bana nişan alan şeytanın gölgesi anladığım kadarıyla yakıp kül eden türdendi. Önce dokunduğu kısımda kocaman bir siyahlık olur. Bir nevi deriniz kararır. Ardındansa acı vererek birkaç saat içinde bu büyün vücuda yayılır ve sizi kül eder.
Şeytanlar arasında yasak bir güçtür bu ama bazı şeytanların hala yaptığı söylenir.
Az önce buna rastlamıştım ve sevdiğim adam benim yerime acı çekiyordu. Sonunda neler olacağını bildiğimdense korkudan yerimde duramıyor ne yapabileceğimi düşünüyordum. Bir yandan panik içindeyken bir yandan kızgındım. Birilerinin saldırması durumunda ışığımı hazır bekletiyordum. Bir nevi nefretimi kusmak için onları bekliyordum.
"Chanyeol dayan tamam mı? Bir çaresini bulacağım. Lütfen kendini bırakma!" sürekli aynı şeyi tekrarlıyordum. Chanyeol ise elimi sıkarken sürekli acı içinde inliyordu. En sonunda gücünü topladığında birkaç cümle döküldü ağzından.
"Baekhyun kaç! Beni bırak ve kaç yalvarırım!" Sadece kafamı sallamakla yetindim. Onu bırakamazdım.
"Chanyeol neden? Neden bunu yaptın? Lanet olsun senin yerinde ben olmalıydım!"
Cevap veremedi. Sadece acısından daha fazla çığlık atmaya başladı. O esnada ise etrafımda hissettiğim karanlıklarla bulunduğumuz yere gelen şeytanları fark ettim. Yavaşça Chanyeol'u yere bıraktım.
"Ben hemen geleceğim Chanyeol. Merak etme!" dediğimde elimi tutmaya çalıştı ama ondan kurtuldum.
Çok sinirliydim ve patlamam gerekiyordu. Acımı umursamadan o önceden kullandığım ışığı dışarı çıkarmayı denedim. Üzerime doğru gelen ve bana saldıran şeytanlara dokunduğumda veya ışığımı yolladığımda hepsinin acı içinde yere düştüğünü ve sonra sessizleştiğini gördüm.
Ölüp ölmediklerini bilmiyordum ama şu an Chanyeol'u korumak için önüme çıkan herkesi öldürebilirdim. Birkaç gelen saldırıyı daha savuşturduktan sonra Chanyeol'den bir ses duydum. Yixing adlı şeytan başında dikilmiş siyahlığın olduğu yere ayağıyla basıyordu.
Bu görüntüyü gördükten sonra gözüm döndü ve bir anda etrafta bir ışık patladı. İçimdeki acının artması ile bu ışığın daha güçlü olduğunu fark ettim. O ışık etrafımdaki bütün şeytanları bertaraf etmişti ama ışık Yixing'e ulaşmadan durdum. Suratındaki pis ifade neden durduğumu anlamıştı.
Bu ışık Chanyeol'e de zarar verebilirdi ve Yixing orada dururken hiçbir şey yapamazdım.
"Baekhyun beni umursama. Yapman gerekeni yap. Ah!"
Chanyeol'un sözleri kulaklarıma ulaşmıyordu. Ona bunu yapamazdım. Acının verdiği ani titremeyle gardımı indirdiğimde şeytanlarda ger kalanlar bir anda beni yakaladı. Onlardan hızlıca kurtulup Chanyeol'e doğru ilerledim.
Yixing'e küçük bir ışık atıp onu oradan uzaklaştırdım ve hemen Chanyeol'un yanına çöktüm. Durumu iyi görünmüyordu. Tekrar kalkıp savaşacağım esnada içimdeki acı yüzünden kıvranıp yere düştüm.
Lanet olası acı geçmemişti ve canımı yakıyordu. Bu duraksama yüzünden Yixing gelip beni yakaladı ve Chanyeol'den uzaklaştırmaya çalıştı. Tam o esnada diğer şeytanlar da Chanyeol'u kaldırmıştı yerden.
İkimiz de birbirimize uzanmak istedik ama ellerimiz birleşemeden birbirimizden uzaklaştırıldık.
Ellerim güçlerimi kullanmamı engelleyecek bir kelepçe ile kelepçelendiğinde ve gözlerim bağlandığında bir yerlere sürükleniyordum.
Aklımda sadece Chanyeol'un durumu varken kendimi önemsemiyordum bile. Sürekli 'Lütfen onu kurtarın!' diye sayıklıyordum. Arkamda bir duvar hissettiğimde önce belimden o duvara sert bir demirle sabitlendim.
İşaretin olduğu bileğim kafamın yanına kaldırılmış bir şekilde sabitlendikten sonra diğer kolum aşağıya sabitlendi. Bacaklarım da aynı demirlere mağruz kaldığında artık kıpırdayamıyordum.
Biri gözlerimi açtığımda bir süre gözlerimin ortama alışması için gözlerimi açıp kapadım. Ağlamaktan şiştiği ve acıdığı içinse bu zor oluyordu.
Etrafımdaki sesler arttığında sonunda çevreme bakabilmiştim. Duvarlarla çevrili yuvarlak bir yerdeydim ama üstü açıktı. Yıldızlar ve ayın ışığıyla aydınlanıyordu. Etrafta çok sayıda şeytan vardı ve gelip beni tehdit eden ana şeytan tam karşımda duruyordu.
Yavaşça bana yaklaştı ve çenemeden sıkıca tuttu.
"Senden kurtulduğumu sanmıştım küçük sürtük. Bir kez daha başıma bela açtın. Ama şimdi zamanı geldi. Chanyeol acı çekerken senin ölümünü izleyecek ve daha sonra ise yaptıklarından dolayı geberip gidecek. Sense en acı şekilde öleceksin ve gücün bizim olacak!"
dediğinde yanındaki adama kafayla bir işaret yaptığında acı içindeki Chanyeol birkaç kişi tarafından getirilip yere bırakıldı."Chanyeol!" diye bağırdığımda karşımdaki adam karnıma bir yumruk attı ve bu acıyla bağırmama sebep oldu.
Chanyeol ise sürekli inliyordu. Acısı bir türlü geçmiyordu.
"Ne olursunuz istediğinizi yaparım ama onu kurtarın! Lütfen!" dediğimde ise sadece sırıttı. Ardındansa Chanyeol'un yanına gitti.
"Bana karşı geldi. Cezasını çekmek zorunda." dedi ve gidip yerine oturdu.
Normal bir sesle "Başlayın." dediğinde Yixing yanıma geldi ve cebindeki önceden Chanyeol'un elinde olan hançeri çıkardı.
"Melekler ve şeytanlar adına! Gerçek meleğin siyah kanı bizim karanlığımız olsun. Gücümüz olsun, yolumuz olsun. Şeytanlar adına bu saf ışık karanlığın bir parçası olsun!" dedi ve hançerle mühürün üstünde bir çizik attı.
Canımın acıması üzerine bir çığlık attığım. Ama çığlıklarımın ardı arkası kesilmedi. Çiziğin olduğu yerden kırmızı akmaya başlayan kanım siyaha döndü.
Tam o esnada ise elimin içine giren beyaz bir ışığı acımın arasında fark ettim. En sonunda acım biraz azaldığında ve konuşacak gücü bulduğumda yaptığım tek şey dostlarıma sövmek oldu.
"Geç kaldınız sizi pislikler!" diye bağırdığımda kimse ne olduğunu anlamadı ama arkalardan gelen bir gülme sesiyle bütün şeytanlar yüzlerini giriş kapısının oraya döndü.
Gördükleri karşısında geri çekildiklerinde ise sonunda tebessüm edebilmiştim.
Aptal ev arkadaşlarım, melek-şeytan polis birliği ve melekler başkanlığından adamlar odaya girmiş olaya el koymuştu. Belki de artık rahatlayabilirdim. Tabi öyle olmayacaktı.
( ̄▽ ̄)
Of sonlara geldik ya, hikayemin bitmesini hiç istemiyorum ama her şeyin tadında kalması gerek. Bundan sonra muhtemelen son iki bölüm :')
Ayrıca dediğim gibi yeni hikayelerim gelmek üzere. Black Flame'in yanında In The Dream ve Alba Papillionem adında iki hikayeye daha başlamaya karar verdim.
Bir tanesi rüyalı değişik bir şey olacak. Diğeri ise açıkçası içimde duyguları patlatacağım bir şey olacak. Ayrıca o duygulu olan Alba yı bir arkadaşım ile yazmayı düşünüyorum.
Şimdilik söyleyebileceklerim bunlar. Son bölümde daha çok bilgi veririm.
Heaven'ı ve Black Flame'i sevin lütfen >.<
Okuduğunuz için teşekkür ederiimm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fanfiction[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."