Chanyeol o gece evine giderken kalbindeki anlamsız çarpıntının nedenini düşünüyordu. Başından beri amacı Baekhyun'a yaklaşmak olduğunu biliyordu ve şimdi kalbinin vermiş olduğu bu anlamsız duygudan nefret etmiş, hatta korkmuştu.
Karanlık sokaklarda gezerken 'En azından ağıma düştü.' diye düşünüyordu. Amaçladığı tam olarak buydu. Yavaş yavaş Baekhyun'a yaklaşmak ve ardından öldürücü darbeyi vurmaktı. Ama şimdi neden içindeki bir his bunu yapmaması gerektiği konusunda diretiyordu.
O meleklerden nefret ediyordu. Baekhyun da onlardan farklı değildi. Hem melekti, hem de tehlikeliydi. Ayrıca planları için muhteşem bir kurbandı. Evet sadece kurbandı. Ağına düşmesi gereken bir kurbandı Chanyeol için.
Böyle düşünmeliydi. Ne eksik ne de fazla.
Kalbindeki aptal çarpıntıyı görmezden gelmeliydi ve yapması gereken şey önüne bakmaktı. Er ya da geç gerçeğin farkına varacaktı ne de olsa.
Hayır Baekhyun farklı değildi. Er ya da geç, gerçeği öğrendiğinde arkasına bakmadan kaçacaktı veya daha tehlikeli biri olacaktı.
Olacak olanlardan önce yok edilmeliydi ve Chanyeol görevinin ne olduğunu adı gibi biliyordu. Ona daha fazla yakınlaşmalı ve tam güvenini kazanmalıydı. 'Bir şeyler düşünsem iyi olur.' diye iç geçirdiğinde suratında sinsi bir gülüş oluştu.
Bana kalırsa hayatımın en güzel doğum günü hediyesini bu gece almıştım. Partimden sonra bile hala aptal aptal sırıtarak ellerim arada dudaklarıma giderken boş sokakalarda yürüyordum. Arada bir kız gibi yerimde zıplıyor, olanlara hala inanamıyordum.
Dudaklarım şimdiden Chanyeol'un dudaklarını özlenmişti. Onun sıcaklığını, bıraktığı etkiyi... Bu olanlara gerçekten inanamıyordum. Hayallerimi süsleyen hikaye gerçekleşmişti. Bir melek ve bir şeytanın aşkı imkansız değildi ve ben bunu kanıtlamıştım.
Chanyeol'un atan kalbi yalan söylemiyordu. Dudakları yalan söylemiyordu. Evet buna inanıyordum. Hislerime inanıyordum. Chanyeol'a gerçekten aşık olmuştum.
Partiden sonra hava almak istediğimi söylediğim için bizimkileri önceden eve yollamıştım. Eve geldiğimde hiç ışığın olmaması da onların çoktan ölmüş ve yataklarında uyuyor olduklarının bir kanıtıydı.
Yavaşça odaların hepsini gezdiğimde mırıltılar halinde uyuyan arkadaşlarıma baktım. Onlar benim için çok kıymetliydi ve hayatımın vazgeçilmezleriydi.
Hepsinin iyi olduğundan emin olduğumda yatağıma geçtim ve uyumayı denedim. Tabi bu mutlulukla uyumak ne kadar mümkün olabilirdi onu bilmiyorum ama tabiki de uyuyamadım.
Pazar sabahı herkesten önce kalktım ve kahvaltı yaptım. Aslında buna pek kalktım denemezdi çünkü mutluluktan gece pek düzgün uyuyamamıştım. Uykumda sürekli tepiniyordum ve o anı düşünüyordum.
Kahvaltının ardından kısa bir duş aldım. Odama geçtiğimde saçımı kuruturken telefonum titremeye başlamıştı. Arayanın ismini gördüğümde kalbimdeki gümlemelerden birini daha yaşamıştım. Tabiki de Chanyeol arıyordu ve ben onunla heyecandan nasıl konuşacağımı dahi bilmiyordum.
Sakin bir şekilde telefonu açtım ve seslendim. "Chanyeol?"
"Ah Baekhyun, nasılsın?"
Sakin kalmaya devam ederek cevap verdim.
"İyi sen?"
"İyi. İşin var mı? Görüşmek istiyordum da." O sözlerini duymam ile kalbim bir kez daha günlemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fanfiction[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."