Melek bakanlığından gelenlerin içeri adım atmasıyla gökyüzündeki yıldızların ve ayın görüntüsünün yerini beyaz ışıktan bir duvar almıştı. Bu bir nevi kalkan gibi bir şeydi. İçerdeki hiçbir şeytan veya eğer düşman melekse melek, dışarı adımını atamazdı. Kısacası buradaki bütün şeytanlar kapana kısılmıştı. Melek polislerin yanında şeytan polisler de gelmişti.
Bu işten sağ kurtulamayacaklarını anlayan şeytanlar yavaş yavaş polislere teslim olmaya başlamıştı. Yixing ve baş şeytan ise onların gelmesine hiç oralı olmamıştı. İkisi de yanıma gelmiş akan kanımın bitmesini bekliyorlardı. Bir yandan ise baş şeytan herhangi bir saldırıya karşı hazırda bekliyordu.
Yixing bir bıçak çekmiş ve boynuma doğru tutuyordu. Melek bakanlığından gelen melek konuşmaya başladı.
"Daha fazla iler gitmeniz sizin için hiç iyi olmaz. Düzgün bir şekilde teslim olun." dediğinde şeytan sadece güldü.
"Bu meleğin içindeki gücün farkındasınız değil mi? Az kaldı ve o güç etrafa salınacak. Bu gördüğünüz hançer normal bir hançer değil. Bunu durduramazsınız. Mührü yapan şeytan, yani ben, bu gücün tek sahibiyim. O nedenle bu güce erişene kadar buradan bir yere gitmeye niyetim yok!" diye bağırdığında karşısındaki melek hiçbir ses çıkarmadı.
Arkadaşlarım hemen yanıma gelmek için fırsat kolluyordu ama boynumdaki bıçak ve kolumdaki kesik onlara odaklanmama izin vermiyordu. Aniden canım daha fazla acımaya başladı. Sanki kolum yanıyormuş gibiydi. Bu o çatı katındaki gibiydi bir nevi ama daha kuvvetlisiydi. Bağırmaya başladım. Acının gelip gitmesi beni mahvediyordu.
Gittiği an kendime geliyordum ama tekrar acımaya başladığında sanki bilincim gidiyordu. Son gittiğinde boynumda bıçağın olmadığını fark ettim. Yixing ve baş şeytan önümde diz çökmüş acı içinde kıvranıyordu. Karşılarındaki melek ise hiç kıpırdamadan hala onlara bakıyordu. Neler olduğunun anlamam çok uzun sürmemişti.
Melek onlara içten işkence ediyordu.
Melek bakanlığına veya şeytan bakanlığına karşı gelemezdiniz. Normal melek ve şeytanların bilmedikleri güçleri bilirlerdi ve karşı gelenlere hiç acımazlardı. Bu güçler bir nevi geçmişte saklı olan yazılı güçlerdi. Önümdeki iki şeytan da şu anda karşı gelmenin cezasını çekiyordu. Şeytan polisler gelip onları aldı ve arka tarafa götürdü. Tabi ben bunun bu kadar kolay bitmeyeceğini biliyordum.
Ama o esnada çok yüksek bir çığlık attım ve bir anda bütün gücüm tükenmiş gibi çırpınmayı kestim ve durdum. Arkadan yükselen bir gülme üzerine herkes o tarafa dönmüştü.
Baş şeytan kahkahalarla gülüyordu. "Artık benimsin!" dediğinde ise yanındaki polis şeytanlar da olmaz üzere melekler bir anda ondan uzaklaştı ve savaş moduna döndüler.
Chen ve Minseok koşarak yanıma geldiğinde, Jongin ve Soo Chanyeol'un yanına gidip diz çöktüler. Chen beni demirlerden kurtardığında ani güçsüzlüğümle üstüne düştüm.
"Geç kaldınız aptallar." dedim güçsüz bir şekilde. Minseok ise sadece "Özür dileriz Baekhyun." diyebilmişti.
Onların suçu değildi. Muhtemelen ışığım zayıf kalmıştı ve o nedenle bu kadar uzun sürmüştü. Ama şu an o kadar zamandır yaşadığım suçluluğu başkasına atmak istemiştim.
Beni alıp Chanyeol'un yanına götürdüklerinde gücüm sürekli tükeniyordu. Kolumdan akan kan kırmızıya dönmüştü ve durmuyordu. Soo hemen ışığıyla kolumu iyileştirdi. O esnada ise diğer melekler ve şeytan arasındaki kavga kızışmıştı.
Melekler gerçek ışığa yaklaşabiliyor ama güçleri yetersiz kalıyordu. Şeytan polisler ise tamamen geri çekilmişti. Bakanlıktakiler ellerindeki bütün gücü kullanıyordu. Normalde bu güçler karşısındakini melek veya şeytan olsun farketmeksizin yakıp kül edecek güçlerdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven ☆ Chanbaek
Fiksi Penggemar[Tamamlandı] "Ve sonra Şeytan, kendini bildiği bileli tanıdığı tek arkadaşına (düşmanına), Melek'e aşık oldu."