Bölüm 25: ''Mesaj"

7K 420 39
                                    

Bir mesaj.

''Sanırım uzun süredir sıkılıyorum, hadi bir oyun oynayalım!''

Vural'la kütüphanedeki karşılaşmamızın üzerine üç gün geçmişti ki telefonuma gelen rahatsız edici mesajla huzur dolu günlerime veda ettiğimi anladım. Şakaklarımı ovmaya başlarken aklıma gelen ilk isim Aysu oldu. Benim yüzüme elimdeki her şeyi alacağını söyleyen kız, pekâlâ böyle davranabilirdi.

Ali abiden izin isteyip okulun içini iki kez turladım. Normalde sevmediğim ot burnumun dibinde biterdi, beni saçma sapan tehdit ederdi. Şu ansa yer yarılmış o da içine girmişti muhtemelen!

Kantine altıncı kez bakmak amacıyla girdiğimde ilk gözüme çarpan kişi oldu. Saçlarının biçimini değiştirmişti, bugün dümdüz kullanıyordu. Makyajı ve kıyafetiyle okul ortamından oldukça uzaktı. Arkadaşlarıyla gülüp eğlenirken ellerimin titremeye başladığını hissettim. Zaten benden alabileceği en büyük şeyi almıştı: babamı. Neden hala uğraşıyordu?

Onu incelerken yanına yaklaşmıştım bile. Beni fark etmesi çok uzun sürmedi. Nefret dolu bakışlarının hedefi olduğumda boğazımın düğümlenmesini görmezden gelmeye çalıştım. Yüzümdeki ifadeyi kontrol altına aldıktan sonra dümdüz bakışlarımla tek cümle söyledim.

''Komik misin?''

Mesaja yanıt verme gereği görmemiştim. Onun yüzüne söylemek istemiştim içimden gelenleri. Tahammül sınırlarımı zorluyordu ve bunu çabucak anlamalıydı.

''Ne diyorsun ya?'' derken dudaklarını esir alan alaycı tebessüm git gide genişliyordu. Mutlu olmayışım, onun için başlı başına eğlence kaynağıydı. ''Vural'ı tavlamamdan bahsediyorsan biraz eski bir mevzu o. Sana jeton yeni düştüyse geçmişler olsun.''

Sabırla derin bir nefes aldım. Hemen kabul edeceğini düşünmekle çok büyük hata etmiştim demek ki. En azından ortaya oynar diye düşünmüştüm fakat haksızdım.

''Senden korkuma dizlerim titredi inan ki(!) Diyorum ki yaptığın şeyin komik olduğunu mu düşünüyorsun? Varlığınla rahatsız etmenin ötesi bu, sen mesajla taciz ediyorsun beni.''

''Ne dediğini de, haddini de bil İkra.''

''Yoksa ne olur?'' diye diklendiğim anda cevabı gecikmedi. ''İkisini de bilmeni sağlarım.''

Bana karşı tavırlarındaki keskinliği çözemiyordum. Bana haddimi bildireceğini söylerken hiç tereddüt etmiyordu. Belki de elinde benimle alakalı bir koz vardı. Günü gelince ortaya dökeceğini şimdilik suskunluğunu koruduğunu tahmin edebiliyordum. Umursamadım, bu hayattaki her şeyi pişman olmamak adına yapıyorken beni hareketlerimle vuramayacağını anlaması gerekiyordu.

''Aysu öfkemi sınıra kadar kontrol altında tuttum fakat artık yapamıyorum.''

''Neden senin şu dağılmış suratının keyfini çıkarmak varken seni mesajla rahatsız edeyim ki?''

Duraksadım çünkü haklıydı. Karşımdaki kız beni celallendirmek istese kütüphaneye gelir, Vural'la yatma konusunda birkaç yalan daha sıralar, şuh kahkahalarından atar ve ardından lafı ağzıma sokuşturup giderdi. Neden bana oyun oynamakla alakalı mesaj atsındı ki?

Arka cebimde titreyen telefonuma uzanırken bakışlarım kantinde gezindi.

Vural birkaç masa çaprazımdaydı ve telefonunu masaya yerleştiriyordu, onun iki masa arkasındaki Güney'se aynı biçimde telefonla uğraşıyordu. Bu gerçekle yüzleştiğim anda ekranıma düşen mesaj bildirimine tıkladım.

''Sorularımın cevaplanmamasından hoşlanmam, Aysu yanlış yanıttı.''

Ekran kilidini kapatıp telefonu arka cebime atarken yeniden bakışlarımı ikisinin üzerinde gezdirdim. O ikisinden biri olma ihtimalini düşünürken Vural'ı direk eledim. O, kendi kendini bütün okula ifşa etmezdi herhalde. Güney'se güvendiğim bir arkadaşımdı. Onur'un da arkadaşım olduğuna inandığımı ve beni yarı yolda bırakıp kardeşimle tehdit ettiğini hatırladığımda insanlara güvenmemem gerçeği bir kez daha yüzüme çarptı. Benim dikkatimin tamamen dağıldığını fark eden Aysu, kolumu sıkıca kavradığında irkildim.

Ölü Kalbin Feryadı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin