Bölüm 9: ''Hasta''

8.6K 602 74
                                    

Merhaba arkadaşlaaar! Umarım çokça beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur, çünkü ben severek yazdım. Buyurunuz *-*

Rutin bir hayata sahip olmak çoğu insanın istemeyeceği şeydi. Oysa benim için nimetti. Babamla konuşmamak, günlerdir Onur'dan ses soluk çıkmaması hayatımın yavaş yavaş düzene girdiğini gösteriyordu. İrem'i okuluna bırakırken bunları düşünüp şükrediyordum. Kardeşim yaşına rağmen oldukça olgun olsa da bazı şeyler kaldıramayabilirdi. Güçlü görüntüsünün altındaki narin kişiliği görebiliyordum.

Keşke birileri de benim örselenmiş ruhumu görebilseydi.

Olmayacak duaya amin diyemeyeceğimi hatırlattım kendi kendime. Saati kontrol edip kapüşonumu başıma geçirdim. Kara bulutlar geziniyordu havada. Yağmur yağmasın diye mırıldana mırıldana adımlarımı hızlandırdım. Dersimin başlamasına yaklaşık üç saat olsa da kısa süre içinde okula ulaşmalıydım. 

Bu kadar erkenden gitme sebebim kütüphaneydi. Ali abi bana her konuda yardımcı olmaya yemin etmiş gibiydi. Onun gibi insanlar, dünyaya olan inancımı sağlamlaştırıyordu. İnsanlık ölmemişti, hala bir yerlerde canlıya değer veren kişiler vardı.

Kütüphaneye girer girmez sırt çantamı askılığa astım. İçeri girdiğim anda beni karşılayan ve sarıp sarmalayan sıcak öyle güzeldi ki iç çekmekten alı koyamadım. ''Günaydın, bugün hangi kahveden içiyoruz?''

Ali abi neşem karşısında tebessüm etmişti. ''Valla seni bilmem ama benimki her zamankinden!'' Mutfak kısmına geçip iki tane sütlü köpüklü aldım elime. Kaynayan suya mutlulukla bakarak hazır kahveleri hazırladım. Kupalarımızı tepside götürüp bilgisayara masasına bıraktım.

''Afiyet olsun,'' dedikten sonra kendi kupamı alıp mutlu bir biçimde kitap raflarının arasında kayboldum. Önceliğim her kitabın kendi rafında olup olmadığını kontrol etmekti. Okul başlayalı haftalar olduğundan soğuk hava içimize işleyecek raddeye gelmişti. Kahve kurtarıcımdı.

Birkaç kitabın yerini düzelttikten sonra sürekli bana bakan kızı fark edebildim. Benden not istediği zaman gözümün önünde belirince isminin Sena olduğunu hatırladım. Elimdeki ince kitabı rafa yerleştiriyorken gözlerini çekmediğini fark ettim ve duraksadım. Öyle derin bakıyordu ki huzursuz hissetmiştim. 

 ''Bir sorun mu var?'' diye sorduğumda birkaç saniye düşündü. Ardından başını dikleştirip hiç de beklemediğim bir yanıt verdi. 

''Fazla yalnız görünüyorsun.''

Öyleydim zaten fakat bunun açıklamasını yapacağım yakınlıkta değildik. Onun karşısına oturup eteğimdeki taşları dökeceğim an, bu an değildi. İnsanlara güvenmeden önce bin kez düşünmem gerektiğini çok acı yollarla öğrenmiştim. 

''Halimden oldukça memnunum.''

Umarsızca omuz silktiğinde üstüme alınmadım. Sonuçta o adım atmıştı, bense ısrarla geri çekiliyordum. Hazır değildim, ne zaman olurdum bilmiyordum. Ali abi ''İkra,'' diye seslendiğinde konuşmamıza şahit olduğunu tahmin etmek zor olmadı. ''Efendim?''

''Benim için kırtasiyeye gidebilir misin? Yazıcılardaki kâğıtlar bitmiş.''

Sena'ya baş selamı verip yanından geçtim. Askılıktaki montu almadım çünkü kırtasiye okula oldukça yakındı. Üstümdeki gri hırkanın kapüşonunu kafama örtüp hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ali abiyle daha sonra hesaplaşırdık, paramın onda kalmayacağını bildiğimden onun yanına uğramadım.

Merdivenleri ikişerli üçerli inerken Sena'nın cümlesi beynimde ardı ardına yankılanıyordu.

''Fazla yalnız görünüyorsun.''

Ölü Kalbin Feryadı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin