Bölüm 10: ''İtiraf''

8.7K 534 50
                                    

Vural her seferinde ardında bir enkaz bırakıyordu ve en acısı da bunu hiç fark etmiyordu. Umutlanıyordum, elimde olmasa da. Onun beni hiç sevemeyeceği ihtimali sanki yoktu. Hep insanların sevgisi için çabalamak zorunda kaldığımdan, onun için uğraşırsam kabullenir gibi geliyordu.

Kırtasiyeye yürüyorken aklım öyle doluydu ki gözyaşlarımın sebebi olan yağmuru dert edemiyordum. Gök gürlüyorsa bile duyacak durumda değildim. Hayatıma ne zaman yön verecek olsam herhangi bir şey beni engelliyordu. Ben yaşantımı rayına koymaya çalışan ama beceremeyen aciz biriydim.

Elim istemsizce saçımda onun değdiği yere gitti. Dakikalar önce sadece saçıma dokunarak kalbimi ısıtıvermişti. Bende onun hissetmesini sağlayamaz mıydım?

''Sanırım artık yağmuru seviyorsun?''

Sesinden de anlayabilmiştim, gelen Güney'di. Elimi yavaşça indirirken aynı zamanda ona doğru döndüm. Kısa sürede arkadaş kazanmak, beni mutlu ediyordu. Güney'e soğuk durmamak adına dudaklarımın kıvrılması için çabaladım.

Başarısızdım, çünkü şu an tamamen allak bullaktım. Ben ağzımı bile açamadan bir anda Güney'in eli başıma değdi. Saçlarımı karıştırdığında aniden hareket ettim. İki elimle onu sertçe itiverdim. Ani çıkışımla donup kaldığını fark etsem de düşünmeden hareket etmiştim.

''Dokunma,'' diyebildim titreyen sesimle. Vural, kesinlikle Güney'den daha beceriksizce okşamıştı saçımı. Buna rağmen verdiği his öyle farklıydı ki.

Tam o anda her gün kaçmaya çalıştığım gerçekliğe bir kere daha yakalandım.

Ben Vural'a vurgundum.

''İyi misin?'' diyerek bana yaklaşmaya çalışan Güney, öncekine göre temkinli davranıyordu. Başıma saplanan ağrıyla beraber zar zor onaylayabildim. Yan yana yürümeye başladığımızda onun bir şeyler söylemek istediğini anlayabilmiştim. Açık kapı bırakmadım, kaybolduğum düşünceler arasında onun merakını gideremeyecektim.

Sessiz kaldım ve bana kütüphaneye dek eşlik etmesine izin verdim. ''Kahve ısmarlayayım mı?'' dediğinde gözlerimi ona çevirebildim. ''Güney, kendimi çok iyi hissetmiyorum. Hem derse gireceğim yarım saat içinde.''

''Yarım saatin varmış işte!''

İstemediğim şeyleri asla yapmazdım fakat zaten onu kırdığımın farkındaydım. En azından kahve içmek gibi basit isteğini yerine getirirsem şimdiye göre daha az suçlu hissederdim.

''Ali abiyle konuşayım.''

Elimdeki kâğıt destesini Ali abinin masasına bırakıp gözlerimle onu aradım. Rafların arasından çıktığında elindeki kitaba kapılmış olduğunu anlamamak imkânsızdı. ''Yarım saat erken çıkamaz mıyım abi?'' diye mırıldandığımda başını içine daldığı sayfalardan kaldırdı.

''Eğer iyi olup olmadığını söylersen, tabii.''

''İyiyim.''

''Keşke bunu seni hiç tanımayan birine söylemiş olsaydın, eminim inanırdı.''

Ali abiye minnet dolu bakışlar attım, duruşumdan bile zorlandığımı anlayabiliyordu. Ne yazık ki şu an açıklama yapacak gücü bulamıyordum. ''Bir gün dertleşiriz?'' diyerek sıyrılmaya çalıştım ve o da üstelemedi. Askılıktan montumu, arka taraftan çantamı alıp kütüphaneye girmeyen Güney'in yanına gittim.

''Bu aralar fazla mı durgunsun?''

Bu aralar tabiri Vural ile karşılaştığım dakikalarsa cevabım kesinlikle evetti! Kalbimdeki ağırlığı görmezden gelmeyi deneyerek ''Sorun yok,'' diyebildim.

Ölü Kalbin Feryadı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin