Bölüm 26: ''Sahte Olmayan Gerçekler''

6.8K 416 82
                                    

Kütüphanede Ali abinin yanında oturuyorken bakışlarım bilgisayar ekranına kilitliydi. Kafamda bin bir düşünce geziniyordu fakat hiçbirinin farkında değil gibiydim. Kendimi tamamen kapattığımı tahmin eden Ali abi elini omzuma koyduğunda uykudan uyanırcasına sıçradım.

''Akrep ile kurbağanın hikâyesini duydun mu?''

Şu an zihnimdeki parçaları sorgulayamayacağım için hayır anlamında başımı sağa sola salladım. Dudaklarına bir tebessüm yerleşti. ''İstersen anlatayım,'' dediğindeyse onu kırmamak amacıyla ''Olur,'' diyebildim.

''Akrep yüzemeyen bir hayvan ve bir gün nehirden karşı karşıya geçmesi gerekiyor. Nasıl geçeceğini düşünürken kenarda duran kurbağayı görüyor. Kurbağa akrebi görünce kaçmak için suya atlıyor fakat o zehir dolu hayvan ona yalvarınca durup dinliyor. 'Karşıya geçmem gerek, beni sırtında taşır mısın?' diye soruyor kurbağaya. Korkan kurbağa haliyle şaşkınlıkla 'Olur mu öyle şey? Beni sokup öldürürsün,' diyor.''

''Adam haklı,'' dediğimde Ali abi gülmeye başladı. Kurbağaya adam demememi yoksa yorumumdan ötürü mü eğlendiğine karar veremedim. Sormama izin vermeden devam etti.

''Akrep kurbağanın yorumu karşısında çok şaşırmış. 'Delirdin mi?' demiş ve açıklamış. 'O zaman bende suya batar boğulur ölürüm.' Kurbağa düşününce bunun doğru olduğuna karar vermiş ve akrebin sırtına binmesine izin vermiş. Yüzmeye başlamış ve yolun yarısındayken boynunda hissettiği sızıyla durmuş. Kurbağanın bedeni halsizleşirken son nefesinde akrebe sormuş: 'Hani beni sokmayacaktın?''Akrepse çaresizce cevap vermiş. 'Ben akrebim, elimde değil doğam bu.' Çok anlamlı bir hikâyedir.''

Ali abinin bir bakışıyla aklımdan geçenleri anlayabilmesi üzerine omuz silktim.

''İnsanların tabiatını değiştiremezsin, İkra. İstediğin kadar sevginin gücüne güven.''

''Her şeyin sonunda Vural'da benimle boğulacaksa umurumda değil.''

Onu seviyordum belki de yapabileceğim en güzel şekilde fakat ondan vazgeçmeme engel değildi. Vural benimle boğulmayacaksa hayatımda da olmayacaktı. Ben şu hayatta her şeyime bedel olan çok insandan vazgeçmiştim, sorun olmazdı.

Ali abinin dudağının kenarındaki tebessüm benim olayı yanlış değerlendirdiğimin kanıtıydı. Hikâyesinden çıkarmam gereken sonuçtan olabildiğince uzaktım, muhtemelen. Kollarımı masanın üstüne koyup kafamı dayadım. Kendimi labirent oyunun içine atılmış gibi hissediyordum. Çıkışı bulamıyorum çünkü mevzu zaten bir çıkış yolunun olmamasıydı. Benim hayatımı normal seyrine döndürebilmem, Aysu ile Vural'ın tamamen yaşantımdan uzaklaşmalarına bakıyordu.

''Pardon?'' diyen sesi duyduğum anda kafamı kaldırıp Ali abiye mahcup bir tebessümle baktım. İş yerimde böyle davranmamam gerekiyordu. ''İkra Üngör?''

Karşımdaki adama şaşkınlık içinde bakarken bir anlığına yutkunamadım. ''Buyurun,'' derken ne kadar kasılmamaya çalışsam da sesim titremişti. Adam elindeki çiçeği kaldırıp açıklama yaptı. ''Şurayı imzalamanız gerekiyor, size geldi.''

Adamın dediğini yapıp imzayı attım ve çiçeği teslim aldığımda gerilimim had safhadaydı. Kırmızı gül buketinin üstündeki kart avuç içlerimin terlemesine sebep oluyordu. Kartı alıp açtığımda elim ayağım buz kesti.

''Sana kırmızı yakışır.''

Nottaki tek cümle buydu. Aklıma gelen isim Güney'di fakat o yapsa özür dileyen bir not bırakırdı. Vural olma ihtimalini düşüncelerimin kıyısından köşesinden bile geçiremezdim. Çiçeği kenara fırlatıp telefonuma sarıldım.

Ölü Kalbin Feryadı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin