Kütüphanede kocaman bir panomuz vardı. Öğrenciler içinden geçenleri veyahut gördükleri herhangi bir cümleyi yazıp oraya asıyordu. En büyük hobilerimden birisi de gidip oraya asılan şeyleri okumak oluvermişti. Gördüğüm bir cümle aklımda öyle derin bir yer etmişti ki unutamıyordum.
Zaman, en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonu yazar.
Ne kadar haklı bir sitemdi. Vural'ı son görüşümün üstünden tamı tamına üç hafta dört gün geçmişti. Sadece güne yuvarlarsak yirmi beş gün... Okul kapanıyordu, bütünleme sınavlarını düşünmezsek. İkinci döneme kadar bir ay daha vardı. Telefonla aradığımda ulaşılamıyordu, hiç arkadaşı yoktu ve gidip evinin adresini alamazdım.
Beni kantinin ortasında öpmüştü, sonrada yok olmuştu.
Masallarda prenses öpülünce prensle mutlu mesut yaşamaz mıydı? Hayatımın mutlu son ile bitmeyeceği buradan belliydi, umutlarıma tutunamıyordum. Benim tek istediğim yaşadığım belirsiz durumun son bulmasıydı.
Hiçbir şey için çabalamamıştım ben bu zamana kadar. Düştüğüm yerde bekler, birilerinin beni kurtarmasını dilerdim. Tek başıma ayağa kalkacak gücü bulamazdım. Yanlış bir varsayım olduğunu yeni idrak ediyordum. Çünkü beni, benden başka birisi kurtaramazdı. Hiç çabalamamış olan ben deli gibi ona ulaşmak için gayret ediyordum. Belki de o da hiç sevememiş birisi olarak beni sevmeye için uğraşıyordu.
Kendini kandırıyorsun diye homurdandı içimdeki ses. Öyleydi, pozitif bakabilmek adına her şeyi yapıyordum. Yine de hayatım henüz düzene girmişken kendimi koyuveremezdim. Yavaş yavaş rayına oturan yaşantımı öylece değiştiremezdim.
Son finalimi vermiş olmanın verdiği rahatlamayla kantine inip kendimi çayla ödüllendirmeye karar verdim. Birden önüme çıkan Aysu ile irkildim. Birkaç adım geri çekilip moralimi bozmaması adına kalkanlarımı kuşandım. İfadem dümdüzdü.
''Merhaba, dram kraliçesi. Video klibinizi izledim, birbirine en yakışmayan çift ödülüne layıksınız!''
''Ne yapmaya çalıştığını çözemiyorum ama inan seninle uğraşmak istemiyorum.''
Tam birkaç adım atıp onun yanından sıyrılmıştım ki ''Vural'ı hiç merak etmediğini söyleyemezsin,'' diyerek dikkatimi çekti. Adımlarım istemsizce kesildi, merak duygusu tüm bedenime yayıldı.
''Bende öyle düşünmüştüm,'' der demez karşımda bitti. ''Kendisi oldukça iyi, maşallahı var yani.''
Dilimin ucuna kadar gelen sen nereden biliyorsun içerikli cümleleri yuttum. ''Güzel,'' dedim sadece. Dudaklarım samimi olmayan tatsız bir tebessümle iki yana kıvrıldığı sırada ''Seni öpüşünü affettim, o da erkek sonuçta! Sürekli yanaşan birisi olsaydı, herkes aynı tepkiyi verirdi.''
İşte o an, kanımın damarlarımın içinde şahlandığını andı. Vural'ın cümlesi ardı ardına beynime indi.
Bende erkeğim İkra, hissedemesem bile. Bende erkeğim İkra, hissedemesem bile. Bende erkeğim İkra, hissedemesem bile. Bende erkeğim İkra, hissedemesem bile. Bende erkeğim İkra, hissedemesem bile.
Öfkeden yanaklarımın kızarmaya başladığını, parmak uçlarımın karıncalandığını, kalbimin atış hızının değiştiğini hissettim anbean. ''Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum,'' dediğimde gülüşü kara tahtanın üstü tırnakla çizilirken çıkan sesi anımsattı. Tüylerim diken diken oldu.
''İlgilendiriyor. Onun evini gördün mü? Ben gördüm. İnanılmaz bir erkek, özellikle de odasında yaşadığımız şey çok özeldi.''
Vural'da erkekti. Uçkuruna yenik düşmüş olabilirdi, bir anlığına hissettiğini düşünüp kapılmış olabilirdi veya asıl bir şeylere başlamak istediği insan Aysu olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kalbin Feryadı
Literatura Feminina"Onun ölü kalbinin feryadını duyabilen yegâne insandım, o da dahil."