7. Bölüm: Karmaşık Duygular

2.1K 181 57
                                    


Keyifli Okumalaaarrr 😘

***

Sabah dinç bir şekilde kalkan Asiye, hemen aşağıya inip kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı. Bir yandan kahvaltıyı hazırlıyor bir yandan da son günleri için nereye gidebileceklerini düşünüyordu. Aslında gitmek istediği yer belliydi fakat Halfetiyi çok bilmediği için biraz sorup soruşturması gerekiyordu. Asiye düşüncelere dalmışken içeriye yavaşça süzülerek Leyla girdi. Asiye, onu görmenin sevinciyle atladı söze.

"Leyla yenge... Halfeti de büyük bir çarşı var mıdır? Bizim düğün hızlıca oldu ya, çeyizimde birçok eksiğim var. Kendime alacaklarım, Cihangir'e almam gerekenler... Daha telefonum bile yok... Sizlerle, eşim işteyken eşimle nasıl haberleşeceğim. Bunları biran önce..."

"Tamam Asiye, tamam. Kahvaltıdan sonra gideriz çarşıya. Ama burada çok büyük bir çarşı yok. Eve dönünce de alabilirsin eksiklerini..."

"... Hmm şimdi orada..." diye kıvranan Asiye ne düşündüğünü pat diye söylemek istiyordu, fakat yengesini çok tanımadığı için vereceği tepkiden çekiniyordu.

"Anamdan mı çekinirsin?" diye sordu Leyla.

"Çekinirim ya... Şimdi bana karışır mı? Alma der mi? Ya da çarşıya gitmeme izin verir mi? Şu sıralar aramızın iyi olduğu söylenemez. O yüzden daha çok çekinirim..." dedi Asiye biraz yumuşak biraz dik bakışlı tavrıyla.

"Yok demez birşey... İhtiyacın varsa alacaksın tabii. Tek gitmene izin vermez orası ayrı. Ya beraber gideriz, ya Cihangir ile gidersiniz," dedi Leyla sakın ses tonuyla. Leyla sözlerini bitirmişti ki içeriye Semih girdi.

"Hanımlar kahvaltı hazırlamayın bugün dışarıda yapalım. Sizlere güzel bir yamaç kahvaltıyı yaptırayım. Hadi hazırlanın," diyen Semih girdiği mutfaktan hızla geri çıktı ve Cihangir'e haber vermeye gitti.

Hazırlanan Bozan ailesi arabalarına atlayarak Halfeti'nin yüksek dağları çıkmaya başladılardı. Taşlık küçük bir mağaranın önünde dizilmiş arabaların yanına park ettiler araçlarını. Arabadan inen Asiye, hafif rüzgarın esip açtığı yemenisini tutarak etrafına meraklı gözlerle bakmaya başladı. Gözlerinin önüne serilen küçücük şehirin her karesine tek tek baktı. Dağlarına, tarlalarına, küçücük görünen dağınık konumlanmış evlerine, ilk gün gezip geçtiği o köprüye, şehri bölen nehire, herşeye...

"Hadi gelin burası esiyor içeri girelim?" dedi Semih, dalıp gitmiş Asiye'ye binaen.

"Nereye girelim? İçeri derken mağaranın içine mi?" diye soran Asiye şaşkınlığını gizleyemiyordu.

"Evet içerisinde küçücük bir lokanta var, görünce daha da şaşıracaksın," dedi Cihangir heyecanlı sesiyle. Ve Asiye'yi elinden tutup mağaraya doğru sürükledi.

Şaşkınca adımlayan Asiye, bir yandanda etrafa bakıp bu mümkün olabilir mi diye sorguluyordu. İçeri girdiklerinde buz gibi bir hava onları karşıladı. Girenleri gören garson hemen yanlarına gelip, misafirlerini güler yüzlülükle karşıladı. Ardından onlar bir masaya doğru yönlendirdi. Masaya oturan ailemizden şaşkın olan Asiye ve Berivan etrafı inceliyor, diğer aç olanlar ise menüyü...

En sonunda dayanamayan Asiye ayağa kalkarak oturduğu masadan uzaklaşıp yan tarafındaki parlayan taşa değdirdi ellerini... Elleri taşın üzerinde gezdirirken, taşın soğuğu ve nemiyle üşümüştü. İçinden 'Gerçekten bir mağarayı nasıl lokanta yapmışlar? Bunu yapmak nasıl akıllarına gelmiş?' diye düşünüyordu. Ardından kafasını yukarı kaldırarak yüksek girinti çıkıntılarla dolu tavana baktı.

HÜZN-Ü MASUMANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin