Bölüm On Üç: Anne-Klon Sohbetleri

73 13 33
                                    

Gwen, yaklaşık bir saattir karşısındaki klonla konuşuyordu. Aslında, daha çok kendisi konuşuyordu. Yine de klon, hiç konuşmuyor değildi. Gwen, adamdan olabildiğince çok bilgi almayı başarmıştı karşısındaki adamdan.

Mesela, yakalandıktan sonra Gwen'i neden yakalamaya çalışmadığı ve presten kurtulmaya gayret göstermediğini öğrenmişti. Karşısındaki klonun söylediğine göre Gwen'ler onu yakalayınca Osborn'u hayal kırıklığına uğrattığını düşünmüştü ve pes etmişti.

Görünüş olarak Peter ve Gwen'in bir karışımı gibi görünse de huyları ikisini de andırmıyordu. Ne Peter'da ne de Gwen'de pes etme duygusu vardı çünkü. Bu da klonun Peter ve Gwen'in haricinde, kendine has duyguları ve tavırları olduğu kanıtlıyordu.

Bu yüzden ona bir isim vermişlerdi. Adamın gerçek yüzünü ortaya çıkardıktan sonra dört kişi oturmuş ve bir isim tartışmışlardı yanlarına alacakları bu yeni müttefik için. Savaşta yanlarına alma fikri ise Gwen'den çıkmıştı. İlk karşı çıkan da Fell olmuştu. Yine de Gwen onu ikna etmeyi başarmıştı ve isimsiz adama bir isim aramışlardı. 

Garip ve saçma tavsiyelerden sonra Gwen 'Ben' isminde karar kılmıştı. Böylelikle ona Ben diye seslenmeye başlamışlardı. 

Bir saattir de Gwen, Ben ile sohbet ediyordu. Adamın kafasında hiç var olmamış ve yaşanmamış anılar yüklenmişti. Böylece kendisini Peter sanması sağlanmıştı. Osborn, Peter'ın geçmişini tamı tamına bilmediği için Ben'e yeni bir geçmiş yazmıştı. 

Gwen de, Ben'in ağır ağır, kelime kelime anlattığı geçmişten parçalar öğrendikçe, Osborn'a olan öfkesini kontrol etmekte zorlanmıştı. Karşısında Ben olduğu için Ben'e vurmak istemişti ancak onun kurban bir klon olduğunun farkındaydı bütün konuşma boyunca. Bu yüzden yumruklarına zor da olsa hakim olmuştu ve bütün enerjisini Osborn'a saklamıştı. 

"Ben," dedi Gwen ve elini adamın yanağına koydu. Adam Peter'dan ve Gwen'den daha olgun duruyordu. Kız, kendisinden büyük birine annelik duyguları hissetmeyi garip bulsa da, içinde çoktan yeşermiş olan annelik hissi bunu garip bulmuyordu. Hatta, olabilecek en normal şeymiş gibi Gwen, Ben'i bir nevi oğlu gibi hissetmeye başlamıştı bile. 

Klon'un gözlerindeki boşluk, bakışlarındaki mahcubiyet ve geçen her saniye yeni bir şey öğrendiğinden dolayı kafasındaki karışıklık... Hepsini Gwen içinde hissediyordu.

"Osborn'u hayal kırıklığına uğrattığını düşünmen iyi bir şey. O senin düşmanın çünkü. Ona karşı gelmek zorundasın."

"Ama o benim efendim." Adam mahcup ifadelerle Gwen'e bakıyordu. Gwen, adamın gözlerinde kendi gözlerini gördükçe ona hiçbir tepki veremiyordu. "Onun dediklerini yapmam gerekiyor."

"Hayır, gerekmiyor. O sadece seni yarattı. Seni bu hallere düşüren o. Başkası değil. Sana neler yaptığını hatırlıyor musun?"

Ben, gözleriyle Gwen'in yüzünü gezdi. Bir cevabı yok gibiydi. Gwen, onunla konuşurken ufak bir çocukla konuştuğunu hissediyordu. Cevabı için uzun uzun düşünen, ağır ağır cevap veren ufak bir çocuk. Konuşmayı yeni öğrenmiş bir çocuğa daha iyi konuşabilmesi için onunla sohbet etmeye çalışıyor gibiydi. Azıcık da olsa, Gwen'in sinirini bozuyordu bu durum. 

Karşısında, ondan büyük bir adamın kem küm ederek zar zor konuşması, daha önce karşılaşmadığı bir durumdu. Haliyle, Gwen'in de dengeleri ve sinirleri alt üst olmuştu Ben ile konuşmaktan. 

"Bana güçlerimi öğretti. Bana, yapabileceğimi gösterdi. Sonra da," işaret parmağı ile Gwen'i gösterdi. "Seni öldürmemi söyledi. Fakat başaramadım." Kafasını eğdi ve mahcup bakışlarını zemine doğru sürdürdü. 

Kimlik -- Gwen Stacy || Aranea #1.5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin