Bölüm On Dört: Meydan Savaşı

75 9 33
                                    

Şehir dışına doğru çıkmışlardı neredeyse. Gwen, Nick'e yolu tarif etmesi sayesinde Osborn'un malikanesine neredeyse yaklaşmışlardı. Gözlerini kapamış olan sarışın kız, göz kapakları kapalı olsa da yolu görüyordu ve yanındaki adam nereye gideceğine dair rehberlik yapabiliyordu. 

"Yol ayrımından sağa dön," dedi kız ve adam da direksiyonu sağa kırdı. İki yöne ayrılan ıssız, karanlık yoldan sağa döndüler. Havanın karanlık olmasından dolayı hiçbir şey görünmüyordu ön camdan bakıldığı vakit. Nick, fark edilmemek için ön farları yakmama kararı almıştı. Karanlıkta da görebildiği için, farları yakmamak onun için bir sorun olmamıştı.

"Osborn'u öldürdükten sonra ne yapacaksın?"

Adamın ansızın sorusu karşısında Gwen ağa takılmış balık gibi kaldı. Kafasını sola çevirip gözlerini açtı ve Nick'e baktı. "Bu, senin için ne kadar önemli ki?"

"Sadece soruyorum. Bütün yol boyunca sessiz olmak canımı sıktı. Biraz konuşalım. Konuşmaktan kimse zarar görmez sonuçta."

"Hiçbir fikrim yok. Muhtemelen kendimi koltuğa atar ve uyurum. Dinlenirim. Dergi okurum belki."

Nick, kafasını salladı. "Güzel. Ben de okuyacak dergiler var. Sana verebilirim istersen?"

"Düşündüğüm tarzda dergiler olmasın ama."

"Beni Fell sanma bayan Stacy." Dişlerini göstererek güldü. Vitesi bir arttırdı ve elini tekrardan direksiyonun üstüne koydu. "Aylık çıkan çizgi romanlardan bahsediyorum ben. Belki alıp okumak istersin, daha önce çizgi roman okumuş muydun?"

"Evet, okumuştum," dedi Gwen. "Bir ara yakından takip ediyordum. Sonra bıraktım tabi. Bilime olan sevgim artınca bilime ve çizgi romanlara eşit dağıttığım sevgimi sadece bilime yönlendirdim. Doğal olarak da normal kızların sevdiği şeyleri hiçbir şekilde sevmiyor oluşumun acısını uzun yıllar boyunca çektim."

"Fantastic Four'u hiç sevmem biliyor musun?" Gülmeye devam ediyordu Nick. Gwen'de bir adama, bir de hiçbir şeyin gözükmediği yola bakıyordu. Gözleri simsiyahtı adamın. En az karşılarındaki zifiri karanlık yol kadar karaydı gözleri. Bu, Nick'i biraz korkunç gösteriyordu. Yine de Gwen, adamın simsiyah gözlü halinden korkacak kadar duygulara sahip değildi. "Bana her zaman çok garip gelmişlerdir. Eğer onlarla bir gün tanışabilmiş olsaydım soracağım ilk şey neden bu kadar garip oldukları olurdu."

"Onlar da Dünya'yı korumaya çalıştı. Niye garip buluyorsun ki? Belki onlar olmasa senin ailenden biri olmayabilirdi."

"Şu anda da yoklar ki," dedi Nick yüzündeki gülümsemeyi yavaşça kenara bırakırken. Suçluluk duygusu adamın üstüne düşerken boynunun bükülmesine ve gözlerinin kapanmasına neden oldu. "Bu yüzden insanları korumaya çalışıyorum. Bundan aylar önce mutantları korumaya çalışıyordum. Magneto'nun kardeşliğinde suikastçı olarak görevliydim. Ta ki Magneto, kızı Wanda'yı bizim yanımıza getirene kadar. Kısa sürede Wanda ile birbirimize aşık olduk ve oradan kaçtık. Kaçarken, Wanda üçüncü kardeşi Lorna'yı da yanına aldı."

Gwen, konunun Wanda'ya gelmesine rahatsız olmuştu ama kızı biraz daha tanıma şansı elde ettiği için de olumsuz bir tepki göstermek istememişti. Magneto ismini daha önce duymuştu. Manyetizmanın efendisiydi ve X-Men'in baş düşmanıydı.

"Kısa süre sonra Wanda'nın hem Lorna'dan hem de benden hoşlandığını öğrendik. Lorna, Wanda'nın garip davranışlarına anlam veremedi ve çekip gitti. Ben ise kızın yanında kalmak istedim. Davranışları günden güne garipleşiyordu ve ben de onu tedavi etme mecburiyetinde hissediyordum kendimi. Çok şey yaşamıştı, üstelik ellerinin üstünde onun zihnini sürekli etkileyen sonsuzluk taşından iki parça var. Aklı normal değil. Her an çatlayabilecek camdan bir heykel gibi. Ben de elinde bantla çatlakları onarmaya çalışan ve heykele aşık bir tamirciyim."

Kimlik -- Gwen Stacy || Aranea #1.5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin