Bugün yere düştün değerlim. Ama hem bedenen hem de ruhen.. Dizin kanadı yere düşünce ve hıçkırıklara boğuldun sen.. Canın acıyordu çünkü. Ama bu acı bedenen çektiğin bir acı değildi senin, ruhen çektiğin bir acıydı.. Her şeye rağmen devam etmeyi öğrensen de öyle bir an geldi ki dayanma noktan kayboldu. Tekrar yıkıldın sen. Geçmişi hatırladın çünkü.. Gerçi acı veriyorsa geçmiş geçmemiş demektir ama her neyse.. Sen bunun farkındasın zaten. Hala geçmediğinin farkındasın.. Bugün küçük bir çocuk gördün.Yere düşmüştü,ağlıyordu. Annesini çağırıyordu ağlayarak. Çocuğunun ağlamasını duyan annesi koşarak yerden kaldırdı çocuğu. Dizlerini temizledi önce. Ardından eşofmanının paçasını yukarı sıyırdı, dizi zarar görmüş mü diye görmek için. O sırada çocuk sızlanarak ve ağlayarak bütün masumiyetiyle canının acıdığını söyledi. "Keşke sadece koşup düşseydikte dizimiz ellerimiz yara olup kabuk bağlasaydı da kalbimiz bağlamasaydı.." diye geçirdin içinden. Ama çocuktan daha çok çocuğun annesinin canı yanıyormuş gibiydi onu farkettin o sırada. Acısı geçsin diye avuç içlerini öptü annesi çocuğun.Ve bütün bu olanları pür dikkat izledin sen. Yanağından süzülen bir damla inci tanesiyle.. Yüzünde buruk bir ifade vardı, onları izlerken.. İmrendin.. Kıskandın.. Öfkelendin... Oturup tıpkı bir çocuk gibi ağlamak istedin yere. Belki biri gelir ve derdini sorar, yaralarını sarar diye.. Elerinden tutup kaldırır diye.. Ama olmayacağını biliyordun işte. Kimsenin tutmayacağını biliyordun...
Bu yüzden içine akıttın gözyaşlarını. İçini doldurdun kederlerinle, acılarınla, gözyaşlarınla.. Daha sonra kendi içinde boğulacağını bile bile..
Çok isterdim yanında olmak. Elini tutup kaldırmak. Beni tanımasan da seni tanımasam da her şeye rağmen her şeyin geçeceğini söyleyebilmek. Aklından yere düşmek geçmişti ya eğer düşseydin kaldırmak isterdim. Sonra sarılırdım sana doyasıya. Sen ağlamaya başlardın ben sana sarılınca biliyorum. Nedenini sormazdım sana ağlamanın. Çünkü kimse ağlamak istemez birinin yanında. Güçsüz olduğunu düşünür her bir gözyaşında.. Ben de bilmeme rağmen anlamamış gibi yapardım. Kızardım sana kendi canını yaktığın için.. Kızarmış ve akan burnunla dalga geçerdim seni gülümsetebilmek ve dikkatini dağıtabilmek için. Ama seni görmesemde sen beni görmesen de senin yaşadıklarını biliyorum sana dokunmadan da sarılabiliyorum ben. Duygularımla, düşüncelerimle..
Boncuk boncuk akan keder denizi gözlerini görebiliyorum ben. Çırpınışlarını..
Hissettiğin boşluğu..
İçinde her zaman bir yerlerde var olan masum çocuğu..
Kırık kanatlarını..
Bütün bunlara karşı savaş içinde olan ve hala benliğini arayan seni..
Hepsini biliyorum,hissediyorum, anlıyorum..
Şimdi sana şunu söylemeliyim. Yaralarını, acılarını ve kırılan kanatlarını kısaca hepsini anlatmaya başlıyorum değerlim.. Dertlerinle yalnız başına değilsin ve acılarınla mücadelene karşı olan her mağlubiyetini ve her galibiyetini biliyorum..Sana seni anlatmaya devam ediyorum değerlim. Her şeyinle seni sana anlatmaya devam ediyorum.. Tabii her zaman acılarından bahsedeceğimi söylemiyorum sana. Küçücük şeylerle mutlu olan senden, sadece küçük bir sarılmayla bir insana bağlanabilen senden de bahsedeceğim elbet..
Tıpkı hayattan kopan senden, bir zamanlar yaşamaktan vazgeçmeyi düşünen senden de bahsedeceğim gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Seni Anlatsam Beni Dinler Misin?..✔
Non-FictionNeler hissettiğini biliyorum... Seni tanımasam da sen beni tanımasan da...