Bir fotoğraf karesi...

83 3 2
                                    

Bir fotoğraf karesi.. Çok mu nostaljik girdim bu sefer yazıya? :) Evet bugün tatlı bir acından bahsedeceğim. Küçücük biri yer alıyor bu fotoğraf karesinde. Acaba kim?:) Evet.. Doğru tahmin. Senin küçüklük resmin.. Ve arkada değer verdiğin iki kişi yer alıyor. Sen biraz şaşkın çıkmışsın. İlk defa kamera görmenin şaşkınlığı olsa gerek.. Dalgalı kısacık saçların, ağzında emzik ve gözlerinde şaşkın bakışlar.. Ve iki değerlinden birinin kucağında oturan sen.. Rahatsın tabii o zamanlar. Ağzında emzik ve altındaki bezle kucaktan kucağa taşınıyor hiç bir şey yapmıyordun. Parıl parıl parlayan gözlerinle ilgini çeken şeylere pür dikkat kesilmenin dışında.. Keşke hep öyle kalsaydın... Her şeyden; özellikle de nereye gittiği belli olmayan bu dünyadan habersiz kalsaydın keşke...

Fotoğraf çekimi bittikten sonra kucaktan yere indirilmiştin. Oyuncaklarınla yalnız bırakılmıştın. Seni yere bıraktıklarından bir süre sonra herkes koyu bir sohbete dalmıştı. Sen ise bırakıldığın halının üstünde elindeki oyuncakları evirip çevirip ne işe yaradıklarını anlamaya çalışıyordun. Arada ağzına alıp ısırıyor, tıpkı kumbaranın içindeki parayı kontrol etmek için salladığımız gibi oyuncakları sallıyor ve arada yere vurup kalite kontrolü(!) yapıyordun sanırım. Ardından oyuncakları yere vurduğun görüntüyü gördüklerinde yavaşça yanına gelip seni uyarıyorlardı ve sen ise bu çok komikmiş gibi sesler çıkıyordun.. Karşındaki ise bu sevimliliğine karşı gülümseyip kafanı okşamış ve tekrar koltuğa oturup sohbetine devam etmişti. Sen kalkıp evi yerle bir edip orayı burayı karıştıran bir bebek değildin tamamen. Bazen fazla meraklanıp elliyordun dikkatini çeken şeyleri. Onun dışında seni yere ya da herhangi bir yere oturtup eline oyuncak verdikleri zaman ağzında emzik ve kocaman siyaha çalan koyu kahverengi gözlerinle oyuncaklarla oynuyordun genellikle. Belki de hayat seni yalnızlığa o yaştayken alıştırmaya başlamıştır? İnsanın kendi kendine eğlenebileceğini, yalnız da mutlu olabileceğini o zaman fark ettirmek istemiştir belki de? Sen yaşından büyük şeyler öğrendiğinde diğer çocukların aksine ilgiyle dinliyordun her zaman. Ve öğrenmek için mücadele veriyordun. Çok dikkatliydin ve her şeyi çabuk kavrıyordun. Sen taa o zamanlar olgun davranmaya başlamıştın. En büyük sorun buydu belki de. Böyle bir dünyada erkenden her şeyin farkına varman? Elbette sen de eğleniyordun, oyunlar oynuyordun. Ne kadar olgun olursan ol çocuktun sonuçta. Ama değerlilerin sana bir şeyler anlattığında onları kocaman gözlerinle dikkatlice dinlemen, üzüldüklerinde onların acılarını hisseder gibi gözlerini doldurup onlara üzülme dermiş gibi bakman ya da bir şey istediklerinde hemen yardım etmen ve büyümene rağmen küçüklük arkadaşlarını hâlâ isimlerinden tut birlikte geçirdiğiniz her şeye kadar hatırlaman... Gerçi onlar seni unutmuşlar. Sen onların yanına büyümüş halinle büyük bir heyecanla gitmene rağmen onlar seni hatırlamadılar. Oysa onlar senden yaş olarak daha büyüktü o zamanlar. Senden daha iyi hatırlamaları gerekirken hatırlamadılar...

O bakışlarla karşılaşmadan önce, kapı açılmadan önce sen yaşadıklarınızı düşünüyordun için sıcacıktı ama hatırlamadılar işte... İlk yıkılma anındı sanırım. İlk kez karşılaşmıştın eskiden değer verdiğin kişilerin soğuk daha doğrusu yabancı bakışlarıyla... Sen daha küçücüktün o zamanlar ya! Ağlamak yerine neden güçlü durdun, herkesin derdini neden o zamanlar dinlemeye başladın?! Daha popunun üstünde yuvarlandığın zamanın üzerinden bir kaç sene geçmişken, sen neden o zamanlar bile değerlilerine senin gözyaşlarını sildikleri için minnettar olup onların gözyaşlarını silecek kadar olgundun? Değerlilerini mutlu etmek en büyük hobindi, en büyük mutluluğun. Küçük paytak adımlarınla öğrendiğin şeyleri anlattığında onları şaşırtıp hem de gurulandırıyordun. Gururlandırmak kelimesini bilmesen de söylediklerine karşın; onların sana kocaman baktıkları gözleri, kocaman gülümsemeleri, kafanı okşamaları ve ardından ağızlarından aferin nidalarının çıkmasıyla kucakladıkları an ayaklarının yerden kesilmesi.... İşte bütün bu tepkiler senin için eşsizdi. Kafanı okşamaları ve gülümsemeleri senin için bir hediyeydi. Başka çocuklar oyuncak isterken sen gülmelerini istiyordun. Neden diğer çocuklar gibi davranmadın ki? Bu kadar anlayışlı olman gerekir miydi? Yaşıtların gibi bencil olmak varken sen zamanının büyük bir çoğunluğunu neden başkalarından sevgi görmek ve sakin bir çocuk olarak olarak geçirdin? Nadiren yaptığın zıpırlıkları saymazsak, yaşını başını almış her şeyi görüp geçirmiş bir insan sakinliğinde devam etmenin nedeni neydi? Büyüyünce zorlamaya başladı ama bu durum seni biliyorsun değil mi?

"Düşüncelerinin büyüklüğü,

Her şeyin farkındayken bir o kadar da farkında olmaman,

Yaşınla düşüncelerin arasındaki tezatlık,

Bazen saçmalamak isteyip bunu yaptığında içinde oluşan sahtelik duygusu,

Yaşadığın her an ölüme biraz daha yaklaştığını bilmek,"

bütün bunlar zorladı seni... Ve hâlâ da zorlamaya devam ediyor...

Neden sen de diğerleri gibi davranmadın diyorum ya aslında cevabını bilmeme rağmen sormam saçmalık.. Sen diğerleri gibi davranmadın çünkü sen farklısın ve bu farklılığın o zamanlardan beri belliydi değerlim.

Bu arada değerlilerine teşekkür etmek istiyorum. Teşekkür ederim değerlimin değerlileri. Onun gülümsemesine neden olduğunuz için. Çok zorluk geçirmesine rağmen hâlâ ayakta duran bu çocuğun bir zamanlar gülümsemesine neden olduğunuz için teşekkür ederim.

Sana Seni Anlatsam Beni Dinler Misin?..✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin