Evde tek başına olduğun zamanlar huzurlusun. Tabii dışarıya oranla.. Yoksa kendine tam gaz acı çektirmeye devam ediyorsun. Kimse şu an söylediği düşüncenin ya da gösterdiği davranışın senin ruhunda oluşturduğu yaraları umursamazken sen sana ilk acı çektirenden günümüze kadar geliyorsun. Dolduruyorsun kendini yine. Sana yapılanlarla... Senin yaptıklarınla...
Ama bugün evde değilsin.
Gecenin karanlığında en ıssız saatlerinde bir kaldırımda oturuyorsun.. Kafanı ellerinin arasına almış derin derin düşünüyorsun. Soğuk bir havada,soğuk kaldırım taşlarının üstünde buz gibi yanaklarından akan sıcak gözyaşlarıyla oturuyorsun tek başına.. Ama seni mutlu eden bir şey var bu ortamda:"Karanlık"...Gecenin karanlığını ve sessizliğindeki huzuru seviyorsun sen..
Karanlık,çoğu insan için korku ve acıdan ibaretken senin için bir mutluluk nedeni.. Huzur bulduğun bir zaman dilimi..
Karanlığın bütün vücudunu sarmalama hissini seviyorsun.. Sana sarıldığını düşünüyorsun karanlığın.. Kimse görmüyor seni ya da tanıyamıyor. Gözyaşlarını görmüyorlar örneğin..
Bu yüzden seviyorsun sen karanlığı..Siyahı da seviyorsun haliyle. Hem de her şeyden çok..
Siyahın bir renk olmadığını söylüyorlar. Bir renk değil renksizlik olduğunu. Renklerin yaşam olduğunu. Renksiz bir hayat düşünülemeyeceğini söylüyorlar. Gökkuşağını örnek gösteriyorlar. İnsanların gökkuşağına baktığında mutlu olduklarına kanıt olarak yüzlerindeki gülümsemeyi öne sürüyorlar. Ve burdan siyahın gökkuşağında olmadığı için renk olmadığını savunan bir kesim daha var. Renkleri soğurduğunu bilimsel olarak açıklayan bir başka kesim daha. Ya senin bütün bunlara verdiğin cevabına ne demeli?.. Sen şunu söylüyorsun içinden gökkuşağı ile ilgili olan kesime; "Gökkuşağı gökyüzünü kaplıyor olabilir ve bir renk cümbüşü olabilir. Fakat geceleri gökyüzünü siyah hakimiyeti altına alırken siyahın gökkuşağında bulunması... Pekte önemli değil." Bu sözü bir yerden duymuş olsan da cidden etkileyici bir cevaptı tabii işin bilimsel yönüne girmezsek.Gökyüzünü kaplayan siyah senin için eşsiz bir renk. Çünkü seni ilk saran, sana herkesin ve her şeyin karanlık bir tarafının olduğunu ilk gösteren o renkti. Geceleri kafanı kaldırıp gökyüzüne baktığında yıldızları görmeni sağlayan o renkti...
Bu kadar siyahı seviyorsun. O yüzden sen denince aklıma siyah gelmeli ama beyaz geliyor seni düşününce aklıma hep.. Yaşadığın acılara rağmen güçlükle ayakta durman, mutlu olmasanda gülümsemen, herkes kalbini paramparça ettiği için soğuk ve umursamaz davransanda yeri geldiği zaman yine de onlara gizli bir şekilde yardım etmen, küçük çocukları yerden kaldırıp dizlerini temizlemen, dışarı çıktığın zaman -bu nadir de olsa- yaşlı insanların elinden poşetleri alıp taşıman, onları dinlemen... Hatta bir kere alzheimer hastası bir kadına yardım etmiştin.. Kadın devamlı unutuyordu ama o tahtaları kışın yakacak olarak kullanacağını bildiğin için taşımasına yardım ettin yine de. Hepsini hiç yorulduğunu belli etmeden taşıdın. Bu tehlikeli bir şeydi bir yandan. Seni unutup "Sen kimsin?" diye sorduğunda yanlış anlaşılabilirdin aslında. Ama umursamadın. Teyzenin yorgunluğunu hafifletmek kollarının ağrısını unutturduğu gibi ortaya çıkabilecek sorunları da unutturmuştu.. Eve geç gittiğin için çok fazla azar işitmiştin o zaman...
Bütün bunları bilip o bembeyaz masum kalbini görüp sana beyaz rengi uygun görmemek aptallık olurdu herhalde...
"Giyinip boyansan da renkler üzerinde solar ruhun siyahsa." diye bir söz okumuştum. Çok doğru bir söz gerçekten de. Gerçi sen siyahsın her zaman, dışın simsiyah, ruhunda ama kalbin... İşte onu bir türlü boyayamıyorsun siyaha.. Boyayamazsın da.. Sen boyamaya çalışsan da benliğin reddeder onu. Ne kadar ruhun siyah olursa olsun içi siyah olup dışı renkli gibi davranan insanlara inat neysen öylesin sen. Okuduğum o sözün tersine neysen öylesin... Gizlemeye çalışmıyorsun artık bazı şeyleri...
Melek kalplim...
Bembeyaz kalbini simsiyah bir ruh sarsa da görüyorum ben o güzelliğini.. Saklama lütfen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Seni Anlatsam Beni Dinler Misin?..✔
Non-FictionNeler hissettiğini biliyorum... Seni tanımasam da sen beni tanımasan da...