1.BÖLÜM: Gizemli Kapı

1.2K 108 372
                                    

Bir farklılık olsun istiyorum hikayelerde aşk içinde boğulmuş kalmış, psikopatlıklardan nasibini almış, alışagelmişin dışında bir şeyler.

Şimdiden teşekkür ederim 😊



Genç kız kırılmışlığın, hiçsizliğin kollarına öyle bir teslim olmuştu ki gökleri delip yeryüzüne düşen damlaları fark etmediği gibi sokak lambalarının bile terk ettiği yollarda eski arabasıyla seyahat ediyordu. Bu durumu fark ettiğinde ise her şey için çok geçti çünkü arabası çoktan teklemeye başlamıştı. Eski ve yaşlı bir araba için çok zor yollardı ve baba yadigarı daha fazla dayanamayıp kapatmıştı motorunu. Genç kız hıçkırıklar arasında arabanın durumunu fark edince etrafına boş boş baktı. Onu sürükleyecek maceraların ilk adımını atmıştı bile. Yaşlı araba, sanki bunu bilircesine bir santim bile ilerlemedi yerinden bütün çabalarına rağmen. Sadece az ileride siyahlar içinde parlayan bir tabela çekti dikkatini, üzerinde bütün parlaklığını yitirmiş bir şekilde "Halk Kütüphanesi" yazıyordu. 'Böyle kuytu bir yerde ne gezer ki bu kütüphane ?' diye aklının bir ucundan geçirse de orada ki kütüphaneye şükrediyordu çünkü tek kurtuluş oraya varabilmekten geçiyordu.

Derince bir nefes verip bütün cesaretini topladıktan sonra gıcırtı eşliğinde açılan kapıdan indi. Yağmurun şiddeti o kadar fazlaydı ki. Saniyeler içinde sırılsıklam olmuştu bile. Kapıyı kapatıp kitledikten sonra çantasını sırtına geçirip koşmaya başladı. Hem koşup hem ağlamak hem de hıçkırıklarını böylesin bastıran bir yağmur sesi...

Mükemmeldi onun için attığı her adımda daha da şiddetleniyordu ağlaması. O ağlaya devam ederken adımları onun hayatını değiştirmeye götürüyordu adeta. Kütüphanenin kapısına ulaşınca içeride kimsenin olmadığını ama kapının açık olduğunu fark etti. Usulca gıcırtı eşliğinde açılan kapıya uzandı ve gözüne ilk çarpan şey bir ısıtıcı oldu. Koşar adım oraya ilerlerken etrafına da bakındı. Isıtıcının önündeki sandalyeye oturunca ne kadar yorulduğunu fark etti. Nasılsa biri gelirdi. Kafasını geriye yaslayıp uykuya daldı neler olduğunu sorgulamaktan uyuyamayacağı gecelerden habersizdi.

Gözlerini araladığında henüz geceydi. Oturduğu şekilde uyanmıştı üzerinde tek ıslak bir nokta bile kalmamıştı üstelik, demek ki uzun bir süredir uyuyordu. Hala biri gelmemiş miydi yoksa? Kafasında ki soru işaretleri ile yerinden kalktı genç kız. Kütüphanenin içine doğru yürürken bir taraftan da kimse yok mu?" diye seslendi. Çekingen adımları kitapların arasına girene kadar sürmüştü. Çünkü çekingenlik sonrasında şaşkınlığa yerini bırakmıştı. Ne kadar büyük raflardı bunlar böyle! Her rafı kitaplarla doluydu. Biraz daha gezindikten sonra belki yedi yüz sayfa olan büyük ebatta bir kitap aldı eline. İleride ki masalardan birini gözüne kestirip oturdu. Sanki yaşadıkları normalmiş gibi davranıyordu. Nasıl olur da bu kadar vurdumduymaz olurdu. Aslında her şey kaderin bir oyunuydu. Büyülenmişçesine kitabın kapağını açtı ve ilk satırını okudu.

Takvimlerin olmadığı saatlerin durduğu bir devirde, tarih kitaplarına konu bile olamamış sanki zamanda kaybolmuş bir Türk devleti yaşarmış. Bu devlet bir kale içinde yaşamını sürdürürmüş...

Saatler dakikalar birbirinin ardında seyir ederken zaman su gibi akıp geçmişti. Ama Genç kız hiçbir şeyin farkında değil sadece kitabı okuyordu. Bir titreşim dikkatini dağıttıktan sonra kafasını kitaptan kaldırdı ve kitabın sayfalarındaki ihanetlerde, bağlılıklarda, aşklarda kaybolup gittiğini fark etti. Ardından bir titreşim daha çantasındaki telefonundan geliyor olmalıydı. "Burada telefon çekiyor mu ?" diye sordu genç kız kendine ve eli çantasına gitti. Arkadaşı arıyordu. Her şeyi nasıl berbat ettiğini mi anlatacaktı yani. Kafasını iki yana sallayıp gelen çağrıyı kapattı ve o sıra bu hiç adını bile duymadığı kitaba internetten şöyle bir bakmak istedi. Sadece kitap hakkında bir yorum bulabildi. O yorum da şöyleydi "hayatını yaşamak istiyorsan gözlerini kapat." Anlam verememiştim ama o sıra aklına romanda ki o meşhur kapı geldi. Az ilerideki küçük kâğıda ve kaleme uzandı. Saniyeler içerisinde tam da romanda ki gibi bir kapı çizdi. Kalemin arkasını ağzına aldıktan sonra "ımm... Ben olsaydım mükemmel bir sonla bitirirdim galiba..." dedi ve kitabı da alarak yürümeye başladı. Kitabı yerine koyup koymamak arasında kalmıştı ki kolu yanlışlıkla bir kitaba çarptı yere düşen kitabı almak için eğilmişti ki kütüphanenin o koca rafı hareket etmeye başladı. Dehşetle açılmış koca gözleriyle donup kaldı. Korkudan ölmek üzeriydi ama asla kıpırdayamıyordu. Koca raf hareket ettikçe bir ışık hüzmesinin parlaklığı gözünü almaya başlamıştı. Sonrası onu daha da dehşete düşürecek bir an oldu. Küçük kağıda çizdiği kapı karşısında duruyordu. İstemsizce öne doğru bir adım atıp gerçek mi değil mi diye kontrol etmek istedi ama beyni devre dışı kalmıştı sadece adım atıyordu bilenmezliğe doğru. Bir adım, bir adım ve bir adım daha...

HAYATI YAŞAMAK İSTİYORSAN GÖZLERİNİ KAPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin