2.BÖLÜM:Hayal Kırıklığı

489 90 420
                                    

    ...    
Gözlerini aralar aralamaz boynunda ve belinde şiddetli bir ağrı boy gösterdi Ahu'nun. Genç kız yine yaptığı resimlerinin üzerinde hayal kurarken uyuyakalmıştı. Çünkü bu kez emindi güzel şeylerin olacağına.

Vücudundaki ağrılardan kurtulmak adına birkaç açma germe hareketi yaptıktan sonra banyonun yolu tuttu. Her zamanki rutinlerini yapmak için uyuşukluğundan kurtulmak istiyordu ama bütün gece çalışmaktan isyan eden vücudu bu duruma yardımcı olmuyordu. Kendisinin, annesinin ve babasının bulunduğu tablonun önüne gelip ''günaydın canlarım!'' deyip onlara da selam verdi.


Her zamanki gibi çizdiği tabloya bir kez daha göz gezdirdi ve her baktığında daha da farklı kusurlar bulma listesine bir yeni kusur ekledi.
Sonra birden gözleri annesinin gözleriyle buluştu. ''Büyük güne çok az kaldı anneciğim, bana bırakıp gitmiş olduğun bu yeteneği Nirvanalara ulaştıracağım sana söz veriyorum.'' dedi ve mutlu aile tablosuna bir kez daha baktı. Bir insan kendini kıskanır mıydı hiç? Ama Ahu kıskanıyordu. Eski Ahu'yu mesela, ailesiyle birlikte yaşayan Ahu'yu...

Son kez ailesiyle yediği yemeği hatırladı. O uğursuz geceyi. Ecel çoktan yollarını çevirmiş gecenin içinden göz kırpıyordu TÜRKMEN ailesine ama gel gör ki olacaklardan kimsenin haberi yoktu bir kere. Kader ağlarını ördü o gece, dışarı yürüyüşe çıkmak istedi Ahu'nun annesi, önce babası biraz nem küm etse de kabul etti sonra. Ahu'nun televizyon karşısında uyuyakaldığı gece son bir öpücük kondurup yanağına çıktılar.


Ve bir daha asla dönemediler. Gecenin karanlığını parçalarcasına bir telefon sesine uyandı önce Ahu. O telefonu nasıl aldı nasıl açtı neler söyledi bilmiyordu çünkü telefondaki kadın kaza haberini verdiğinde inanmadı. Anne ve babası evdeydiler hemen yatak odalarına koştu inanmak istemiyordu ama oda bomboş yatak hiç bozulmamıştı.


Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi önce. Eski ve kötü anılar...
Alışmıştı ama Ahu bu duruma alışmıştı ama alışması tam 5 senesini almıştı.
''Neyse... Hem kendime ne söz verdim ben, sizi güzel anılarınızla hatırlayacağım.'' deyip her zamanki gibi yine kendini kandırmayı becerebilmişti.


Annesinden aldığı yeteneğin ardına gizlenmiş sadece çizmiş, boyamış, resmetmişti. Tam burslu olarak girdiği güzel sanatlar fakültesinin son senesi okulunda bir sergi açmayı becerebilmiş ve büyük beğeni toplamıştı. Ama her şeyin mahvolması uzun sürmemişti. Onu kıskanan ondan daha yetenekli oluşunu kendine yediremeyen bir kız ona cephe alana kadar her şey mükemmeldi.


Okulun sahibinin bu kızı elleri kolları her yere yetişebilen biri olması nedeniyle hangi sergisini açarsa açsın sonun hüsranla bulmasını sağladı. Bu kin nefret neden derken kızın sevgilisinin Ahu'ya aşık olduğu haberler yayıldı.Hani Ahu'da aşık olunmayacak cinsten değildi. Simsiyah ve kıvır kıvır olan saçları, simsiyah kusursuz biçimde şekil almış kaşları altında ela rengiyle parlayan yuvarlak biçimli gözleri, yüzünün tam ortasına oturtulan küçük şirin mi şirin burnu, inci gibi hizasından şaşmayan beyaz dişleri ve biçimli dudakları onu çok güzel bir genç kız yapıyordu.  

Babasından  aldığı kıvırcık saçı ile ela  gözlerini annesinden alarak adeta iki insandan olan bir insan bu kadar güzel harmanlanabilir dedirtecek cinstendi.
Ama bütün bunlar Ahu'nun umurunda değildi çünkü o annesini için mükemmel şeyler yapmak istiyordu. Sadece bir arkadaşı dışında kimseyle fazla sohbet etmeyen Ahu çok saçma bir nedenden ötürü hayallerine ulaşamaz olmuştu. Bu okuldan sonra denediği ikinci sergisi olacaktı.

Bundan umutluydu çünkü aylarca bu sergi için çalıştı. O büyük gün gelip çattığında ise ten rengini açacak mor renginde zarif bir elbise ve kıvırcık saçlarını olabildiğince doğal bir  şekilde bırakıp sadece bir yanını toplamıştı.
Son olarak içecekleri de kontrol etmesinin üzerinden bir saat geçmişti yine gelen giden hiç kimse olmamıştı. Umutları hızla tükenmeye başladı. Korkusu geçen ilk bir saatte değildi. Sadece geçmişinin tekerrür etmesinden korkuyordu.

Arkadaşı Sema ellerini tutup ''sakin kalman gerek buraya her sonucu düşünerek geldik değil mi? Hiçbir şey bizi yıldıramaz belki bunda olur belki olmaz ama hiçbir şey bizi hedefimizden caydıramaz Ceylan cık.'' dediğinde derin bir nefes verip kafasını olumlu anlamda salladı Ahu.


Adının anlamı ceylan demekti. Arkadaşı da ona bu lakabı takmıştı çünkü okula yeni geldiğinde ailesinin başına gelenler henüz çok tazeydi bundan kaynaklı ürkek bir ceylan gibi davranıyordu, sanki biraz birisiyle yakın olsa o kişiyi de kaybedecekmiş gibi bir logaritma gelişmişti onda. Bu sırada arkadaşı Sema üçüncü sınıftı ve onun açılmasında çok büyük yardımı dokunmuştu.
Vakit hızla ilerlemeye devam etti. İçinden kızmaya başlamıştı artık. "Benim ne suçum var ki neden hala benimle uğraşıyor?" deyip derin bir nefes verdi. Aylarca çalışmış olması onun umurumda değildi. Verdiği emekten gocunmazdı. Tek sorun annesinin ona bırakmış olduğu armağanı değerlendirememekti. 

Derken bir topuk sesi duyuldu bütün umudu yüreğine hücum etmişti sanki deli gibi çarpan kalbi eşliğinde yüzünde beliren umut dolu gülümseyişin solması çok uzun sürmemişti. Çünkü üçeri yüzünde sinsi gülüşü eşliğinde o kız girmişti. Ceyda...

Hayatını mahveden o kız birde buna kendi gözleriyle tanık olmak istercesine Ahu'ya doğru yürüdü. Etrafa şöyle bir göz attıktan sonra "ne zaman vazgeçeceksin Ahu?" diye sordu kendinden emin bir tavırla.

"Bak bana, gözlerimin içine bak istediğin kadar uğraş benimle vazgeçmeyeceğim duydun mu beni?!" gözlerinden alev çıkarma gibi yeteneği olmuş olsaydı eğer bırakın bulunduğu alanı bütün Dünya'yı yakabilirdi. Rahat bir tavırla etrafına bir kez daha göz gezdiren Ceyda "bana hava hoş da tek acıdığım şey gerçekten benden daha iyi olduğunu sanman. Sen hiçbir konuda beni geçemezsin bunu biliyorsun değil mi hayatının hatasını benim hakkım olanları çalmaya çalışmakla yaptın. Bak şimdi elimden almaya çalıştığın adam kapımda köle işim desen zaten en güzel sergiler bende." Derken Ahu dişlerini birbirine bastırarak fısıltı halinden sesini yüksek perdelere çıkaran bir tonla devam etti. 

"Ben senin olan hiçbir şeyi istemedim."

Kadının bu durumundan aldığı zevki fark edince durup kendini toparladı ve gülümsedi sonra devam etti. 

"Bir şekilde çabalarımın karşılığını göreceğimi biliyorsun değil mi? Seni deliye çeviren de bu zaten. Ama o gün geldiğinde ben başarılı bir ressam olurken sen zamanın seni bir hiç uğruna harcamış ve koşa koşa  bana gelen benimse kabul etmeyi bile lüzum görmediğim o adamla ve okulun sahibinin kızı olarak bile açamadığın sergilerinle baş başa kalacaksın. İşte o zaman senin yüzünü görmek istiyorum." Derken Sema bile inanamamıştı yıllardır tanıdığı arkadaşına bu sözleri sarf edebilecek biri değildi kesinlikle o. Ama Ceyda sınırlarını aşmıştı artık.

"O gün hiç gelemeyecek ve sen hiçbir zaman ezik bir böcek olarak yaşamaktan ileri gidemeyeceksin." Deyip arkasını dönüp çıkıp gitmişti. Onun ardından Ahu da çıkmış ve kendini arabasına atmıştı. Elinde sıktığı anahtarlara baktı babasının en kıymeti arabası. Hıçkırıkları dur durak tanımadan devam ederken oda bilmediği yollarda emektar ne kadar hızlı giderse o kadar hızlı gidiyordu Genç kız kırılmışlığın, hiçsizliğin kollarına öyle bir teslim olmuştu ki gökleri delip yeryüzüne düşen damlaları fark etmediği gibi  sokak lambaların bile terk ettiği yollarda eski arabasıyla seyahat ediyordu...

HAYATI YAŞAMAK İSTİYORSAN GÖZLERİNİ KAPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin